YURTTA OLUP BİTENLER verecek olan Tarık Zafer Tunaya sınıfa girdiğinde, kürsüsünün Üüzeri- ne 1lışt1rılm1ş bir beyaz kagıt buldu. Hürriyetler ugruna ya- rab ne cezalar verılıyor yazılıydı Sınıf ağzına kadar Kar tahtaya ise" "Rektö rüyüş" ibaresi yazılmıştı. — Tunaya "Kübalı, Kubalı" sesleriyle karşılan- dı. Ders yapılamayacağı anlaşılıyor- du. Hoca sınıfı terketti. Onu beş- yüzden fazla talebe takıp etti. lece, "nümayiş turu" başladı. lebeler bazen 1slıkla bazen gufte sıy— le "Dağ: başını duman alm miış” sını söylüyorlardı. Evvelâ Rektorluk binasına gidildi. Rektör yoktu. Ora- dan, meydandaki Atatürk heykeli etrafında toplanıldı ve İstiklâl marsı heyecan içinde söylendi. Sonra tek- rar, "Kübalı çok yaşa" sesleri ara- sında büyük binaya girildi. Hukuk Fakültesi dekanı Hıfzı Timurun oda sına gidilerek dekandan İstifası is- örlüğe sessiz yu— tendi. Dekan, Yönetim Kurulunda da, Senatoda da Kubalı aleyhinde vaziyet almıştı. Talebeler müteaki- ben "arsa meselesi kahramanı" diye bilinen Prof. Sulhi Donmezerın oda- sına yürüdüler. Orada Dönmez dö- ner.. Dönmez döner.." diye bağırdı lar Buna mukabil Sıddık Sami O- Ragıp Sarıca, Vakur Versan ha- karetle alkışlandılar Bilhassa Sıddık sami Onar büyük tezahürata vesile oldu. Teneffüs zili çalarken kafile hareket noktasına geldi. Karatahta- ca "İlme hizmet edenler — ölmez" pumlesı yazıldı Sınıfta kalmış olan yüz kadar öğrenci Tunayayı — davet tmiş ve Tunaya gelip dersini yap- ıştı. Fakat genç doöçent ikinci sa- hte gelmedi. Zaten. Senatonun kara kinı tasvip etmeyen profesörler de derslere girmiyorlardı. Sıddık Sami onar, Hıfzı Veldet, Ragıp — Sarıca, buhlâr arasındaydı. Başka fakülteler Mensuplarından Ömer Celaller, Zeki Zerenler de Senatoyu haksız bulduk- arını saklamadılar. Senatonun 11k kararı bütün Üni- versitede -ve yu - tam bir destek Förmüşken ıkıncı karar, yurt bir ya- la, Üniversitesinin içinde münakaşa levzuu olmuştu. Kübalıyı haksiz, törenler, Senato haricinde de yo eğildi Ama ekseriyetin başka tür- ü düşündüğü, bilhassa genç öğretim yelerinin değişik fikirde bulunduğu örülüyordu. Meşhur "arsa mesele- nin ne kadar büyük talihsizlik. duğu ve bu meseleyi ajanslar ve ıdyolarla ortaya atanların Üniver- teye nasıl bir oyun oynamış ol- ukları bu Haftanın içinde tamamiyle anlâşıldı. Herkes Senatonun görül- emiş bir aceleyle aldığı kararı kop- aratif işine bağladı. "Tabii, arsa- lar" deniliyor, bin türlü ima yapı- yordu. Başta talebeler, pek çok- imse, bir arsa vaadiyle profesörle- karar değiştirildiğini, haklı veya. İpsiz düşünüyordu. Senatonun bu Düşünceyi kuvvetlendirecek bir tum alması, lehine olmadı. Sessiz yürüyüşün kahramanlarından bir grup Cevaplar hep — aynı: Hadiseden sonra arşamba günü, hâdisenin ilk akis- leri kendisini gösterdi. Rektör Ali Tanoğlu bir basın toplantısı yaptı ve Üniversiteyi müdafaa etti. Yanında Genel Sekreter Said Turan ve Prof. Adnan