yanlışlığın düzetilmesi ve hakkın ia— desinden başka bir mana taşımıyor" demişti. "Hâdise Kübalı meselesi de- ğil, kultur ve medeniyet davasıdır" demişti. "Bugünkü siyasi iktisadi ve içtimai güçlüklerimizi arttırdığı ve çoğaltacağı kanaatine vardığım her yeni karar ve tedbir karşısında mevkiimin, unvanımın ve vıc anı— mın bana emreyledıgı normal ve meş- ru vazifeyi en Ufak bir yılgınlık eseri gostermeden ifaya devam ede ceğim tabiidir" demişti. Bu sözler- den dolayı, başta Rektör Ali Ta- noğlu. Üniversite Senatosunun kız- maya elbette ki hakkı vardı. Zira bu sözleri, bizzat Rektör söyleme— i soyle mesi reken n Nail Kubalıya ol- bu şerefi de kendisine maletti diye hiddet du- yulabilirdi. unları, mesleğinin — vekarma say- mak"... İşte onu anlamak kabil de- gıldı. Evet Prof; Kübalı beyanatı- nı fazla "teatral" bir eda içinde vermişti, fikre his sokmuştu, coşkun- uk göstermişti. Fakat hiç kimse fesörün İlim hüviyeti ye üniversite muhtariyeti ile kabili telif olmaya- cak zihniyetlerle hareket ettiği ftıey- dana çıkmış ve bu hareketi bizzat üniversite tarafından mahküm edil- miştir. e nazaran, hükümetçe ve üniversitece ayrı ayrı — zamanlarda mahküm edilen ve haysiyet ve şeref iddiasında bulunan bir — profesörün aha da üniversitede kalmakta israr edip etmiyeceği merakla beklenmek- tedir " sir, hiç bir şüpheye mahal bırakmayaca kadar acık şekilde Senatonun kararım izah — ediyordu. Kübalının kürsüsüne ia- Hükümetin nazarında "bir af ve müsamaha düşüncesi" nin mah- sulüydü, elbette ki Kubalıdan bek- lenen sadece teşekkür Kübalı, sanki kendis 1nı kursuden edenler Merihlilermiş ' gibi, kürsüsüne geri gonderenlere şukranlarını arzedecek- ta! Kübalının bunu asla yapmayacağı bıhnmelıydı Taleplerınden uzak kal- dığı günlerde kendisine Başbakanla görüşmesi teklif olunmuştu. — Hatta YURTITA OLUP BİTENLER "toplanıldı mı", "karar alınacak mı, karar alındı mı", "karar ne vakit çıkıyor", "kararda İttifak hasıl ol- du mu" diye sorulup durmuştu. Bir gün sonra da Celâl Yardımcı "Hükümet icraatındaki — isabet, bir kere daha teeyyüt etmiştir" diye göğ- sünü kabarttı. Kararın aksaklıkları F akat Senato kararının alınma- sındaki anormal istical bir ke- nara, belki aceleden, bir takım ha- talar yapılmıştı. —Evvelâ, Prof. —kır- balının - müdafaası — dinlenmemişti Ondan başka, Yönetim Kurulu yeni bir suç icat etmişti. Bizzat Senato ise "vekar ve haysiyete aykırı ha- reketler" i cezalandıracakken sade- ce "vekar" dan bahseden bir karar almıştı. Kübalıya ayrıca "kusur bil- irme" cezası verilmişti. Ceza, bil- hassa seçilmişti. Zira, pek âlâ "ih- tar" da verilebilirdi. Fakat "ihtar" a itiraz Danıştaya yapılıyordu. "Ku- sur bildirme" halinde ise merci Üni- versitelerarası kuruldu Herkes Senatonun bu acelesini, — Kübalınn dersiı-ıde'tay yaiüanla ve Üniversite bçinde jandarmalar Bir taşla vurulan bir kaç kuş inkâr edemezdi. Üniversitenin hay- siyetini) korumuştu. Meydana çıkan oy gece saat 23. SOde Istanbul Rad- yosu yayım kesti ve "şimdi al- dığımız bir haberi veriyoruz" diye Kü- balı hakkındaki Senato kararını o- kudu. Halbuki Kübalının — Bakanlık enirine alındığını günlerle ilân eden radyo, profesörü üsüne iade olunduğunu bildirmemişti bile. Şim- di, ise, Senatonun kararı ertesi gün de beklenilmeyerek müzik yayını kesilerek veriliyordu. Radyo bu ka- darla da kalmadı. Senatonun kararı- na, sanki karara dahilmiş gibi, kendiliğinden bir de tefsir ekledi. Tefsirde aynen şöyle deniliyordu: "Hüktimetin bu profesoru Vekalet emrine almak kararının İsabet Senatonun aldığı bu kararla bir ke— re daha teeyyüd etmiştir. Hükümetçe bir af ve musamaha düşüncesi ile vekâlet emrine, alma kararı kaldırılmış olduğu halde pro- AKİS, 19 NİSAN 1958 ısrar edilmişti. Kübalı teklifleri red- detmişti Başbakanla görüşmeye hiç bir İtirazı yoktu. Başbakan kendisi- ni davet ederdi, o da giderdi. Ama, bakanlık emrine alınmışken bir. mü- lakata talip olmanın manasını "Küba- l bilmeyecek kadar saf değildi. Bayram hav enatodan alınan karar Iktıdarı Hemen Cumartesi gecesi Ajansının Ankaradaki merkezinden gazetelere telefon edildi ve — Cavit Yamaç, Yazı İşleri Müdürlerine Başbakan Adnan Menderesin Senato telbliğinin tam metin halinde dircini ve mümkün olduğu kadar büyük gös- terilmesine rica ettiğini bildirdi. Bir müddet sonra meçhul kimseler tek- rar telefon ettiler ve haberin girip girmeyeceğini sordular. Bu ne alâ- kaydı; bu ne ehemmiyetti!.. Zaten Cuma ve .Cumartesi günleri de An karadan ÜUniversiteye mütemadiyen telefon edilmiş. Rektör aranmış. Kübalının Salı günkü dersine girme- sine mani olma gayretine verdi. "Dört ahbap çavuşlar" Üniversiten de mesele çıkmayacağı yolunda bir teminat ta vermiş bulunmuşa benzi yorlardı Kübalının kürsüsüne dönü şü ise, gençlik tarafından heyecanla kutlanacaktı O halde, yapılması ge- reken şev vadeyi geciktirmek, derslerin tatılıne kadar Prof. Kubal lıyı sınıfa sokmamaktı. Fakat evdel i hesap çarşıya uymadı. Salı sabahı gençler, hocalarım alkışlayamadılar ama hocalarını kendilerinden uza tutanlara karşı duydukları — hiddet pek âlâ ifade ettiler. Halbuki Küba lıya yapılacak bir tezahürat ne. bu kadar gürültü uyandıracaktı, ne d etrafı böylesine telaşa verecekti Kooperatif meselesi Salı sabahı, Üniversite etrafın da bir emniyet tertibatı — zate alınmış ve sivil polisler talebeler rasına katılmıştı. Prof. Kübalı yeri ne Esas Teşkilat Hukuku dere 6