mıştır. Acaba bu, bazı kimselere hiç olmazsa istifa etmek fikrini dahi il- ham etmemekte midir? Boylece çoğalan "bekleyen mad- deler'"in B.M.M. e ne zaman gö- rüşüleceği malüm değildir. Ama ma- lüm olan, taunlar görüşülmeden Mec- lıs tatile girerse Muhalefetin, elinde- ki kuvveti kullanarak>Mecl isi fev- kalâde toplantıya davet edeceğidir. Bu suretle, yapılan bütün tahditlere rağmen, Meclıse yüksek sayıda mu- halif milletvekili sokulmuş olmasının faydaları yavaş yavaş ortaya çıkmak- tadır. Belli D. P. büyükleri, ilerde, müsait bir hava bulurlarsa İçtüzü- ğün o maddesini de tadil ettirecekler- dir. Ama dava gene halledilmeyecek- tir, zira milli murakabe Demokratik rejim tamamiyle çiğnenmeden, lağ- vedilmeden -bu artık kimsenin had- di değildir- önlenemeyecektir. Bu hafta bir çok Demokrat, çık- maz olduğu kati şekilde anlaşılan bu yolların niçin terkedilip hulüs ile Demokrasi yolunun tekrar tutulma- dığını kendi kendine soruyor ve baş- kentte bu cereyan gittikçe kuvvetle- C.H.P. İlmin ışığında eçen haftanın sonunda bir gün, C. H. P. nin Ankaradaki, yerden yüksekliği bakımından bir rasatha- neyi andıran Araştırma — Bürosunda gazetecileri karşılayan uzun boylu, gözlüklü, genç adamın sevinçten göz- leri parlıyordu. Bir basın toplantısı tertiplenmişti. Toplantıda gazetecile- re Büronun'ilk eseri verilecekti. Bu, Personel kanunu vesilesiyle hazır lanmış "Devlet Personeli Meselesi Hakkında Bir İnceleme" idi. Prof. Turhan Feyzioğlu bundan dolayı se- vinç duymakta haklıydı, zira Araş- tırma Bürosu pek âlâ onun bir ma- nevi evlâdı sayılabilirdi. Büronun kurulması için çalışmış, oraya bura- ya koşmuş, gerekli yardımı sağla- mıştı. Araştırmacıların başına Doç. r. Osman Okyarı getirmiş, ona yardımcı olarak Doğan Avcıoğlunu bulmuştu. Osman Okyar gerçi ay- lardan beri Lübnan Universitesinde ders vermekle meşguldü ama, bilhas- oğan — Avcıoğlunun gayretleı'ı sayesinde Büro evvelâ teşekkül et- miş, sonra gelişmişti. Şimdi de, işte ilk eser veriliyordu. Eser, Doğan Av- cıoğlunun tetkiklerinin neticesiydi. Gazeteciler Büroda bir surprızle karşılaştılar. İsmet İnönü de t lantıya geldi. Genel Başkanın da partisinin aldığı bu yeni istikamet karşısında memnunluk duyduğu an- laşılıyordu. Nitekim o memnunlukla gazetecilerin suallerine — cevaplar verdi, nükteler yaptı, imalarda bu- lundu. Sonra da, sigara içmediğin- den dolayı şıkayet ederek ayrıldı. Ama ertesi gün sigaraya başladı. Büronun vazifesi ürodan beklenilen hizmeti, Prof. Feyzioğlu anlattı. Büro, bir yar- AKİS, 21 - HAZİRAN 1958 dımcı olacaktı. Siyasi, iktisadi, huku- ki, sosyal memleket meseleleri hak- kında incelemeler yapacaktı. Bu in- celemeler memlekete duyurulacağı gibi Büro, hem topladığı malzemey- le ve hem de yaptığı araştırmalarla C, P. Meclis Grubunun hizmetin- de bulunacaktı Böylece milletvekil- leri, tabii isterlerse ve fayda umar- larsa konuşmalarına bir çeki düzen vermek, saçma sapan, ilme aykırı