Sümerbank Nasreddin Hoca usulü hakikatle bir ilerisi bulunmadığını, Devlet gelirlerindeki artışın yavaşla- dığını göstermektedir: Nitekim, 1956 da 183 milyon bira artan gelir vergi- si, 1957'de ancak 133 milyon lira art- mıştır. Gelir vergisinin yüzde 60'tan fazlasının gittikçe artan bir nisbet- te ücretliler tarafından ödenmesi de üzerinde ayrıca durulması gereken bir adaletsizlik örneğidir. Bütün ver- gilerde artış 1956'da 361 milyon li- rayken 1957 de 848 milyona düşmüş- tür. Başbakanın bahsettiği 800 mil- yon artış ancak Hazine hissesi, dam- ga resmine zam vs. gibi yeni vergi- ler sayesinde temin edilmiştir. 1958 de tekel zammı hariç yeni vergilere gidilmediğine ve istihsal — faaliyetle- rinde bir tuzlanma — görülmediğine göre, Devlet gelirlerindeki artışın 400 milyondan az olacağı ve büt- çenin 400 milyona yakın bir açıkla kapanabileceği düşünülmektedir. Kal. dı ki gelirlerdeki Aartış, hakiki ol- maktan çok hayalidir. Yani fiyat yükselmelerinin neticesidir.. Fiyatla- rın yılda yüzde 20 nisbetinde yüksel- iği bir memlekette, bütçe gelirleri yüzde 10 kadar artarsa, aslında Dev- let gelirleri azalıyor demektir. ğer iktidar iddia edildiği gibi. bir istikrar siyasetinin tatbikini ciddi olarak düşünüyorsa diğer tedbir- ler yanında, bütçe masraflarını kıs- mak ve yeni gelir kaynakları bul- mak zorundadır. İ. D. Teşekkülleri Sümerbankın hovardalıkları eçen hafta Ulusta, — Zaferin hiç de "ciddi" bulmıyacağı diğer bir yazı daha vardı. Sümerbank Traporu- nun Murakabe Heyeti Genel Kurul Toplantılarında hızla geçirilmesi ü- zerine, Adana milletvekili Rıza Te- keli, orada söyliyemediklerini Ulusta AKİS, 21 HAZİRAN 1958 ticaret yazıyordu Tekelıye göre Sümerbankın yurdun dört bir bucağına serpiştirmeye karar verdiği on fabrika teknik bakımdan bir israf nümunesidir. Bütün dünya kombineler kurarken, yani iplik, do- kuma boya, ma, apre ameliyele- rini bir çatı altında toplarken, bizim Sümerbank, siyasi düşüncelerle fab- rikaları dagıtmaktadır Rasyon el ça- lışan bir fabrikanın — asgari 60 bin iğe sahip olması gerekırken bu fabrikaların iğ sayısı 10 - 20 bin a- rasında degışmektedır Tabii bu da- ğılma da “size fabrika yaptık" di- yebılmek gayretinin neticesidir. Sümerbankın rasyonel faalıyetle— ri bununla da bitmemektedir! Sü- merbank, birçok D. P. linin katıldığı tesislere 00 milyon lirayla iştirak et- miştir. Müessesenin bu iştiraklerden kazancı 1,6 milyon liradan ibarettir. Yani 95 mılyon lira ancak yüzde 1.5 nisbetinde bir kâr getirmiştir. Hal- buki bu arada öz kaynakları kafi gelmiyen Sümerbank, diğer banka- lardan kredi almış ve bu krediler için, yüzde 7 faiz ile 10 milyon lira odemıştır e hovardaca ticaret her yi- gıdın harcı değildir.. Ama unutma- mak Jlâzım ki, Devlet müesseseleri kar için değil, Bankanın İdare Meclisi başkanlığı- na D. P. nın talihsiz Adana adayı es- ki C. H. P. li Cavit Oral getirildi. Hizmet ama acaba kime hizmet? Kalkınma Tenkide tahammül eçen haftanın sonuna doğru U- lus gazetesi, dünyaca tanınmış The Economist dergisinin Türkiye hakkında bir yazının tercümesini ya- İKTİSADİ VE MALİ SAHADA yınladı. Bu iktibas, meşhur Zaferin hücum bataryalarını Ulusa ve "saf- sata mecmuası” The Economist'e çe- virmesi için kafi geldi. Zafere göre memleketimiz hakkında nadiren leh- te yazan bu meşhur mecmuanın ma- kalesi "bizdeki muayyen bâzı neşri- yatı telhisen bir araya getiren aşa- ğılık bir istihsal"dir. Ne yazık ki Za- fer, meşhur mecmuaya, mütadı üze re, ancak safsatayla mukabele et- mektedir. Zavallı mecmuanın suçu, pahalı- lığın artmakta, yokların çoğalmak- ta ve 400 milyon İngiliz lirasını aşan dış borçların yükselmekte oldu- ğunu yazmaktan ibarettir. Econo- mist hiç bir fren kabul etmiyen şaşı- lacak israftan bahsetmekte Türk ekonomısıni düzene sokma- dan dış yar. alınamıyacağını ve Moskovaya heyetler göndermenin bir söylemektedir. kahve lâfını da ağzına almış ve bu suretle Zafere, "ciddi bir adam kahvenin lâfını e- der mi" demek fırsatını — vermiştir. Zafer, Economist'in Türkiyenin Rus- yaya heyetler göndermesini zikret- mesine de içerlemiştir. Bunun için de İngilterenin Kızıl Çınle yaptığı yüz milyonlarca liralık ticaretin hesabı- nı sorarak mukabele etmekte, Kıb- Tıstan niye laf açmıyorsun diyerek şâhâne yazısını" bitirmektedir. Fakat aksilik bu ya, The Economıst tekı bu makale bir iki ay evvel, yani Zafe- rin de Kıbrıstan bahsetmedıgı bir sı- rada yazılmıştır. Hem sanki Kıbrıs meselesi, Türkiyenin ıktısadı duru- mu hakkında lâf söylemeyi yasak etmektedir. Herhalde yarın Zafer, Türk gazetelerine de niye sadece Kıbrıs meselesinden — bahsetmiyorsu- nuz, neden zamları da mevzu yapı- yorsunuz diye çatacaktır! Rıza Tekeli Söyletmezseniz yazarım!