YURTTA D. P. Yeni gelişmeler u haftanın ortasında Ankarada, Bütçe müzakerelerinin en ateşlı anlarında dahi Meclisteki hükümete ayrılmış sıralarda — kısa boylu, bol saçlı, tipik bakanı arayanlar kendisi- ni göremediler. Tipik bakan yalnız Mecliste değil, başkentte de görülmü- r nevi "sandalyesiz sandalyesiz değil, "bakanlıksız bakan"dı. Ama gene de başkentte' kalabilir, Meclise gelebilir, o bilinen edebi, renkli üslubuyla göz- lerin önüne 1nş1rah verici tablolar çi- zebilirdi. Milletçe ne kadar hür, ne kadar müreffeh, nasıl mesut oldugu— muzu soyleyebılır bütün bu eserlerin as mimarını heyecanla selâmlıyabi- lirdi. Buna rağmen Samed Ağaoğlu, İstanbuldan ayrılmadı ve Meclise a- yak basmadı. İstanbuldan ayrılma- masının ve Meclise ayak basmama* sının zaten sebebi de o renkli tabloyu çizmeye mecbur bırakılma endişesiy- di. Başbakan Menderesin, elinde' ne kuvvetli ikna imkânları tuttuğumu sabık Sanayi Bakam — herkesten iyi biliyordu. Samed Ağaoğlunun Bütçe, müza- kerelerinden evvel, kalkıp İstanbula gitmesi pek çok kimsenin nazarı dik- katini çekmişti. Onun stanbu- lun mutena semtlerinden biri olan Topağacında Maçka- bir apartman dairesi hazırlattığı da süratle duyul- muştu. Bunlar, gaoğlunun Sanayi Bakanlığından istifası hadi- sesiyle; birleşt_irilince perde aralan- mıştı. D. P. İktidarının ilk Başbakan Yardımcısı fiili siyasi hayattan çe- kilmeye hazırlanıyordu. Gerçi sabık Sanayi, yeni Devlet Bakanı kendisiy- le görüşen gazetecilere Bakanlıktan istifa etmedigini söylemişti. Fakat bu, elbette ki "Bakanlıktan istifa etmiye- cegım mânasına gelmiyordu. Yakın- ları ise, Bütçeden sonra Ağaoğlunun hükümetten çekileceğini, bir müddet Avrupaya gideceğini soylemekten çe kinmiyorlardı. Döndükten 'sonra ti- pık Bakanın kendisini meraklısı ol- duğu ebiyata vermesi ve "Baba- mın arkadaşları nı takiben zamanı ge lince "Benim arkadaşlarım" adlı bir e- seri Türk kültürüne hediye etmesi hiç kimseyi şaşırtmıyaçaktı. Gerçi "Be- nim arkadaşlarımın nesri için en a- şağı bir dört senenin geçmesi şarttı. Ama tipik Bakandan, — gözden düş- müş bulunduğu gunlerde bir çok tat- lı hatıra dinlemiş olan Cihad Abaoğlu veya Bedii Faik gibi -ve daha başka- talihliler Ağaoğlunun müstakbel ki- tabının ne kadar alâka uyandırıcı, ne kadar istifadeli — olacağını kolaylıkla tahmin edebiliyorlardı. Yalnız, gözden uzak tutulamıya- cak bir başka nokta vardı. Ya "Be- nim arkadaşlarım" la birlikte, "Be— nim Bakanlarım" diye bir kıtap karsa? O kitabın da son derece " en— 3 OLUP BİTENLER teresan" olacağından, dahi etmiyordu. Dilini yutan adam er halde şimdilik bilinen, Samed Ağaoğlunun kendisini Mecliste konuşturmak gayretlerine — mukave- met ettiğiydi. Devlet Bakanının İs- tanbula gidip Divan oteline inmesin- den hemen sonra otele bir başka müş- teri daha gelmişti. O da, “mutena müşteri'lerden biriydi. Adı Ahmet Salih Korurdu, ve Başbakanlık müs- teşarlığı yaptığı gibi, Başbakanın ya- ın arkadaşı olmakla da şöhret sahi- biydi. Agaoglu Korur mülakatı göz- den uzak bir yerde cereyan etmişti. Anlaşılıyordu ki Başbakan, nihayet kabinesi âzası olan tipik Bakanın Bütçe müzakereleri sırasında, butun erbabı şüphe Samed Ağaoğlu Yem eser peşinde öteki arkadaşları gibi yanında bulun- masını arzu