MUSİKİ Tenkitçiler atışma enkitcilerle musikişinasların ça- tışması yalnız bizde değil — batı memleketlerinde de sık sık rastlanan bir olaydır. Pek çok musikişinas ten- kitçilerin karşısında kendini, kurtla- kurdun boğazına sarıldığı da otur. Geçenlerde Fran ada piyanist Nied- zılsky çalışından "bir katliam" diye bahseden tenkitçi Bernard Gavotyyı bir konserden sonra yakalamış ve da katliam için" diyerek mıştı. Geçen hafta da New York'ta Amerikanın en iyi orkestra şefi Le- onard Bernstein, New York. Herald Tribüne gazetesi musiki tenkitçisi Paul Henry Lang'a hem de bir tele- vizyon programında hücum etttı NBC Televızyonunun bir yayının- da Berstein'a bir muhabir tarafın - dan. musiki tenkitçileri hakkında ne düşündüğü sorulmuştu. Be bı şu oldu: dığım at eden sozler söyledikleri zaman kızabılırsınız Bernstein kimden bahsettiğini i- sim açıklıyarak belirtmemişti ama, az sonra, Maria Callas'ın Metropolı— tan operasındakı Traviata oyununu tenkit eden Paul Lâng'ı söz konusu ettiği anlaşıldı. Columbia üniversite. nor Daniele Baroni, birinci perdede— ki düetlerinde o derece pes söylediler e hızla düşmiye başlad lar ki kendılerını orkestra şef'ının uca- ğında bulacaklarım sandım." ard — Bernstein'm cevabı şu ldu: "Gerçekten tenor Baroni bozuk tonasyonla söylemıştır. Fakat pes iz ir. tenkitçi ki o ak- < :S o .8 3.000 kişi tenoru tiz işittiği halde o pes olduğunu söylüyı Bir zete- den para alan bir tenkıtçıden ılk bek— lenen şey, pes ile tizi birbirinden a- yırabilmesidir.' Bernstein'ın hucumuna tenkitçi Lang'ın cevabı şu oldu: "Ben ke ndi kulaklarıma guvenıyorum ve on dan çok memnunum, 3.000 kişi bır— den yanılamıyacagına göre — acaba niçin gazete beni kovmuyor." rkestralar I_Jalle'nın yüzüncü I ngilterenin — başlıca — senfoni kestralarından biri, Manchester'in AKİS, 1 MART 1958 Brüksele ne Gönderiyoruz? İlhan K. MİMAROĞLU rüksel Milletlerarası Panayırını Amerika ile Basyanın bir kültür savası sa- hası olarak kullanacakları anlaşılıyor. Amerikanın savaşa süreceği kuvvetle- rin ne olacağı aşağı yukarı belli. Rusya ise tam bir gizlilik içinde mücadeleye ha- zırlanıyor ve bu davranış, Amerikada asabiyet yaratıyor. "Kültür yarışını da ka, bediyor muyuz?" Bu sıralarda Amerikan basınında, Brüksel Panayırına ıştır râk konusunda yazılan makaleler ve yapılan tenkitler hep bu soruya varıyor. Öte yandan başta Fransa, İngilte Ve Almanya m t millf kültür varlıklarını toplu ve en ade temsıl edici bir şekilde bu milletler- arası panayırda arzetmiye hazırlanıyorlar. Pekâlâ, ya biz bu sahada ne yapıyoruz? Bir çeşit gizlilik, bizim de Brüksel Panayırına iştirak için yapmakta olduğumuz hazırlıklara hakimdir. Fakat bu gizli- sel şa sürülecek büyük kuvvetler ve kullanılacak taktik hususun- da düşmana bilgi vermeme endişesinden daha- başka birşey olduğunu tahmin et- mek güç değildir. .Olsa olsa bugüne kadar yapılan hazırlıkların kıfayetsızlıgı üstüne umumt efkârın dikkatini çekmemek için bu konuda ketu avranılı- yor; hele basını Brüksel Panayırıyla ilgilendirmemek için ses çıkar mamaya bilhassa dikkat ediliyor. Brüksel Panayırında'devler savaşına katılmak için bir iddiamız olamaz. Fa- kat kendi çapımızda, karınca kaderimizce -fakat alimizden gelen herşeyi bütün um yoktur.. Tiyatro, plastık sanat- sahala l ele ürüp — götü ğimiz konu- bu dalların uzman tenkitçileri artık fıkırlerını soylemel irler. Musiki, bale ve ope ahalarına gelince, bu alarda Türkiyenin Bruksel Panayı- rında nasıl temsıl edileceği hususunda sızan haberler ne yazık ki son derece üzüc Bilinen bir şey, Millf Eğitim ve Dışişleri Bakanlıkları temcilcilerinden meydana gelmiş bir pa oluşudur. Çalışmalar ne derece ugüne kadar "mahallinde tetkikler yapmak üzere" Brüksele birçok tem- silcinin yollandığı ve bu iş için de "astronomik" diye vasıflandırılan rakam- arda paralar harcandığı söyleniy Brüksele bale, .opera ve musiki olarak ne götürebilirdik? Değil dünya zuruna çıkarabilecek çapta,'henüz öğrenci müsameresi olarak memleket ıçınde bile seyredilebilecek bir balemiz yoktur. Olsa olsa panayıra bir milli oyun topluluğu göndermek duşunulebılır Ni- . Fakat kurulan ekip dendiği gi- P t Operası şarkı- yakut "Bigoletto"” temsil etmeleri ederse iş değişir. Elimizde iki opera var: "Van Gogh" ve "Kerem". Pana a- kamları, "Van Gogh"u bilhassa ıstemışlerdır Fakat Devlet Operası her. iki eserin de Brüksele gonderılmesını önlemek için la gelen her engeli öne sürmüştür. Yani her iki opera da Brükselde oynanmıyacaktır Bu demektir ki Türk lirik sahnesi panayırda temsıl edılmıyecektır. yalnız, Belçika Kraliyet Tiyatrom (The- âtre de la Monnale), "Van Gogh"u 1958-59 repertuarına almıştır. Fakat temsil ta- rihi, panayırın ' (Ekim ayındaki) kapanışından sonraya isabet etmektedir. Musıkı ıcracılıgı bakımından Turkıye Brukselde şüphesiz ki bir orkestrayla, Br selde de şeref kazandırabılırler Oysa meselâ Leylâ Gencer'in, Ayla Erdnranın, Suna Kanın, İdil retin Brüksele gönderileceği hususunda henüz birşey bi- linmemekledir. Panayıra iştirakimiz konusunda basına aksetmiş- müsbet tek birşey biliniyor: Türk pavyonu binası ve onu suslıyecek olan Bedri Rahmi Eyüboğlu — mozaiği. Brüksel Panayırı bir ay kadar sonra çılıyor. Türkiyeye ayrılan "Milli Gün- a Ağustostadır. Kendımızı bılhassa o iki günde göstereceğiz - iy Brüksel Panayırına iştirakinin bir fiyaskoyla neticeleneceği merkezindedir. Her- halde Komitenin teferruatlı bir açıklama yapması, bu yazıda izhar edilen endi- şelerin yersiz olduğunu t delillerle ortaya koyması, umumt efkârı aydın- latması gerekmektedir. Hem o zaman, resmi bir makam tarafından açıklanmış vakıalar üstünde b lacağız. konuşmak fırsatını da ulmuş ol 29