YURTTA OLUP BİTENLER başarılı bir müdahalede bulundu ve iç olmazsa Grup sözcülerine kırk. öteki hatiplere on beş dakika ko- nuşma hakkı tanınmasını istedi. Bir çok mılletvekılı de bu görüşe 1şt1rak edere benziyordu. aktin az, konuşma — meraklısı- nın çok oldugu dogruydu Bu gidiş- le, müzakereler Marta kadar bitirile- mezdi. Vaziyeti C. H. P. erin de anlayışla karşıladıkları Feyzioğlunun konuşmasıyla ortadaydı. Ama insaf edilmeliydi, beş dakikalık konuşma da olur muydu? O zaman, bizzat Başbakanın harekete geçtigi görül— dü. Tevfik İleri aldığı talimat üze- rine yeni bir takrir hazırlattı. Grup sözcüleri yarım saat, Ööteki hatipler onar dakika konuşacaklardı. Nihayet o da makul sayılabilirdi. Takrir ka- bul edikti. Böylece Cumartesi günü de atlatıldı. Fakat Pazar günü, yumruk sesleri işitilmeye başlandı. Kavgalı celseler ühim kavga. bütçesinin Cumhurbaşkanlığı görüşülmesi sırasın- Kurt Cumhurbaşkanının tarafsızlığı ü- zerinde dur! Bu sırada ortaya Mu- halefet sıralarından bir "apartman" lafı atıldı. Lâf, üzerinde durulmayı gerektırmeyecektı Fakat bizzat Ba bakanın yerinden fırlayıp Başkanhgı “ikaz" ettiği görüldü. Menderes ilk bütçe gecesindeki rakikliğini bırak— mış son derece sinirli olmuştu. "A- partman" 1lâfının sahibi C.H.P. li Melih Kuçuktep pınar Menderesin müdahalesi üzerine kürsüye davet e- dildi ve ne demek istediği kendisin- den soruldu. Küçüktepepınar sükünet. le izah etti. D. liderleri İktida- ra gelmeden önce, seçimleri kazanır- larsa Çünkayada değil, apartmanla- şında oturacaklarını söylemişlerdi ya. "apartman" diye ondan bahset- Başbakamn sinirli hali geç- "Sen yerinden nasıl konu- şursun" diye yerinden konuştu, Baş- kan da süratle Küçüktepepınara beş celseye katılmama cezası verdi. za neden verilmişti, kimse pek anlı- yamadı C. H. P milletvekili söy- lediği sözden dolayı mı -ama, bir şey yoktu ki- oksa yerinden konuştuğu için mi cezalandırılmıştı? Böyle bir ceza, havayı büsbütün kar rıştırdı. Üstelik, yeni bir takrirle bir gün evvel * reddedilen teklif kabul e- dildi. Grup sözcüleri on, öteki ha- tipler beş dakika konuşacaklardı D. P. nin C. H. P. yi tenkid yapamaz vaziyete — getirmek istediği . tenkidi gayriımümkün hale getiriyor- du. Evet, on dakika da ne söylenebi- lir ve tahditsiz konuşan bir bekan karşısında ne yapılabilirdi? Grupların düellosu unun üzerinedir ki C. H. P. Grubu bir toplantı yaptı ve Başkanlık divanının tarafsız hareket etmediği- ni bildirerek bunu protesto etti. Teb- liğde "Meclis başkanlığının kararları na tesir etmek için hükümetçe Mec- 8 Avni Yurdabayrak Üstelik — Bernadotte'u öldürmüşlerdi lıste sarfedilen gayretler üzerinde de önemle durulmuştur" deniliyor ve i- lâve ediliyordu: "Grup, Meclis baş- kanlığının . tarafsız olmamasından millet menfaatlerinin kaldığı — tehli- kenin nereye varacağını tahmin ede- memektedir". Gece, p. Grubu top- landı. Meclısın mutad toplantı saa- tinde Meclıs salonunda toplanan P.Grubuna C. P, nin talihsiz mil- letvekili 'Tevfîk Unsalan yanlışlıkla girince bir güzel döğüldü. P. Gru- ; C.H.P. yE