15 Şubat 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

15 Şubat 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hakikatın Peşinde B ugün doktor hastaya, hastalı- ğını gizlemeden anlatıyor. Böy- lece hasta zamanında tedbir al- mak imkânını elde ediyor, hattı harekâtım ona göre ayarlıyor ve netice üzerinde az veya çok mües- sir olabiliyor. Bazı memleketler de bu hakikati öğrenme merakı o derece ileri götürülmüştür ki, ölü- mahküm hastalar dahi kaç a daha yaşayabıleceklerını aşağı yu- karı bilirler buna gör azır- Iıklarım yaparl r. Bu mevzuda O0- kuduğum hakiki bir hikâyenin te- sirinden kendimi birtürlü kurtara- mam. Amerikada altı çocuklu bir anne, bu gun iki senelik ömrü kal- dıgım öğrenir. İlk günler kendi- sini büyük bir ıstıraba kaptırmış- tır, çünkü kocası mefluçtur, yakın akrabası da yoktur. Çocukları ki- net edeceğini bırturlu kestırememekt dir. — Nihayet to- lanır, kendisin e bir planı çizer. Ölmeden çocukları e- min ellere terketmek düşüncesi, artık ön plâna geçmiştir ve bun- dan sonra bedbaht anne, ölümü dü- şünecek vakit dahi bulamaz. Ga- zetelere Ilanlar verır, çocukları lümünden çok evvel kendi eliyle münasip gorduğu aılelere evlât o- larak verir. yakın bir ak- raba gibi zaman zaman ziyarete gidip vaziyetlerini kontro eder. Kardeşlerin bırbırlerıyle münase- betlerini kaybetmemelerini sağlar ve nihayet huzur içinde ölür. - Ölümünden evvel konuştuğu bir gazeteciye bu kahraman ka- dın ş sözleri söylemi ir: Eğer doktor bank öleceği- Suzan Pamir bu vesile ile Maraştan gelen bir mektuptan bahsetti.. Ora- daki çocuklar da bir kutuphane isti- yorlardı. Yemekte bulunan hanım- ların bu mektubu karşılıksız bırak- mak ıstemıyeceklerı muhakkaktı. Bi- riken yeni kitaplar Maraşa gidecek- ti. Suzan Pamır üyelerden — gönüllü yardımcılar koluna daha çok alâka aha çok iştirak istiyordu. Gönüllü yardımcılar bu sene bazı hastahane- lere hasta ziyaretine gidiyorlar, has- taların maneviyatım yükseltmeğe ça- lışıyorlardı. Bu arada birçok üye Ke- çiören Çocuk Yuvasına el uzatmış- tı. Ama, bu yalnızca bir el uzatmak- tı. Kimsesiz çocukları bağrımıza bas- mak, onları göstereceğimiz daha çok alâka ve şefkatle cemiyet, — vatana faydalı kılmaya çalışmak hepimizin her annenin vazifesi değil — miydi? Bir keresinde altmış çocuğu otobüse bindirip sinemaya götürmüşlerdi. Ço- cuklar yollarda şarkı söylemişlerdi. Belki sinemaya, belki otobüs yolcu- luğuna sevinmişlerdi ama, asıl onları mesut eden bu yeni alâka, bu şefkat- ti... Suzan Pamir derneğe yemek ve pasta getiren üyelere teşekkür ettik- 26 Jale CANDAN mi açıkca söylememiş olsaydı, mu- hakkak ki vehim, korku ve ıstı- rap içinde kıvranacak, son senele- rimi hem kendime, hem yakınları- ma zehir edecektim. Emin olun, hakikat acı da olsa insana ancak kuvvet ve huzur veriyor. Çünkü hakikat insana şaşmaz şekilde, yü- rüyeceği yolu gösteriyor." İşte insanlar asırlardan beri bu hakıkatın peşındedırler İlim bu- için meydana çıkmıştır. Yu- karkı trajik hikâyeyi bir yana bı- rakalım. Günlük bırçok dertlerimi- zi hakikat ve İlim ışığına tutabil- diğimiz Zzaman, onları bambaşka bir gözle görmeye başladığımız a- şikârdır. Böylece boş isyanlardan bocalamalardan