YURTTA OLUP BİTENLER zira partinin politika- sını ancak Meclisinin tâyin e- debileceğini söylemişti. Tebliğdeki fikirlere itirazı yoktu. Fakat Grup bunları soylemek hakkına sahip değil. Barlas ise tamamile aksi kanaat- teydı Grup bunları söylemek hakkına sahipti. Fakat söylemekte geç kal- misti. Tebliğ, Bağdat Paktı Konfe- ransından evvel yayınlanmalıydı Şim di yayınlanması bir mâna taşımıyor- du. Bu itirazlar D. P. içinde bir ada- mı — Haysiyet divanına sürüklemeye kafiydi. Fakat C.H.P. de hiç Ur sert tedbire lüzum görülmedi. İsmet İnö- nü güldü ve bunun hayatiyet ifadesi olduğunu söyledi. Fakat meselenin kapanması bu haftanın ortasına ka- dar sürdü. Hakikaten İhami Sancarın yaptı- ği çıkış -taktik bakımdan ha alı ve tamamile haksız bir çıkı na Barlasın yanlış olarak katılıyor görünmesi C. P. bardağının içinde bir fırtına koparmıştı. Doğrusu is- tenilirse bu, uzun zamandır su altın- da kalmış olan bir “şahis ihtilafı"nın tezahürüydü. Genel Sekreter Kasım Gülekle Meclis Grubu Başkan Veki- li Faik Ahmet Barutçu geçinemiyor- lârdı. Bunu, ikisi de saklamıyordu. İkisi de, birbirinin aleyhinde bulun- maktan zevk alıyordu. Mesele bu yüzden şekil değiştirip Grup-Me ihtılafı haline kolaylıkla gelıyordu cavüz ettiğini Ulusun rolü eçen haftanın sonunda — Ulusta Grubun meşhur tebliğinin — he- men altında Sancarın tenkidi çıktı. Fakat gazete tenkidi — neşretmekle kalmıyor, aynı zamanda mütaleasını da ekliyordu. Gazeteye göre " Meclısıyle Meclis Grubu arasında va- zife ve — selâhiyetlerin sert — şekilde tartışılmasına yol açılmıştı." Pole- böylece başladı. Ulusa Kasım Gülek hakım olduğundan, münase- betsiz mütalea onun marifeti olarak görüldü. Fakat bütün âkil C.H.P. li- ler İhami Sancarı haksız bulmakta ittifak ettiler. Polıtıkayı Parti Mec- lisi tensip ederdi , Grup ta tatbik ederdi. Tebliğ ise polıtıka tesbit et- miyor, hükümeti murakabe vazife- sini yerine getiriyordu. Meselenin o fikir cephesi süratle duruldu. Zira herkes Genel Başkanın salâhiyet mevzuundaki fikirlerini — biliyordu. İnönü "Merkezi Umumi" zihniye- tinin düşmanıydı. Bu zihniyetin İtti- had ve Terakkiyi sonrada D. P. yi ne hale getirdiğini görmüştü. Grup, teşrii Meclisin bir organıydı. Onun, dışardan, gayrımesul bir başka he- yet tarafından idare edilmesini asla kabul edemezdi. Milletvekillerini halk seçiyordu. Grup parti politikası çer- içinde ıstıklale sahip bulun- . Buna mukabil Genel Merke- e, en mühim salâhiyet olarak aday tesbıtı vardı. Bunun Grup üze- rindeki manevi nüfuzu büyüktü. O- nunla iktifa edilmeliydi. Yani parti çalışmalarıyla — parlâmento çalısma- ları, bir üstünlük meselesi ortaya çı- kârılmaksızın pek âlâ hemahenk gi- 10 C.H.P.DEİKİLİK... debilirdi. Girmiyorsa, bunun sebebi bir takım şahsi çekişmelerdi. Bunl ise yakışık almazdı. Gıderılmelıydı Bu haftanın ortasında, Genel Baş- kanın bahsettiği şahsi çekışmelerın kolaylıkla giderilip — giderilemeyeceği bilinmiyordu. Zira iğbirar, taraflarda kuvvetliydi. Bilhassa Kasım Gülekin şahsi propagandasını zaman zaman partı menfaatlerine tercih ediyor gö- rünmesi, bu hissi yaratması, küçük taktik kullanması süküneti güçleşti- recekti. Genel Sekreter bir türlü, ye- rinden emin adamların rahatlıgına kavuşamamıştı. Buna mukabil Grup- ta da, “tarafsızlar” blokunun