halen başıbozuk Gruptan bir çok çatlak ses ıiıkti.. Ama — Adnan Menderesin sözlerinde hiç bir yem- lik bulunmaması üÜüstelik böyle bir oyunun sadece bir. yıl evvel de- nenmiş olması Bahar Havası taarru- zunu neticesiz bırakt e müzakerelerinin çığırından çıkması artık işten bile değildi. İkinci yol Tatlı hava kurulamayınca D P. lider leri Muhalefeti konıışturmamayı tercih ettiler. Bu, hâdiseler çıkartmak tan başka bir netice Veremezdi. Nite- kim vermedi. Çerçi sâdece bakanlar, defalarca ve istedikleri kadar konuş- dakika kürsüde kalan bir hayasını Gruplarına telkin ettiler. Fakat D.P. Grubu uplarının salondan ayrı- hp evlerme gıttıklerınde ve ken- dilerini Sükünetle dinlediklerinde bü- tün bu zaferlerin birer Pyrrhus zafe- ri olduğunu anlamamaları, kabul etme meleri imkânsızdı. Böyle bir mücade- tün bir bakanlığın icraatım ediyor. Sonra, alâkalı Bakan çıkıyor, .lüzum gördüğü »kadar Onu Komisyon sözcüsü, D. P. Grubu sözcüsü takip ediyor. C. H. P. Grubu sözcüsünün tekrar konuşmak hakkı bile yoktur. Şahısları adına fikir söy- leyen hatiplerin kürsü y işgal etme müddetleri ise, sadece beş dakikadır. Beş dakika! Beş dakikada eski Yu- nanın Lakonyasında yaşayanlar bile düşüncelerini söyleyemiyorlardı. Nere de kaldı; binbir dertle malül bizim Mu. hatipleri! İş o kadarla da bitmiyordu. Ertesi gün devletin ta- rafsız radyosu bakanların itham do- lu hitabelerini saatler ve saatler ya- yıyordu. Müsavat buydu. fete reva görülen hale getirmemeni için bu Grubun meleklerden müteşekkil ol- duğunu kabul etmek 1lazımdı. Ger- çi C.H.P. Grubunda pek çok cennet ligin buluııduğuııu Bütçe müzakere- leri ortaya ama, cennetlikler melek değıllerdı Halb ki ilk alınan karar ne kadar güzeldi Değişen tahditler Müzakereler Cuma gününe kadar tatlı sert cereyan etti. Hatipler istediklerini soylıyebılıyorlardı Sa- londan * gürültü eksik olmuyordu a- ma, bir isyan havası yoktu Sinirli- lik en ziyâde C.H.P. sözcüsü İsmail Ruştu Aksala Başkanlık dıvanının söz hakkı vermemesi, umumi hey tin de müteaddit reye müracaattan sonra bunu tasvip etmesiyle başla- mıştı. Ama, Aksalın konuşturulacağı zannı herkeste mevcuttu. Cumartesi günü, ilk şimşekler çaktı. yumuşa tavrını bırakmıştı kim o gün, daha evvelce yapmış ol- duğu bir konuşmayı hemen — aynen AKİS, 1 MART 1958 tekrarlayarak — iktisadi sıkıntıların 1950 den de evvel mevcut bulunduğu- nu gazete kupürleri okuyarak is- pat etti. Bu kupürleri bizzat Başba- kan bir defa daha, başka bir vesiley- le aynen okumuştu. Neden bilinmez, edaha doğrusu bilinir, kendi sözcü- lerine bir türlü cevap hakkı tanınma- masından dolayı asapları bozulma- ya yüz tutuyordu-, C. H. P. Grubu Başkanının ithamlarım sükünetle, ta- şa taşla mukabele ederek ve tesirsiz olduğunu 1957' seçimlerinin gösterdi- ği meşhur taktiği gülümsiyerek din- leyemedi. Halbuki o, en istifadeli u- sul olurdu. Bunun yerine gürültü ya- YURTTA OLUP BİTENLER rı dağıtmaya buladı. Daha doğrusu Muhalefeti cezalandırmaya başladı. Zira Bölükbaşının veya Gülekin, ya da Suphi Baykamın -onunki güzel bir konuşmaydı- konuşmaları sırasın- da aynı derecede sabırsızlık göste- ren D. P. Grubu mensupları ihtar bi- le almamışlardı. Ceza yağmuru, fır- tınayı büsbütün şiddetlendirdi. İşte bu sırada, konuşmaların tahdidi tak- riri geldi. Demokratların verdıklerı teklıf— On dakikada bir bütçe tenkit ede- pıldı ve Başkanlık divanı ilk cezala- konuşuyor". ceksin! Nitekim Turhan Feyzioğlu Bir Muhterem Makam tiraf ederiz ki bu satırları yazarken korkuyoruz. Korkuyoruz, bahis mevzuu edeceğimiz kimse kendisini AKİS'in beğenmiş olma- sı dolayısıyla Olımpus dağı tanrılarının kızacağını düşünerek "hayır, hakikaten hiddete gelip adamcağızı çalışamaz hâle Korkuyoruz, meşhur "etraf o mamızı haklı görmek lazımdır, zira bütün bunlar olmamış şeyler değil- dir. Ama gene de söylemeden duramıyacağız. Adalet Bakam Esat Budakoglunu bütün İ Şahsı üzerinde, bir samımıyetımızle teb- mamış olması, yani bazı seleflerinin saptıkları yola sapmamış, politi- kaya girmemiş bulunması, böylece şimşekleri üzerine çekmemiş kal- ması, ismi etrafında geniş bir emnıyet uyandırması bir Adalet ba- kanı İçin meziyetlerin en büyüğüdür Zira öyle makaralar vardır ki, onların sahipleri üzerinde -haklı ve- akaşa edilmemelidir. O makamlarda oturanlar "mü- olmamalıdırlar. Memleket içinde emniyet ve hu- . Adalet bakanlığı böyle, makamların başında gelir. Bir Adalet bakanının şahsı üzerinde çekişme olmaz Ol- u mu, onu mutlaka değiştirmek gerekir. Eğer bugün Adalet meselesi büyük şikâyet mevzularından biriyse, kabahati en aşağı mevzuat ka- dar Budakoğlunun bazı seleflerinde aramak lâzımdır. Onların Meclis kürsüsünde polemiğe girişmeleri, onların demagoji yapmaları, onların radyolarda hafiflik etmeleri temsil ettikleri müesseseye olan itima- dı ister istemez sarsmıştır ve şimdi yeni bakan onu tamir için çok emek sarfetmek zorundadır. Adalet müessesesi küçük politika çekişmelerinin üstünde bulunduğu içindir ki Adalet bakanları mutlaka ve mutlaka memleket —çapında, millet çapında saygı uyandıran, hakikaten muhterem kimseler arasın- dan seçilmelidir. Bunlar aka kara, karaya ak dememekle mükelleftirler. Bir takım prensipleri koltuklarından daha fazla sevmek zorundadırlar. Üstelik bunu hissetirmeli, duyulmalıdırlar. ilibarile en aşağı bir mahkeme kadar huşu vermelidir. Isnu, işte, her şeyden çok bu hissi taraftarlarında ve siyasi hasımla- rında Uyandırmaya muvaffak olduğundan — dolayı tebrik etmek lâzım- a Mili Savunma Bakanlarının ve Üzülerek hatırlatalım, Dış - işleri bakanlarıy]a Milli Emniyet Hizmetinin başında bulunan — baş- kanların da aynı çapta, şahsı münakaşa edilmeyen' kimseler arasından seçilmesi hiç şüphesiz batı demokrasilerinin güzel geleneklerinden biri- dir.