laflar söylememek imkânını bulacak- lardı. Grubun başkan vekilleri, Faik hmet Barutçu ve Nüvit Yetkin de hararetle desteklemişlerdi. aşka Büro, lüzumundan iddia da taşımıyordu. Bütün Araştırma Bürosundan iba- ret kalma acak, parti bir "Siyasi İlimler Kahvehanesı haline getiril- meyecekti. Bir büro kurulduğundan dolayı C. H. P. memleketteki fikri hayatı inhisarı altına almağa da kalkışmayacaktı i halinde ka- larak, gerektiği kadar mütevazi ça- lışacak ön plâna geçmek hevesine YURTTA OLUP BİTENLER lüzumuna inandırdı. Yok, kikaten çok olunuyordu. pek âlâ, hiç kimseyi şekilde "C.H. P. Araştırma Bürosu" denilebilirdi ve normali de bundan başka bir şey değildi. artık ha- Levhaya güldürmiyecek Basın Zam! u haftanın başında pazartesi günü Babıâlide, Cumhuriyet ve — Yeni Sabah gazetelerıne giden asfalt yolun basındaki güzel, büyük binanın önün- de bir "kalabalık peydahlandı. Kala- balığı teşkil edenler, — gazetecilerin mahalledinde yadırganan kimseler değildi. Bunlar, müvezzilerdi. Fakat bu defa gazetelerin isimlerini bağır- mıyorlardı. Bilâkis, yükselttikleri fer- yatlarda bir şikâyet edası seziliyor- du. Müvezziler, kendi ifadelerine na- zaran haklarını arıyorlardı. O sa- bahtan fiyatlarım 15 kuruştan 25 itibaren gündelik gazeteler kuruşa kapılmaksızın yardımcılık vazifesini yapacaktı Cakalı afiş Fakat geçen haftanın sonunda A- raştırma Bürosundaki toplantıya gidenler Büronun kadar bir levha gördüler. Bu, lev- hadan ziyade bir afişti ve üzerinde "C. H. P. Genel Sekreterliği Araştır- ma Bürosu" yazıyordu. C. H. P. için- deki şahıslar mücadelesini ve bilhas- sa sevgili Genel Sekreterin şahsi gayret, kendini gösterme merakını bilenler küçümseyici bir tebessüm- en kendilerini alamadılar. Kasım Gülek, Büronun, Meclis Grubu em- rinde degıl kendi emrinde bulundu- ğunu göstermek fırsatını kaçırmak istememiş ve büyük itinayla hazırlat- tığı şahsi propaganda afişini gönder- tip kapıya astırtmıştı. Hareket bu neviden her hareket gibi gayet fena karşılandı ve bir çok C.H.P. liyi bu mesele üzerinde bir defa daha durmak kapısında papuç yükseltmişlerdi. Yani, yüzde 66 nis- betinde bir "ayarlama" yapmışlardı. Buna mukabil, müvezzilere bıraktık- ları 3 kuruşu 4 kuruşa çıkarmışlar- dı. Halbuki, satış hissesi, aynı nis- bette yükseltilmiş olsaydı müvezzi- ler 5 kuruş alacaklarını hesaplıyor- lardı. Asfalt yolun (başındaki güzel, büyük bina İstanbul Gazeteciler Cemiyeti ile İstanbul Gazeteciler Sendikasını ba- rındıran binaydı. Binanın sakinleri kalabalığın arzusunu öğrenince gü- lümsediler. Kendileri de aynı gaye- nin peşindeydiler. Gazetelere zam ya- pıldığına göre gazetecilerin maaşla- Tı, Üücretleri de ayarlanmalıydı. Mü- vezzıler Gazete Sahipleri Sendikası yerine, Gazeteciler Sendikasına gel- mişlerdi. Güzel, büyük binada otu- ranlar müracaat sahiplerine iki isim verdiler: Sefa Kılıçlıoğlu ve Naşit Hakkı Uluğ. Bunlardan birincisi Ba- bıali ile İktidarın arasındaki köprü 13