kurtulur, kendimi- ze salim bir yol çızebılırız Meselâ ruhi buhranlar içinde çırpınan bir insanın bu buhranların neden ile- ri geldiğini bilmesi kadar teselli e- dici birşey tasavvur edilebilir mi? Sebebi bildikten sonra — tedaviye gitmek muhakkak ki çok daha ko- laydır ve yalnız teşhıs dahi iç fe- rahlatıcıdır. Herhangi Ur mevzu- a kendimizi bedbınlıge ümitsizli- ge isyana, korku ve — vehimlere kaptırmadan ilime baş vurmamız, ondan yardım istememiz İlâzımdır. Şahsın kendi meseleleri için bu na sıl elzemse, cemiyet davalarımız iktisadi sıkıntılarımız siyasi prob— lemlerimiz için de bu o derece mü- himdir. İlim, mutlak hakikati ifa- de etmediği zaman dahi, hakikat peşinde koşan insan oglunun en üyük yardımcısı olmuştur. Bunu unutmamamız kendi menfaatimiz icabıdır ten sora birazdan yapılacak olan sa- tışın hasılatı ile bütün bu güzel işle- re devam edileceğini söyledi. başında verilecek olan büyük da birçok yaranın sarılmasını Bağlı- yacak, elde edilen para ile hastaha- nelere karyola temin edilecekti. Jüri iş başında uzan Pamir sözlerini henüz bitir- mişti ki, yukarda, bir müddetten - beri bir pastadan diğerine koşan, bir yetmeği takip edip öbürünü ele alan jüri 'heyeti göründü. Yemek kolunun Türk Başkanı Azra Birant mikro- fon başına geldi. Salonu bir heyecan kaplamıştı En iyi ahçı acaba kim- di? En iyisi diye birşey yoktu. Jüri Heyeti çok müşkül durumda kalmış- tı, çünkü hanımların yaptıkları her- şey biribirinden güzeldi.. Bunun için her cins yemekten bir tanesine, göze en güzel görünenine bir mükâfat ve- rilecekti. Göze en güzel görünen pas- ta, Mrs. Parksın yaptığı beyaz yu- varlak pasta idi. Eflatun bir tayyör giyinmiş olan Mrs. Parks alkışlar a- rasında, mükâfat olarak verilen kah- ve degırmenını a Daha ekonomik pastalar arasın- da birinciliği alan muazzam bir kek ise, Suzan Pamire aitti. Başkan, bu yeni ve sürprizli başarısına çok şa- şırmıştı. Pastanın adı "Pamir Pasta- sı" idi ve patenti Suzan Pamire ait- ti ama, tabii her istiyene seve seve tarifini verebilirdi. Ekmeğin de bir müsabaka kaza- nabılecegı belki hatıra getirilemezdi. akat Mrs. Bennett'in yaptığı Ame- rikan ekmeği, pastalar kadar cazip bir manzara arzediyordu. Mrs. Ben- nett bakır bir cezve kazandı. Pasta— ların ve yemeklerin üzerinde sim olmadığı için 'bazen sahıplerı yazılı güç bulunuyordu. Melek — Ersanın vişneli küçük pastaları da uzaktan Kazanan yemekler a- rasında içli köfte ve daha bir çe- şit pasta vardı. Hanımlar hediyeleri- ni alırken üyeler satış için yukarki salona hücum ediyorlardı. Arkada ka lanlar birkaç saniye içinde masala- rın dümdüz olduğunu gördüler. göz alıyordu. Demirspor lokalindeki yemek ha- kikaten başarılı geçmiş ve derneğe iyi bir hasılat bırakmış, Türk ve A- merikalı hanımların bir kere daha birleşip anlaşmalarını, müşterek ça- lışmayı temin etmişti. Hele dernek başkanının aynı teşkilâtın çok yakın- da İzmirde şube açacağım bildirme- si büyük bir sevinç yaratmıştı. İz- mirdeki Türk ve Amerikan hanımla- rı, bu iş için Amerikan sefiresi Mrs. Warren ile dernek başkanlarını İz- mire davet etmişlerdi. Bir manken Zarf da mazruf da güzel AKİS, 15 ŞUBAT 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: