MUSİKİ Besteciler Illiac lliac, Illinois Üniversitesinin yük- sek süratli elektronik hesap ma- kinesinin adıdır. Özelliği — de, beste yapmasını Öğrenmiş bulunmasıdır. Yazdığa ilk eser olan bir yaylı saz kuarteti, bu üniversiteye mensup dört musikişinas tarafından — geçenlerde çalınmıştır. Makineye beste yapmasını, üni- versitenin kimya profesörü L. A Hil. ler ile yardımcısı L. M. Isaacson öğret mişlerdir. Aynı zamanda besteci olan Hiller, makıneyı kompozisyon kural- larına göre ve rakkamların notalara tekabül etmesi suretiyle hazırlamış- tır. Bu hazırlanışa göre Illiac'ın elek tronik beyni, kompozisyon kuralları- na uymıyan notaları reddetmektedir. Makinenin verdiği tesadüfi rakkam- ara, — kurallara uymıyan — notaları karşılıyanlar dahil değildir. Illiac bu İşleri becermiş ve muymanlı bir kuartet bestelemiştir. Eserin ilk muvmanı son derece sade, buna karşı final allegrosu oldukca muğlaktır. —Kuartete, "Illiac Süiti" adı verilmiştir. Maamafih, eserin meydana gelme- siyle alâkalı her işi Illiac yapmış de- gildir Prof. Hiller, makinenin verdi- ği rakamları ve matematık Sembol- lerini eseri çalacak olanları -ve mu- sikişinaslardan çoğunun matematik- aberi olmadığım- — düşünerek, musiki - notaları haline getirmiştir. Şimdi merak edilen husus, beste- ci robotun rakip bestecileri kotuleyen makaleler yazdırmak için hangi ten- kitçiyle ne zaman ve nasıl bir anlaş- ma yapacağıdır. Bununla beraber Illiac'ın bestecilikten vazgeçti ve daha dünyevi meselelerle ılgılenmiye başladığı söylenmektedir. Sanatçılar Postiglione stanbulun konser hayatının Anka- raya bir üstünlüğü, ziyaretçi mu- sikişinasların hemen — hepsinin, resi- talleri yanında, Şehir Orkestrasıyla birlikte solist olarak çalmalarıdır. Aynı sanatçılar Ankaraya da geldik- leri halde sadece bir resitalle yetinil- mekte ve Cumhurbaşkanlıgı Orkest- "paramız yok" diyerek dinleyi- cılere sevdıklerı konsertoları yaban- cı solistlerden dinleme imkânını sağ- lamamaktadır. İstanbul orkestrasının son solisti, geçen yıl da Türkiyeyi ziyaret eden ve Ankarada verdiği — resitalde bil- hassa Chopın etüdlerinin ve Stravins- 'nin — "Petruşka"sının başarılı ic- ralarıyla dikkat çeken genç İtalyan piyanisti Giuseppe Postitgldone'ydi. Cemal Reşit Rey idaresindeki orkest- rayla birliktte geçen Perşembe günü çaldığı iki konserto Schumann ve Liszt konsertoları- genç piyanistin AKİS, 15 ŞUBAT 1958 Festivalden Sonra İlhan K. MİMAROĞLU A nkaranın ikinci musiki festivali, 22 gün güresine dağılmış on kon- serden sonra, başarıyla sonuçlandı Birçok bakımdan bu festival. geçen yılkine nisbetle, gerek tertipleyici Üniversiteliler Müzik Derneğinin çalışmalarıyla gerekse genel olarak başkentin musiki hayatıyla ilgili umut verici gelişme ve ilerlemeleri temsil ediyordu. Dernegın bu çapta ve bu özellikte bir festival hazırlama teşebbusunun büyük önemine bu sütunlarda defalarca işaret edildiği için bunları tekrârlamıya lüzum yoktur. Dernek, bu yıl geçen yılki festivalin eksik ve hatalarından ders almış olarak karşımıza çıktı. 1958 festivalinin kusursuz olduğu iddia edilemez. Fakat öyle görülüyor ki gelecek yıl bir üçüncü festival ter- tiplemeye muvaffak olunduğu takdirde, bu her bakımdan genç teşeb- büs, daha da gelişmiş olarak kendini gösterecektir. 