Dinleyiniz, Bay Seyfi Kurtbek! B İr müddet var ki "Demokrat Demokrasiyi küçümseyici bir ede- biyat şampıyonlar buluyor, "De- mokrat Çevreler in gözde adamı Dr. Namık Gedikin parti içinde böyle bir zılınıyetın temsilcisi ol- duğu artık hemen hiç imsenin me çhulu değil. D. P. nin, başlı- gının altında "Zafer Demokrasının— dir" zan organı gün geçmiyor kı başka re_ıınılerın hasretını te- re etmesin, en basit hakla- rın kullanılmasına "anarşi" dam- gasını yapıştırmasın. Artık — bu- nunla da yetinilmiyor. D. P. nin talıhsız adayı — Seyfi Kurtbekin kalemı gibi kalemler, işin teorisini de yapmaya çalışıyor lar ğrusu istenilirse bun bir tarafı da yoktur. Zira De k rasiyi küçümseyici gayretler yeni degıldır ve boyle bir iş için malze- b k son derece basittir. İki D Harh arasında nice akıllı, kulturlu, hatta ıyı niyetli. adam "nizam re) jimi “nin, "disi pl'n reji— "intizam re_ıımı 'nin, şıklık istemeyen re_ıım ın fazıletını anlatmak için denizler mü rekkep harcanmıştır. Seyfi Kurtbek Fakat bizim şampiyonları "'nizam rejimi"nin edebıy atından' başka bir şey daha yapıyorlar. Bizim şampiyonlar bizi inandırmak istiyorlar ki dünya hakikaten, tıpkı iki harp arasında olduğu gibi, yeniden totaliter sistemlere dogru gidiyor, tıpkı iki harp arasında olduğu gibi Demokra- sı çeşitli şekılde suistimallere ugruyor ve büyük Demokrasıler bir kur- uş çaresi arıyorlar. Bizim şampıyo nlara bakarsanız Demokrasi sandı- ğımız bir çok b tı memleketinde rejim Kakokrasi -Bülent Nuri Esenin kulakları çınlasın- halıne elmıştır ve hür âlemin liderleri bunda endi- şe du. ymaktad ırlar. Netic tice: Bizim gibi kalkınmak zorunda olan mılletler için Demokrasi bır luk stür, Je ffers demokrasisi çokta öl- müştür, kanun ve nizam dairesinde Iktısadımızı geliştirmeliyiz! Bu şam- pıyonlara, cevapların en güzelini geçenlerde meşhur New York Times verdi. New1 York Times'ın, batı âleminin hakiki fikirlerini aksettirmek için bulduğu fırsat Portekiz seçimleridir. Portekizde de, Salazar idaresinin savunucuları bu idarenin meziyetinin otuz senedir memlekette kanun ve nızamı kurmak, iktisadı geliştirmek oldugunu söylerler. New York Ti- mes'ın İbretle dinlenecek sözleri şudur: "Bir memleket ki halkının ha- yat standardı Batı Avrupanın en düşüğüdür, okuma yazma bilmiyenle- rinin nisbeti Avrupanın en yükseğidir ve servet taksimi (bir kaç zen- gin, pek çok fakır) dünyadaki servet taksimlerinin en kötülerinden bi- ridir, o memleket iyi idare edılmış saydır mı? Bir mezarlıkta kanun ve nizam vardır, fakat banlar yirminci asrın son yarısında bir millete hal- --- her türlü hürriyetten mahrum bırakılması suretiyle zorla kabul et- tirilmişse, netice haysiyet kırıcıdır, methe lâyık değildir.' Demokrasi aleyhinde, -tıpkı lehinde olduğu gibi- herkes bulunabi- lir. Nihayet bu, bir kanaat meselesi sayılabılır Ama, hiç kimsenin haki- kati tahrife hakkı olmamak rekir. Dünya Mersine gıderken bizim ter- sine gitmemizi ısteyenler "dunya da tersine gidiyor" derlerse, milli menfaatlere zarar vermiş olurlar. Zira dünya tersine gıtmemektedır * ve batı âleminde, hızım