DÜNYADA OLUP BİTENLER Tunus Harp ve Sulh (Kapaktaki Politikacı) Gpeçen haftanın başında sabaha karşı beyaz saçlı bir adam, çok yakından geçen bir uçağın gürültü- süyle yatağından fırladı ye yanı ba- şında duran telefona sarıldı. Sesinin titremesine mâni olamayacak kadar heyecanlıydı Bu son derece alçaktan uçan uçağın kime ait olduğunu öğ- renmek istiyordu. Telefonun — öbür ucundan cevap veren sesin, bir şey bilmediğim söylemesi beyaz saçlı adamın heyecanını daha da arttır- dı. Kendi kendine, "acaba yeni bir bombardıman mı?" diyordu. Heye- can içinde geçen bir yarım saatten sonra, — zevkli, fakat basit bir şekil- de döşenmiş yatak odasının telefo- nu çalıyordu: Korkacak bir şey yok- aynı fikirdeydi. Gazetelerine — yolla- dıkları haberlerde, muhabirler her an yeni hâdiselerin, çıkabileceğini bildiri. yorlardı. 8 Şubat saat 11 Şubat Cumartesi günü, sabahın hayli erken saatleri olmasına rağ- men halk Sakiet Sidi Yusuf köyünün pazar meydanında toplanmışı. Her Cumartesi, bu hudut köyünde pazar kurulmaktaydı O gün gök mavi, ha- va güneşliydi. Köyün mütevazı ilk- okulunda 30 çocuk, dikkatle öğret- menlerini dinliyorlardı. 2 kilometre ötede bir maden okulunda, işsiz işçi- ler yeni bir meslek ogrenmekle meş- guldüler. Kızılhaç teşkilâtına men- sup iki İsviçreli ve bir İsveçli de o gün pazara alış veriş yapmaya ge- lenler arasındaydı. Kızılhaç delege- leri, pazar yerini şöyle bir dolaşıp a- lacaklarını aldıktan sonra kamyon- Bomba yiyen Kızılhaç kamyonu Ona da Kızılay yardımı lazım tu. Beyaz saçlı adamı yatağından sıçratan motor sesi, normal servis- lerinden birini yapan bir Air-France uçağına aitti. Motörlerinden biri bo- zulduğu için — çok alçaktan uçmak zorunda kalmıştı. Uçak gürültülerinden ürken bu or- ta boylu zayıf adam Tunus Cumhur- başkanı Habib Burgibaydı. Telâşı hiç te yersiz degıldı Bütün Tunus hal- kı, 8 Şubat günü Fransız uçaklarının Sakiet Sidi Yusuf köyünü bombar- dıman etmesinden beri, her an yeni bir hava hücumu korkusuyla yaşı- yordu. Dost Fransanın memleket- lerini bombalıyacağını akıllarına bile getirmiyen Tunuslular, artık insan hakları fikrinin anavatanı Fransa- dan, her türlü "sürpriz"i bekliyor- lardı. Bu düşüncelerinde — yalnız da değillerdi. Bombardımandan — sonra Tunusa koşuşan 96 ecnebi gazeteci de AKİS, 1 MART 1958 larına binip uzaklaştılar. Ama daha iki kilometre bile gitmemişlerdi — ki köyün üzerinde kulakları tırmalayan uçak sesleri ve hemen bunun ardın- dan da yeri göğü birbirine — katan bomba gürültüleri işittiler. Başlarını geri çevirmeğe bile imkân kalma- mıştı. Kızılhaça ait iki kamyon dev- rilmiş, içindekiler ufak tefek yara- larla da' olsa yerlere — serilmişlerdi. Uçaklar tepelerinden çekilip gidince doğrulan Kızılhaç mensupları deh- şetle geride bıraktıkları köye baktı- : B. 26 tipi Amerikan bombardı- man Uuçakları gümrük karakolunu ve 30 talebeli ilk okulu yerle bir et- mişti. Ama Kızılhaç mensupları bir- den kendilerini gene yere attılar, İkinci bir uçak kafilesi gelıyordu Nitekim, bir iki dakika sonra bu u- çaklar da ikinci bir ölüm dalgası ha- linde yeni bir meslek öğrenen işsiz işçilerin üzerine bombalarını yağdır- dı. uçaktan müteşekkil üçüncü bir dalga ise ayni hedefleri yeniden tara. dı. Sağ kalanlar, harabeler arasın. dan ve bombaların açtığı büyük çukurlardan yaralıları çıkarmaya başladılar. Kurşun kalemlerini sı- kı sıkı tutan ufak çocuk ellerinin manzarası müthişti. Üç saat sonra ga zeteciler bombardımanın bilançosu- nu yapacak durumdaydılar: 63 ölü, 102 yaralı vardı. 130 ev ve 85 dükkân yıkılmıştı Ertesi gün, Fransız dos- u Amerikan Elçisi Lewis Jones da Sakiet faciasını bizzat görmeye gelenler arasındaydı. Üzerinde U.S. A, yazılı bir şarapneli gören Mr. Jo- nes'un son derece üzgün ve şaşırmış bir hali vardı. Bu, Tunus Cezayir hududunda vuku bulan ilk hâdise değildi. Hu- dutta oturan Tunuslular aylardır Ce— zayir dramım yaşıyorlardı. Tunu toprakları Cezayirli miliyetçiler 1ç1n emin bölgeydi. Cezayirliler hazırlık- larım burada tamamlayıp — Fransız askerlerine, sürpriz hücumları yapı- yorlardı. Fransızların çektiği 50 ki- lometre uzunluğundaki elektrik ce- reyanı verilmiş dikenli tel, bu cumları onlemeye kâfi gelmemışti Bunun uzerıne Fransız ordusuna hu- dut civarını temızleme emri veril- mişti. Ne dil nk, ne de kıyafet bakımından Cezayırlılerle Tunuslu- ları ayırmaya ikân olmadığı için "hatalar" yapmak mukadderdi. Tu- nuslular isteseler de, istemeseler de Cezayir harbine karışıyorlardı. Fran- sızlar bilhassa yeni yılın — onbirinci günü 17 Fransız askerinin ölümüyle biten rpışmayı unutamamışlardı. Cezayirliler yaralı dört Fransızı da beraberlerine alarak Tunus toprak- larına çekilmişlerdi. Fransız ordusu, 11 Ocağın intikamını almak arzusuy- la yanıp tutuşuyordu. Bombardı- man bu intikam alma arzusunun ne- ticesiydi. Bombardımandan — sadece Milli Savunma Bakanının ve ordunun haberi vardı. Bir oldu bitti karşısın- da bırakılan Hükümet Başkam Gail- lard, Ordunun muhtemel reaksiyon- larını gözönünde tutarak, insan hak- ları memleketine hiç yakışmıyan bu hareketin mesuliyetini kabulleniyor- u. Başkan Burgibanın gençliğinden beri hayal ettiği Tunus — Fransız iş- birliği öldürücü bir darbe yemişti. Fransa ve Tunus arasında 'artık Sa- kiet Sidi Yusuf katliamının kurban- ları vardı. ardıman,Talley- rand'ın Enghien Dükünün idamın- dan sonra söylediği gibi bir cinayet- ten.daha fazla bir şeydi, bir hatay- dı. Herşeye rağmen Fransanın hay- ranı olan Burgibanın, korktuğu niha- yet başına gelmişti. Daha 1956 sonba- harında Pariste çıkan bir mecmuada yazdığı "Fransız dostlarıma — mek- tup” adlı makalede. Kuzey Afrikada iki ayrı siyasetin mümkün olmadığını yazıyordu. Tunus ve Fasın istiklâli- 17