1958 festivalinin, tertipçilerine zarar vermediyse bile. zikre değer bir maddi kazanç saglamadıgım belirtmiye lüzum bile yoktur. Zaten ilerde de, Derneğin başarılarına engel olması muhtemel en büyük tehli- kenin maddı durumla ilgili oldugu soylenebılır Tertiplilere, ister saf- dillikle, ister saka olsun niçin alaturka konserleri tertiplemi- yorsunuz? diye soranlar olmuştur. Sanatseverler Klübü gibi ismi üs- tünde bir teşekkül bile alaturka konser verdirirken Üniversiteliler Mü- zik Derneği de pekâlâ, memleketin geçer fakat ne yazık ki geçici ola- mıyan. zevklerine uyarak aynı şeyi kolayca yapabılır ve kasalarını dol- durur, hem de daha yaygın bir şöhret elde ederdi. Ama festival tertipçi- leri ne yapmak istediklerini pek iyi biliyorlar ve hedeflerine ulaşmak için gayenin vasıtaları meşru kıldığı bahanesinden faydalanmayı akıl- larına bile getirmiyorlar. Bu festivallerin dikkat çeken bir yanı, hususi bir teşebbüs -hem de maddi gücü pek sınırlı, bu işi ticaret haline getirmiş olanların daya- naklarından mahrum bir hususi teşebbüs, tarafından, Devlet yardımın- dan asgari istifadeyle hazırlanmış olmalarıdır. Şüphesiz ki Üniversite- liler Müzik Derneği, devlet yardımından çok daha genış ölçüde fayda— lanmak isterdi.. Sadece tek bir, örnek, sanat işleriyle uğraşan resmi dai- relerin bile festivale gereken ilgiyi göstermediğini ve desteği sağlama- dığını anlatmıya yeter: Bundan birkaç yıl önce salonunu sadece 50 lira gibi bir paraya kiralayan Devlet Operasının, festivalin bu salonda veri- lecek beher konseri için Dernekten, bu meblağın 50-60 misli, civarında paralar İstemesi... Ancak şu da var ki, Dernegın gelecek yıl Ankaralılara bedava musi- ki dinletme bakımından azla cömert davranmaktan vazgeçmesi beklen- melidir. Bu yılki festivalin on konserınden yalnız dört tanesine giriş bi- letliydi. Geri kalan altısı bedava! Sanat idealleriyle hazırlanan konser- lere halkın ragbet etmiyeceği büyük bir ihtimal dahilinde olduğundan bu gibi konserleri ücretsiz yapmak gerçi yanlış bir harekat değildir ama, hem dinleyicilerde bir lutuf olarak konserlere geldikleri intibarını uyan- dırmamak, hem de iyi niyetlerin, ideallerin, ileri görüşlerin de para ede- bileceğini isbata çalışmak için böyle konserlere, az bile olsa, bir giriş ücreti konması iyi olur. imkân ve sınırlarım açıkladı. Her iki konserto da romantik eserlerdi ve Postilglione bu lehçeyi iyi tefsir ede- bilen bir piyanistti. Sehumann kon- sertosu oldukca derin mânalar taşı- yan, buna karşı Liszt'in Mi Bemolü, daha ziyade gösterişe, parlaklığa da- yanan romantik konsertolardı. Fakat ikisi de, bir çağın — temsilcisi olma bakım ndan müşterek bir vasfa sa- hiptiler. Postıglıone iki konsertonun a gerek manevi — vasıflarını, gerek maddi yapılarım dinleyiciye aksettır— di. Piyanistin iyi bir tekniği olduğu görülüyordu. Fakat bu tekniği kul- lanma bakımından biraz kayıtsızdı. Verdiği ümitleri tam mânasiyle ger- çekleştırebılmesı inin bu büyük kabi- liyetin tuşes daha — hafifletmesi, piyanodan çıkardığı sese renk çeşıt— liliği ve icrasına kesinlik vermesi al- dırmazlık yüzünden yaptığı falsoları az bile olsalar yok etmesi beklenir- di. ' İsyankâr şefin ölümü Ispanyanın en üstün orkestra şefi sayılan Ataulfo — Argenta evvelki hafta Madridte kalb sektesinden 01 dü. Henüz 44 yaşındaydı ve gün müzün en ıyı şeflerinden biri olarak— dün ölçüsünde kazandığı şöhret gıttıkçe artmaktaydı. Plâk üzerinde- ki tefsirlerinin sayısı çoğalıyordu ve bu ara London marka üzerine yedi cildi neşredilmiş İspanyol eserleri yahut İspanyaya dair eserler, seri- sindeki başarısının onu, gözde şefle- rin safına dahil etmekte büyük rolü olmuştu Argenta, diktatör Franco'nun baş düşmanlarından biriydi. ÜUç yıl kadar önce Franco'yu açıktan açığa tenkit etmiş diktatörlük rejiminin İspanya- yı sanat bakımından bütün dünyadan ayırdığını söylemiş. "İki şıktan birini seçmeye mecburuz: ya diktatörlük"; ten kurtulmak, ya ölüm" demişti. 33