settirmişti. Cezaevine girişi hayatın- da pek de b iyük bir değişiklik yap- nuyacaktı. "Ha tayan arası, ha ha- pishane" diyordu. Şayet tevkifinden PrenSipSiZIİK otuz beş gün önce bir aşka da yaka- lanmasaydı, belki hapse gırdığıne hiç vrupa Konseyine gidecek olan Türk delegeleri arasına, C.H.P. Grubu üzülmiyecekti. Halim daha tevkif e- Aliki milletvekili katmayı kabul etti. Şimdi Kasını Gülek ve Bülent Ece- 'ld'ıd'gt' a“dbî’ ceız(ae';:“tde ha“l';)ı.'y““g' vit sekiz D. P. milletvekiliyle birlikte Strasbourg'daki heyetimizi teşkil ıleljiagsls(ıızlerlı içil ıırğlğr lazım oldüğ u:: edecekler. Sekize iki! Mecliste İktidarın Muhalefet nisbetinin en karam- düşünüyordu ç & sar hesapçılar için dahi yediye üç olduğu göz önünde tutulursa C.H.P. Grubunun, iki delegelıgı kabul suretiyle bir taviz verdiği hemen meydana Dünyada akisler çıkar. OC.H.P Grubuki, hakkınisbette delegelik,alamadığıiçinİngiltere reye giden Parlâmento heyetine aza vermeyi reddetmişti. Bıyık altından Halim Büyükbulut, başına gelenı gülerek "Bu ne pehriz, bu ne lahana turşusu" demenin zamanı değil mi- dir? bir İstanbul gazetesinde, kendisini te - selli edenlerden Öğrendi. Ama Türki- Karar, C.H.P. Grubunun dramatik bir toplantısında verilmiştir. Ka- yede İktidarın, Muhalefetin organı t a - nun, parti gruplarının gızlı celselerinde cereyan edenleri yazmaktan ba- lan gazeteyi bir ay müddetle kapat- sını menettiğiiğin o toplantının tafsilatı açıklanamayacaktır. Ama bi- tığım bütün dünyaya ajanslar mühim linmesi lâzımdır ki kulaklarda dolaşanlara göre celsedeki tutumların- bir haber olarak bildirdi. Hakikaten, dan dolayı ne Genel Başkan İsmet İnönü, ne başkanlık makamındaki kanun Halim Büyükbulutu bir sene Faik Ahmet Barutçu ve ne de topyekün Grup iyi bir not almıştır. Ge- tein demir parmaklıkların arkasına nel Başkanların duba sakin, daha az kırıcı, daha çok toplayıcı; baş- gönderirken Ulusu da bir ay için ne- kanlık makamını işgal edenlerin daha fazla takt sahibi; Grubun ise sirden menediyordu. Bu haftanın ba- kendisine güveni olması lâzımdır. Hele böyle, bir toplantıdan sonra tebliğ çıkarmaya kalkışılırsa, mutlaka daha insicamlı, daha mukni bir eda takınmak gerekir. Aksi halde, tebliği okuyanlar bunu sadece ve sadece bir zaaf alâmeti sayarlar ki, boyle de saymışlardır C. Meclis başkanlık di- vanının kendısıne Muhalefetin İk- tidara nisbeti kadar hak tanıma- sını mı istiyor? Mükemmel. Ama bu hak verilmeyince bir — heyeti, boykot et, bir başkasına dahil ol- mayı 'kabullen. Bunun, bir hak- kın alınmasında en iyi yol sayı- lamayacağı aşikârdır. Avrupa Kon- seyi mühimmiş, bu Konseye Tür- kiye C H. P. devrinde kabul edil- mis, Türk — delegeler 'arasında sert olduğunu, bir karikatür için in- sanları bir sene hürriyetlerinden mahrum etmenin kanuni sayılsa da â- dil telâkki — edilemiyeceğini bu son hâdise bize daha mühimi — İktidar mensuplarına göstermeyecek miydi? Halim Büyükbulut — gibi nihayet sı fâiydap ;eî_î';'lğ:'ş“"eı';"“ h';ıo“;'ı a bir küçük, bir genç karikatüristin, | tılarda Muhalefetin sesi duyulur- bir şakacının siyasi tesiri azami şe- K.6 Gülek muş. Tamam. Bunlar doğrudur. B. Ecevit kilde mübalağa olunsa kurbağa ür- Ancak, doğru olan bir başka nok- kütmiyecek bir çizgi saııatkarının' ta vardır: O