gittik- çe kuvvetlenmesine rağmen enüz hava durulmamıştı. Mamafih eski C.H.P. adam olma yolundaydı. Partinin bünyesi bu ne- viden çekişmelere mukavimdi ve da- ha iyisi, bilhassa gençler, fikirlerim açıkça soylemesı öğreniyorlardı. em ar bu işi, yaşlılar gibi, şah- si sebeplere dayanarak yapmıyorlar- dı. İnönünün devlet adamlığı nısbe tinde parti adamı olmadığı herkesin malümuydu. Eğer parti adamı olsay- dı Grubun ve Merkezin temsilcilerin- den müteşekkil bir heyetin — başına geçer ve partisinin hem Demokra- tik, hem de dısıplınlı ve verimli ida- resini temin ederi Bunu yapamı- yordu, beceremıyordu. Ama ihtilâf- larda asla sert davranmaması, tole- rans göstermesi fikir — çarpışmala- rından korkmaması, bunlara müda- hale ettirmemesi C.H.P. nin en buyuk kuvvetini teşkil ediyordu. Daha doğ- rusu edecekti. Bu bakımdan bardak- ta yaratılan fırtına belki C.H.P. li- leri değil a H. P. den mem- leket için bır şeyler — bekleyenleri memnun etmedi sayılmaz. Bir kalıp değiştirmesi ancak böyle olurdu. Universite Gelmiyen zafer Bu haftanın başlarında gene Ame- rikanın meşhur A. Ajansı, dün- yaya Turkıye ile ılgılı ıkıncı Ur ha- ber veriyor uhtelıf mem— leketlerde yayınlanıyordu k Ü- niversite gençliği İktidara karşı bir galebe kazanmıştı. Fikirlerini söyle- diğinden dolayı kürsüsünden politika yaptığı ithamı ile — uzaklaştırılan ve kendisine Chicago Üniversite- sinden davet vukubulan bir profe- sör, Hüseyin Nail Kubalı vazifesi- ne iade edilecekti! Haberin yayılma- sından sonra günler geçti, fakat Prof. Kubalı Celâl Yardımcının Bakanlığı emrinde kaldı. Doğrusu istenilirse A. P. Ajans nın Prof. Kubalının şahsıyetını de belirterek, yani onu milli plândan çıkartıp beynelmılel sahaya mal ede- rek yaydığı haber asılsız değildi. Ha- kikaten İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği gazetelerde Prof. — Kubalının vazifesine iade olunacağı yolundaki tahminlerin neşrı üzerine bir tebliğ çıkarmış ve "eğer şimdiye kadar ses- siz kaldıksa bu, hak ve hakikatin te- celli edeceğine inandığımız içindi" diyerek memnuniyetini belirtmişti. Birliğin bahsettiği haberler ikisi ye sempatileri ile tanınan —Prof Egelı ve Prof. Gürkan 1kısı va- zifeli Prof Tanoğlu ve Prof. Timur- dört profesörün telefonla Başbakan tarafından Ankaraya davetleri üzeri- ne şayia halinde çıkmıştı. gecen hafta son unda — hocalarla iki kere görüşmüş, kendıl erine itibar v iltifat etmiş, nezdine resmi Ca dllacı ile celbedip gene onunla gondermış, İstanbula da müsteşarı tarafından ugurlatmuştı Görüşmeler samiimi, “anlayış havası" içinde ,cereyan et- mış, Menderes "üzüıntü"sünü (belirt- mişti. Tahmin olunduğuna göre yeni Üniversiteliler Kanunu tasarısı geri alınacak, Kubalı da kürsüsüne döne- cekti! Tabii bu, Celâl — Yardımcının vazifesinden uzaklaştırılacağı mâna- sını taşıyordu. Bunun üzerine Unıversıte bir inti- zar devresine girm Sömestr tati- linin sonuna kadar —Şubat sonu bek- lenecekti. D. P. havanın durulmasın- dan memnundu. D.P. taktiklerini iyi bılenler ise bu hafta Ankarada Bedri eski Temyiz Başkanı ku- laklarını Ççınlatıp duruyorlardı. Haki- aten, kısa vadeli Pyrrhus zaferlerin. de şu 'D. P. nin üstüne yoktu ve D. P. Temyiz Başkanından Profesörüne, insan psikolojisini iyi biliyordu. AKİS, 15 ŞUBAT 1958