ediyordu. Ama Devlet Bakam o kanaatte görünmüyordu. Hukumetten ayrılacaksa, ayrılmadan evvel bir "intihar konuşması" yap- maya hiç niyetli değildi.Hükümetle Muhalefet arasında cereyan edecek münakaşalara karışmak istemiyordu. lstînbulda kalmasına müsaade edil- meli Müsaade edildi mi, edilmedi mi bilinmez ama, Samed — Agaoğlu bu haftanın ortasına kadar başkentte 'görünmedi ve Meclis kürsüsüne çıkıp gidişin müdafaasını yapmadı. Hükü- metten ayrılırsa, Başbakanın elinde- ki butun ikna imkânlarına bir "Şemi Ergin mektubu" yazmay da —yanaşmayacağın yakınları her halde biliyorlardı. Devlet Bakam, da- ha sessiz ve ümidli bir ayrılış sahne- sini tercih edeceğe benziyordu. Sıralarda bir bakan u hafta Ankarada bir çok kimse "Ağaoğlu meselesi"yle meşgulken, haftanın başında, — ortaya ikinci bir mesele çıktı: "Ökmen meselesi". Büt- çe' müzakereleri sırasında Tarım Ba- anım bir ara hükümete değil, mil- letvekillerine ayrılan — sıralarda gö- renler şaşırdılar. Nedim Ökmen, te- halükle kabul ettiği Tarım Bakanlı- ğından ayrılmak niyetinde miydi ? Tarım Bakanlığında Nedim ökmenin tâyininden beri cereyan eden hâdise- leri bilenler, bilhassa "Fuad Adalı meselesi"nden haberi bulunanlar böy- le bir ihtimal karşısında hiç şaşırma- mışlardı. Nedim Ökmen, Tarım Ba- kam olur olmaz, başta Orman Genel Müdürü Fuad Adalı bulunduğu halde birçok yüksek — memuru — vazifeden uzaklaştırmıştı. Son günlerde de Tef- tiş heyetinin bazı üyelerine karşı asa- bi tavır takınmıştı. Fuad Adalı son derece dürüst bir insandı. Üstelik Başbakan kendisinden — memnundu. Nitekim Nedim Ökmene. Orman Ge- nel müdürünün işine iadesi bildirilmiş ti. Bu arada başka çare duşunulmuş, Fuad Adalıya bir "dış seyahat" lif edilmişti. Fakat rman üdürü "dış seyahat meraklısı" ğildi. Nihayet yüksek — makamlar, kendisine vazifesine başlamasını em- retmişlerdi. unun Üüzerine Nedim Ökmen, dolaşan kuvvetli — şayialara göre, istifasını vermişti. Bakanlığı kabul etmiş bulunmasıyla — maksad zaten hasıl, olduğundan, simdi isti- fası itiraz celbetmemış ve — kendisine cevabı verilmişti. Gerçi bu haftanın başında' Sah günü Nedim Ökmeni Mecliste Hükümet Başkanıyla pek eğlenceli bir muhavere esnasında görenler tek. rar şüphelenmişlerdi ama, kahkaha- l1 hasbıhallerin siyasi kaderler üze- rinde fazla rol oynamadığım bilenler Bütçe müzakerelerinin sonunu takip edecek günleri beklemeyi gene de ihtiyatlılık saymışlardı. Asıl huzursuzlu ma, elinden demir tevzii, kâğıt evzii. Döviz Komitesi âzalığı a- lınır atanmaz "iyiye — gitmediğimiz" hakikatini kavramak meharetim gös- teren Samed Ağaoğlu veya "iyi me- murları temizleme kampanyası"na mani olununca milletvekilleri arasına hicret eden Nedim ökmen D. P. nin mühim meselesi değildi. D. P. içinde ve nihayet gidişte — ıslahat lüzumu- na hakikaten inanan, memleketin hayrını olduğu kadar Partinin de hay. rını bunda gören temimi demokratlar gittikçe kuvvetleniyorlardı. Önümüz- deki seçıml ri D. P. nin kazanama- yacağı hakikati herkesin içine her geçen gün biraz daha kuvvetle yerle- şiyordu. Liderler 1957 seçimlerinin neticesinden maalesef hâlâ ibret al— Liderin — etrafındaki "iç tenkid mevzuuydu. Genel Başkanının hâdiseleri içeriye değil, dışarıya açılan pencerelerden AKİS, 1 MART 1958