halde, İngiltereye giden Parlâmento Heyetine niçin da cezaevine gönderilmesi dördüncü delege verilmedi? Sonra, eğer Avrupa Konseyine üç temsilciden az kuvvet" basınla memleketimizde ne temsilcinin gönderilmeyeceği açıkça bildirilseydi gayenin tahakkuku ağır şartlar altında çalıştığının mi- güçleşir miydi, kolaylaşır mı? sallerinden sadece bir tanesi idi. Ha- a - Sösa a limin, D. İktidarı zamanında hü- ele şu heyete girmek, bu heyete girmek degıldır Mesele, Ş kü k : ıd ne yaptığını bılmekt .C. H. P. İse, ne yaptığım bilmez görünüyor. Par- üm giyen kaçıncı gazeteci olduğunu tilerin tutumu bir "idareci komite' tarafından ciddiyetle tesbıt edilir. hesaplamak imkânsızdı. Çünkü umu- Hâdiseler karşısında nasıl vaziyet alınacaktır? Bir defa bu kararlanın- -- efkâr ancak İstanbul, Ankara ve $ X , her türlü huzursuzluk ortadan kalkar. Ne lider, ehemmiyetsiz me- İzmir basım mensuplarından hüküm selele de "yoksa istifa ederim" diye in atçdık örnekleri verir; ne Grup giyenleri biliyordu. Halbuki üç bü- kızgınlıktan oruç bozmaya kalkışır, ne de toplantı idare edenler for- yük şehir dışında hüküm giyen ga- malizmi Genel Başkanı konuşturmak istememeye kadar götürürler. He zetecilerin adedi, muhakkak ki öte- yetlere katılacak delegeler de liderin iki dudağı vasıtasıyla değil, diğer kilerden çok_ fazlaydı. S?k_iz_ sene zar- milletvekillerinin reyleriyle tesbit edilir. fında kaç Türk gazetecisinin cezaev- C. H. P. Grubu düşünmelidir: Haklar, verilmekten ziyade alınır. lerınıie mısafir edildiği, bilhassa men- Meclis Başkanlık Divanının tesbit ettiği kontenjan hakkın aşağısmday- subu 'buluııdugumuz Hür Dünya mil- ada CHP. kabul ederse, D.P. ekseriyeti tutumunu değiştirmeye niçin letleri tîırafından merak olunuyordu. lüzum görsün? Avrupa Konseyinde temsil edilmek bu büyük prensibin Türkiyede basından bu kadar ce- yanında hiç mesabesindedir. Yahut, "bize ne Jlâyık gorulurse kabul edi kinilecek ne vardı ki, İkt_ıdar aman lecektir" diye bir prensip kararma varılır, bunun mucip sebepleri or- vermiyordu? Hele karikatüre taham- taya konur, mesela denir ki "Bu D.P. protestodan anlamıyor, onun için mülsüzlük, asabiyet ve müsamaha- protestonun faydası yok", herkes de fikrıne göre, C.H.P. yi haklı sızlığın deliliydi. Gazeteci hapsetmek- veya haksız bulur. 1 numaralı Muhalefet partisinin el yardımıyla iler- le şimdiye kadar hic bir rejim rahata lemeye çalışmasıdır ki milleti hakikaten ümitsizliğe sevkediyor basın hürriyeti kısılmış, basın men- subu cezaevine gönderilmiş ve gazete Vaç bulacaktı. Basın hürriyeti aslında, —anlamdaki mecmua ve gazete karika- kapatılmışsa, kulak ve fısıltı matbu- supapların en tesirlisiydi. sıkılanlara — türlerini ilk defa çizen Cem Abdül- atı o derece geniş faaliyet sahası bul- gâyrimemnunlara ferahlık veriyordu. hamidin devrinde neler cizmemişti! muştu» Sımdı bizde halk ne hikâye- Maziye bakış Heyeti vükelâyı bir faytona doldur Memleketin hemen hiç bir devrinde —Muş, atlar yerine faytonu halka çek- nın, böylesine kayıt altına a- tirmiş, bu karikatüre lejant olarak bunun haftakilere izahı bir mümkün bası lındiğiı görülmemişti. "Bizde modern da "tek kelimeyle — "çektiklerimiz' olsaydı!.. Karikatürün yasak olduğu yerde, elbette ki "ağız fıkraları" re- ÂAKİS, 19 NİSAN 1958