İngiliz Avam Kamarasının içi Sabırlı emin bir edayla defalarca tekrarladı- ğı: "Türkiye hükümeti, Adanın is- tikbali hususunda kendısıyle istişare edilmeden herhangi bir karar ittihaz edilmiyeceğine dair İngiltere hükü- metinden müteaddit teminat almış bulunmaktadır" sözlerini hatırlama- maya imkân yoktu İngiltere bu sefer ne Türkiye, ne de Yunanistanın fikrini soruyordu. Ama yeni bir adım atmadan evvel NATO Konseyine ve Amerikaya da- nışmayı ihmâl etmemişti. MacMillan- ın Washington seyahatinden Sam Amcanın yüzde yüz tasvibiyle dön- dugu muhakkaktı. Ciddi The Obser- ver'e inanmak lazımsa MacMillan Ei- senhower'den İngiltereyi Kıbrıs me- selesinde desteklemeyi "bilhassa da- ha mutedil bir tavır takınması için Türkler üzerindeki nüfuzunu kullan- masını" istemişti. Kıbrıs meselesinde zahiren tarafsız kalan Amerikanın bu yolda "telkinler" de bulunduğu ise bi- liniyordu. Nitekim Birleşik Devletle- rin Ankaradaki Büyük Elçisi Warren son günlerde Başbakan ve Dışişleri Bakanıyla yaptığı görüşmelerde pla— nın ehemmıyetle incelenmesini "na- çizane" tavsiye etmişti. Atinada da Amerika Elcisi ayni sözleri tekrar- lıyordu. Planın hazırlanışında fikri- nin alınmaması Mr. Dulles ve arka- daşlarını biraz kızdırmıştı ama, on- lar da. bu nezaketsizliğin — üzerinde pek durmamışlardı Bu bakımdan, Sir James Bowker'- in Dışişleri Bakanlığına bu hafta sa- lı günü geldiği saatlere kadar Ame- rikanın desteğinden emin olan İngil- AKİS, 21 HAZİRAN 1958 sıralar! tere, Türkiye ve Yunanistanın itiraz- ları ne olursa olsun planını tatbik et- mek azminde görünüyordu. Nitekim yeni planı gerek Atina ve gere karanın reddedeceğini çok iyi bılen MacMillan cumartesi akşamı yaptıgı televızyon konuşmasında plânın "hem iyi, hem âdil" olduğunu, İngilterenin "doğru bıldıgı yolda devam etmesi gerektiğini", "dünyanın ve müttefik- lerinin Ingıltereye hak vereceğine i- nandığını" söylemişti. İkinci taktik Ingilterenin tehir kararı Ankarada derin bir memnunluk uyandırdı. De. mek Londra hükümeti taktiğini de- ğiştirmişti. Hakikatte MacMillan A- rikada kararlaştırılmış taktiğin i- kinci perdesini sahneye koyuyordu. Plânını açıklamadan evvel, pazartesi günü bunu TO Konseyıne sundu. Kıbrıs işinin NATO'da müzakeresi A- merikanın da ışıne geliyordu. Zira iki ATO üyesini gucendırmemek endi- şesi ile doğrudan doğruya sesini Dek çıkartamayan Amerika, NATO Genel Sekreteri Paul Henri Spaak vasıta- siyle daha müessir olacağını düşünü- yordu. Dulles'ın açıkça söyliyemedik- lerini, Spaak rahat rahat ortaya ko- yabilirdi. Nitekim NATO Konseyin- deki müzakereler Türkiye ve Yuna- nistan arasında bir anlaşma zemini bulunacağı hususunda bazı ümitler u- yandırdı. Bunun üzerine, arabulucu- luğu seven, doğuştan iyimser Spaak MacMillan'dan pazartesi gecesi A- vam Kamarasındaki açıklamayı te- hir etmesini istedi. İngiliz Başbakanı bu talebi sevinçle kabul etti. YURITTA OLUP BİTENLER Sir James'in getirdiği haber, bu- nun neticesiydi. Sakınleşen hava . cMillan'ın, Spaak'ın teklifini kabul etmesi ve kırk sekiz saat daha beklemesi için bir de başka se- bep vardı. Pazartesi günü Türkiyede, hıslere ve düşüncelere sükünet gel- diğini belırten bir hadise cereyan et- ti. O gün t 15 i biraz geçe Re- fik Koraltan sıyah frakı içinde mu- tad heybetiyle Büyük Meclisin Baş- kanlık kürsüsüne çıktığında her çı- kar yol kapanmışa benziyordu. giltere, bir gün sonra açıklayacağı plânını Cumhuriyet hükümetine vermiş, Cumhuriyet hükümeti — de bunu müzakeresiz reddetmişti. Böy- lece her şey bitmiş sayılabilirdi. D. P. İktidarı Meclisi ve dolayısiyle Muhalefeti ancak müşkülât içinde bulunduğu, bu müşkülâta girdiği bir sırada hadiselerden haberdar ediyor- du. Dışişleri Bakanlığımıza verilen İngiliz plânı Dr. Fazıl Küçük e bildi- rilmiş . sonra Zorlunun, İngilizlerin bu plânı Makarios'a açıkladıkları hâl- de Küçüke açıklamamış olmalarını protesto etmesi üzerine Ankaradaki İngiltere Büyük Elçiliği bir metin de üçüke göndermişti ya.. fakat Muhalefetle istişare etmek. Muhale- fet liderini tasarıdan haberdar etmek demokrat D.P. iktidarının hatırına dahi gelmemişti. Olan olduktan sonra, pazartesi sa- bahı Dışişleri Bakanı Dışışlerı Komis- yonunda hâdiseleri, plânı anlattı. Öğ- leden sonra, Muhalefete gene haber verilmeksizin hazırlanması için müh- let tanımaksızın mesele ani olarak Büyük Meclise getirildi. Buna rağ- men Muhalefet memlekette çok tak- Harold MacMillan Bir faktiğin ikinci perdesi