Kıbrıs ve Yardım işlerimizi halletmek ıçın şu sırada 0ylesıne muhtaç bulunduğumuz itibar ancak memleketlerini "mezarlık"a çevirmemiş rejimlere, ıdarelere lâyık addedilmektedir. Son sıkıntılarımı- zın, son dertlerimizin ise 1950'de sagladıgımız bu itibarı 1957 de zedele- miş olmamızla bazılarımızın yirminci asrın son yarısında yaşadıgımızı kasten unutmalarıyla alâkalı bulunduğunu görmemeye 1 var? AKİS, 21 HAZİRAN 1958 B.M.M. İşler bitmezse... u hafta içinde Büyük Mecliste, bilhassa Demokrat milletvekille- rinden büyük kısmının H. P. Grubu Başkanı Faik Ahmet Barutçuydu Faik Ahmet Ba- rutçu hem 1946 - 50, hem de 1950 - 54 arasında Mecliste bulunduğu için İktidar partisinin bir çok mensubunu yakından tanıyor, onlarla yarı ciddi, yarı latife tarzında şık sık görüşü- yordu. Ama son hafta aranışı sadece sevimliliği, hoşsohbetlıgı neticesi de- ğildi. C. H. Genel Başkanı İsmet İnönünün Cumartesı günü partisinin Araştırma Bürosunda tertiplediği ba- sın — toplantısında söylediği bir kaç cümle, pek çok kimsenin kulağına kar suyu kaçırmıştı lsmet İnönü, o kendisine has "flegmatik" tavırla Büyük Meclisin, elındekı işleri bitir- meden tatile girmeyeceğine dair i- nancını belirtmiş, sonra da milletve- killerinden beşte birinin — imzasıyla Meclisin toplantıya çağırılabileceğini hatırlatmıştı. Milletvekillerinin beste birinden çok fazlası ise, bu devrede C. H. P. etiketini taşıyordu Bu de- mekti ki, eğer Meclis Muhalefetin rı- Zası, muvafakati olmaksızın tatil ka- ran verirse C. Grubu, millet- vekillerinden beşte birinin imzasını temin etmeye muktedirdir. Faik Ah- met Barutçuyu bu hafta, işte en çok o hususu görüşmek üzere arıyorlar- dı. Eski Trabzon, yenı Ankara millet- vekili ise meşhur "gevrek kahkaha" larından birini atıyor ve "İşleri bi- tirmeden tatile gitmezsiniz! İşleri bi- tirmeden tatile gitmezsiniz!" — diye mukabele ediyordu. Ama bu cevapta "İşleri bitirmeden tatile gıdersenız biz de Meclisi toplantıya çağırırız" ihtarının bulunduğunu herkes kolay- lıkla anlıyordu. Nitekim bu haftanın — ortasında başkentte havaların tekrar ısındığı bir gün, gözünün önünde mavi, se- rin bir denizin hayalini canlandıran- lar üzüntüyle başlarını sallamaktan kendilerini alamadılar — Şu içtüzük tadılatında o nok- tayı unuttuk, yahu!. Tabii yeni bir tadıl teklifi getır— mek kabildi ama, Ankarada hiç k se bunun için zamanın ve zemının müsait bulunduğuna — inanmıyordu. Her halde Muhalefet "İşleri bitirme- den tatile gitmek niyetlileri"nin ta- tillerini, milletin tam tasvibiyle bu- ıöırı%lüzirmckm getirmeye azimliydi. OĞRUSU 1stenılırse Meclise ak- settirilmiş bazı meselelerin hasır- altı edilmek istenildiği kanaati — bu hafta içinde Muhalefet ileri gelenle- rinden silinmiş değildi. Zira günde- min tanziminde, bütün — şikâyetlere rağmen bir degışıklık gene olma- dı. Seçimlerle alâkalı olarak hem İk- tidar, hem Muhalefet partisi tarafın- dan verılmış takrirlerin akibeti hak- kında hıç bir malümat alınamadı. C. . P. nin gensorularına bir yenisi -Ba- sın mevzuunda Başbakandan gen- soru, eklendi ama, ötekiler suyun yü- 11