Burgiba ailesi Batıya bakan pencere Karanlık noktalar E atı siyasi rejimim Tunusa getiren Burğibayı, halli güç iktisadi, me- seleler beklemekteydi. Nüfus hızla artıyor, istihsal yerinde — sayıyordu. Zengin azınlık bir kenara bırakılır- sa, büyük kütleler için adam başına düşen gelir 50 dolardan azdı. Hayat seviyesini yükseltmek lâzımdı. Bur- rgiba kalkınmanın anahatlarıni çiz- mekle vazifeli bir yuvarlak masa konferansı topladıysa da bu netice- siz kaldı. Eski Maliye — hocalarının memnuniyetle tam numara verecek- leri Maliye Bakam Nuira herhalde durumun gerektirdiği adam değildi, iktisadi şartları en iyi anlıyan, Ah- met Ben Salahın Tunuslu İşçiler Genel Birliğiydi. Birlik VI. kongre- sinde bir iktisadi program kabul et- mişti. İktisadi durıjmun etraflı bir tahliline dayanan program, Tunus realitelerine uygun hal çareleri ge- tirmekteydi. Totaliter ol mı yan ama topyekun bir plânlamanın Zarureti- ni ortaya koymaktaydı. Sanayıleş- meye Zzarar vermeden zirai işsizliği kaldırmak için hal çareleri bulmaya çalışıyordu. Ne yazık ki bu rapor il- tıfat görmedi. Hâlen 3.5 ml nü- u Tu m ısta 500 bin işsiz vardı' Bu duruma dayanamıyan bir ecnebi ga- zeteci Tunuslu meslekdaşına "Haki- ki meselelerinizle, yani iktisadi me- selelerle ne zaman uğraşmaya başlı- yacaksınız?" diye sordu. Tunuslu gazetecinin cevabı hazırdı: "Fransa bize haklı — mazeretler temin etmekten vazgeçer geçmez!" Hakikaten Cezayir harbi devam ettikçe, liderlerin kendilerim tama- AKİS, 1 MART 1958 miyle 1ktısad1 meselelere vermesi son derece güçtü. Tunus da Cezayir gibi harbin 1ç1ndeydı Her gün yeni bir hadıse ortaya çıkıyordu. Sakiet Sidi Yus bombardımanı bu hâ- dıselerden bırıydı ve herhalde sonun- cusu değildi. Tunus zaten gerekli dış yardımı temin edememişti. Fransa vaadettiği 12 milyarı bir türlü ver- meye yanaşmıyordu. Hattâ istiklâl- den beri, ecnebi sermaye Tunustan kaçıyordu. Amerika, Fransayı — gü- cendirmemek için Tunusa doğrudan doğruya yardım etmekten çekiniyor- du. Burgiba da zaten bütün vaktini, Tunus topraklarından Fransız — as- kerlerinin çekilmesini temin etme ye ve Cezayir harbine son vermeye ayırmak zorundaydı. Ama Ccezayir- li Milliyetçiler ve Fransız Hükümeti arasında Burgibanın arabuluculuk te- şebbüsleri hiçbir netice vermedi. Bâzı generallerin Tunus ve Fası yeniden işgal etmek rüyalariyle sarhoş ol- duklarına hiç şüphe yoktu. Bombar- dıman hâdisesi bunun deliliydi. Her- şeye rağmen Batıya bağlı olan Bur- giba, bu hâdiseyi de unutmaya ra- zıydı. Yalnız Fransız askerleri Tu- nusu terketmek şartıyla.. Fransa Bizerte deniz üssünü de bırakmalıy- dı. Anlaşma kapılarını kapamamak için, Amerikanın ısrarı üzerine Gü- venlik Konseyıne yaptığı şikâyeti şimdilik geri — almı ika ve Ingılterenın arabuluculugunu kabul ti. Orta Doğudaki — muvaffaki- yetsizliklerden bıraz gözü açılan A- merika, Tunusun Kahireye ve daha uzaklara kaymasını ciddi surette ön- lemeye çalışıyordu. Ama selesi, Cezayir meselesine baglıydı DÜNYADA OLUP BİTENLER Amerika, Fransayı Cezâyjr — işinin konuşulmasına razı edebilecek miy- di? Bu çok şüpheliydi. Buna rağmen Burgiba, — Amerikanın arabuluculuk teklifine "evet diyordu. Kuzey Afrika realitelerini bir tür- lü anlamak istemiyen Fransız siyase- tinden ve Fransayı gücendirmekten çekinen Amerikanın tutumundan en çok üzüntü çeken adamın Burgibâ olduğu muhakkaktı. Tunusun Batı saflarından ayrılıp mecburen Kahi- reye ve daha uzaklara — yaklaşması 1 dostu Burgibanın asla arzu et- medigi bir şeydi. Bir Fransız gazete- cisine Verdıgı son beyanat bu u üntü- nün sam bir ifadesiydi: "Haya» tun 25 senedır Fransaya tâbi olarak geçti. Fransaya karsı mücadele et- tim, ömrümün yarısını Fransız ha- pishanelerinde yaşadım. Ama — ben Fransayla konuşmak itiyadına sahi- bim. En kötü zamanlarda bile, yeni- den Fransaya döneceğimi bılıyor— dum. Zira başka türlü hareket ede- mezdim. Fransa sayısız dostlarımın bulunduğu bir memleketi. Fakat Sa- kiet Sidi Yusuf hâdisesinden sonra, Tunuslu gençlere hâlâ" Fransayla iş- birliği ve — dostluktan - bahsetmemi benden istiyemezsiniz. Onlar eski mü- cadele günlerini tamamladılar. İstiklâ line sahip bir memlekette yaşamak- . Bu istiklâe hangi merhaleler- den geçerek varıldığını bilmedikleri için, ona tecavüzü tahammülle kar- şılıyamazlar. Gençliğin arzusuna u- yarak, Fransız askerlerinin hepsinin derhal tahliyesini istediğim Zzaman, hayatımın en büyük partisini oyna- dığımı hissettim. Ya azanacagım ya herşeyı kaybedec be Tun Cumhurıyetının başında kaldı- ğım muddetçe ne olursa olsun Batı- nın, Hür Dünyanın adamıyım. Bu memleketin ne Rus taraftarı bir nöt- ralizme, ne panarabizme düşmesine müsaade edeceğim. Fakat bu belki de mümkün olmıyacak. Geçen hafta buradaydınız, Kurucu Meclisin top- lantısında bulundunuz. Bütün konuş- malar Amerikanın aleyhindeydi Bu- gün Cezayirli multecıler için yiyecek ve ilâç getirecek olan oruz. Sonra beni görmeye gelen gençleri gördünüz. Gençler ba- na makul şeyler söylemekteler. Tu- nus ufak bir memleket, sadece kendi kendine güvenmesi lâzım.. Şu veya bu taraftan olmasına luzum yok de- mekteler. Bana Tito, Nas Nehru ye Cezayirlileri misal olarak Vermek— teler. Bundan başka bu memlekette A- rap tesanüdü son derece kuvvetli. Unutmamak lâzım ki bız bir Arap memleketıyız Ben der hislerine rağmen Tunusluları ıkna ettim. Zira terakkinin Batı tarafında olduğuna, inanıyordum ve hâlâ da inanmakta- yım. Onları ikna ettim, çünkü bana itimat ediyorlar, çünkü Burgibanın bir mücahit olduğunu biliyorlar. Ama Chaba Delmas Turiusa ait olan Bizerte'den bir Fransız şehri — gibi 24