nanılmaz bır şiddetle mukabele edıyor ve onu tehdit edi- yordu. D. P. tebliğinde "C.H.P. Mec- lis Grubunun bu tebliği memlekette ciddi ve ağır bir vaziyet ihdas et- mektedir"' deniliyor, " M. nin faaliyet ve tasarruflarına karşı bir vaziyet almak manasını tazammun eden bu tebliğin yakın ve uzak ne- ticeleri zuhur edebilir" diye devam HERKES OKUYOR olunarak D. Grubunun bir takım tedbirler alacagı hissettiriliyordu. Ertesi gün hususi doguşler umu- mi döğüşe inkılâp etti. rubu e içinde “"icrayı kontrol" şampıyonu gözükmeye çalışan Zeki Erataman C.H.P. yi dinsizlikle itham edip te Başbakan kendisini alkışlayınca iki taraftan yüzer milletvekili — birbiri- ne girdi ve kanlı mücadele -kaşlar patladı, dudaklar yarıldı- on dakika- dan fazla sürdü. Kavgadan sonra ga- zetecilerin yanına gelen ve kavgacı değil, ayırıcı olan D. P. den Avni Yurdabayrak öyle bir yumruk yedı— ğini anlatıyordu ki, beyninde şim- şekler çakmıştı! Artık müzakerelerin sakin bir hava içinde cereyanına im- kân — kalmamıştı. Kavga — sırasında Başbakan Celâl Yardımcı tarafın- dan dışarı çıkarılmış, Emin Kalafat ise süratle Başkanlık kürsüsüne sıç- rayarak -salonun nirengi noktası-ken- disini tehlikeye sokmadan hâdiseleri seyretmişti. Koridorda Başbakan Ba- rutçu ile. karşılaşmış ona sinirli Uf şekilde dert yanarak icab ederse ka- binesi azalarını müzakerelerden çeke- ceğini söylemişti. Barutçu ise Muha- afetin bunu değil, bizzat Başbakanın Mecliste daima bulunmasını arzuladı- ğını bildirmişti. Celse tatil edildi, öğleden sonra, iki taraf adına yumuşakça ve kabahati karşıya atan konuşmalar yapıldı. Nisbi sükünet tesis edilmişti. Fakat salon, her an patlamaya müheyya bir barut fiçı- sını andırıyordu. O kadar ki idareci üyelerden Ntizhet Akın iki taraf a- rasındaki geçitte nöbet — beklemek lüzumunu duyuyordu. O gün C.H.P. Grubu tekrar toplandı, ve D.P. Gru- bunun tehdidine cevap verdi. Tebliğ sertti ama itiraf — etmek İlâzımdır ki güzeldi, kuvvetlıydı ve C.H.P. bakımından çok yerindeydi. C.H.P. Grubu Başkanlık divanının tarafsız- lığı meselesinin büyük ehemmiyetini belirttikten sonra şöyle diyordu: "D.P. iktidarı seçimleri emniyet- li, eşit, dürüst şartlardan mahrum etmek için mevzuatta, hususile tat- bikatta tecviz olunamıyacak en ileri merhaleye varmıştır. D. P.iiktidarı- nın kanatince seçimleri bir muha- lefet — partisinin kazanması "facia" olarak ilân olunmuştur. İktidar par- tisi başkam Ve Cumhuriyet hüküme- ti Başbakanının bu ifadesi iktidarın seçim "Siyasetinin bir kelimede kale me alınmış tam tavsifidir. Biz, seçimin emniyeti, eşit, dürüst şartlarım temin edınceye kadar ça- lışmağa devam edeceği Demokratik rejimi tahrip için D. P; tebliginde bahsi geçen bahanelere vatandaşın inanmıyacağı bildirildik- ten sonra tebliğ şu cümlelerle biti- - idarecileri içinde mahdut bir zumre demokratik rejime niha- yet vererek misallerini gördüğümü» Ortadogu idarelerinden birini — kur- mak- için her gün yeni bir bahane ve usul peşindedirler. Bu tertip mu- vaffak olamıyacaktır. AKİS, 1 MART 1958