Sokollu vardı. Gazeteciler Ali Tanoğlu mu daha çok konuştu, yok- sa Adnan Sokollu mu, pek kestireme- diler. Tesbit ettikleri, Adnan Sokollu- nun basın toplantısını fiilen idare e- den bir tavır takındığı oldu. Rektör, Üniversitesinin Hüseyin Nail Kuba— lıya hiddetinin sebebini lâf arasın- da açıkladı. Üniversite temsilci iste- miyordu. ÜUniversite Prens istemiyor- du. Kübalı ise -Rektöre göre- şahsın- da Universiteyi, muhtariyeti, ilmi temsil eden bir tavır takınmıştı. O yüzden kendisine ceza verilmişti! Kü- balının beyanatı — siyasi değildi, fa- kat tevazua aykırıydı! Aynı gün Hukuk — Fakültesinde başka bir toplantı vardı. Fakültenin yönetim kurulu nümayiş mevzuunda tahkikat yapıyordu. Toplantıda Hıf- zı Timur, Sulha Dönmezer, Ferit Hakkı Saymen ve Bülent Davran vardı. Talebelere, "kendilerim kimin teşvik ettiğini ve nümayiş sırasında yanlarında kimin bulunduğunu soru- yorlardı. Gençler de ilk suale "kim- se" ikincisine "herkes" diye cevap veriyorlardı. Profesörler pek sert gö- rünüyorlardı. Hakları da yok değildi, devrimizde hiç kimse, en haklı şekil- de de, istifaya davet edilmekten hazzetmıyord Başbakan gel_ı_yor Salı günü. Üniversitedeki nümayiş- ten. bir kaç saat sonra Başbakan Adnan Menderes yanına sadece Hu- susi kalem müdürlerini alarak bir uçakla, İstanbula gitti' Vali Mümtaz Tarhan Beyazıt meydanım askerler- le kuşatmış, muazzam tedbirler al- “Kimse” ve — "Herkes” mıştı. Halbuki Üniversiteliler Kanunu na göre Rektörün talebi olmaksızın Unıversıteye silâhliı kuvvet sokmak caiz değildi. Ali Tanoğlu ise böyle bir talepte bulunmamıştı. Başbaka- nın ilk işi, vilâyette "dört ahbap ça- vuşlar” 1 kabul etmek oldu. Onlar- la vaziyeti görüştü. Hocalar, işin mübalâğa edildiğini, birkaç yüz ta- lebenin bu hareketim — büyütmemek gerektiğini Başbakana — anlatmaya çalıştılar. İdari merciler biraz he- yecanlıydılar. Verdikleri — raporlar tam hakikati aksettirmiyordu. Sular durulabilirdi. Bu "dört ahbap çavuş- lar” m sakin sulardan pek hoş- landıkları anlaşılıyordu. Fakat sular bu hafta durulmadı. Kubalı hâdisesinde son perdenin in- diği samurken, yeni bir perde açıl- mıştı. İktidar Senatodan karar alır almaz giriştiği kampanyayla mera- mını belli : etmişti. Kubalı istifaya zorlanmak isteniyordu. Anayasa ho- cası, haftanın ortasında. — Suadiye- dekı mütevazi evinde: İstifa etmeyecegım dedi. Ba- na bu payeyi onlar mı verdiler M, onlar alacaklar.. Kıbrıs İki cami arasında İngiliz basınında Kıbrıs hakkında nadiren birkaç kelimelik haberler çıktıgı halde, Türk gazetelerinin baş sayfalarını bu hafta da en azından übalı meselesi kadar, Yeşil Adadan gelen haberler işgal edıyordu Türk, halk efkârı iyice hassaslaşmıştı. En ufak meselenin üzerinde uzun uzun duruluyor, her hâdisenin altında gizli bir maksat aranıyordu. Bilhassa A- daya ilk geldiği günler bir '"İtimat Köprüsü" kurmaya çalıştığım söyle- AKİS, 19 NİSAN 1958