YURTTA 'Millet Dil sürçmesi B u haftanın başında radyo dinleyi- cisi ve gazete okuyucusu pek çok vatandaş şaşkınlıktan dilini yutacak vaziyetteydi. Radyo ve — gazeteler D P. Genel Başkanı Adnan Mende- Başbakandan — ziyade Genel sıfatıyla partisinin — Bursa kongresinde yaptığı konuşmayı yayı- yorlardı. Adnan Menderesin konuş- malarının A. A. ya nasıl verildiğini bilenler dıllerını yutacak değil, yut- muş haldeydi Zira Genel Başka- nın nutukları soylendıgı gibi degıl münasip görüldüğü gibi umumi ef- kâra aksettirilirdi. Zaten D. P. bü- yükleri tâ Muhalefet yıllarından beri böyleydiler ve sözlerini aynen ya- Adnan Menderes Sürçen — dil zan gazetecilerle sık sık kavga eder- lerdi. İddiaları şuydu: Bir Parti bü- yüğü kongrelerde oranın havasına göre konuşur, fakat konuşma bası- na geçerken mutlaka sahibi tarafın- dan vize edilmelidir' Nitekim Bursa- da da nın demirbaş "nutuk zaptedici"si Genel Başkanın konuş- masını hazırlamış, metin tasdikten geçmiş, Ööyle yayınlanmıştı. Yani Adnan Menderes insanı hayretler içinde bırakan cümleleri sadece söy- lemekle kalmamış, üstelik bunların neşrini de muvafık bulmuştu. A. A. ya göre Başkam 27 Ekim gecesı duydugu endişeyi bahis meyzuu ederken aynen şöyle demişti: r Demokrat Parti gibi devrı sabık yaratmıyacagız demez. gelirlerse kimbilir nasıl gelirler di- 4 OLUP BİTENLER ye de bir endişe vardı. O seçim gece- sini Allah bir daha göstermesin." P. nin niçin bir "devri sabık yaratmayacağız” teminatı istediğini ve bu teminat verilmediği için. seçim gecesi D. P. büyüklerinin neden endi- şe içinde olduklarım anlamaya im- kân yoktu. Bir Trejimden bir başka rejime geçılırken üstelik kazanan ve kaybeden için müşterek olan bir ma- zinin üzerine sünger çekılmesını an— lamak kabildi ama, yeni rejim bit merhaleleri olan iktidar degışık— liklerinde daima, bir. "devri sabık ya- ratma”" nın lüzumunu kavramak zor- du. İktidarlar yaratılan devri sabık- ların hesabını fütursuzca verecek tu- tuma sahip olmaya çalışmalıydılar. Üstelik bu hesap sormanın zorbalık- la yapılamayacağını, kim iktidara ge- lirse gelsin Nurenberg mahkemeleri kuramayacağını, yani siyasi mesuli- yetlerin bahis mevzuu edilemiyeceği ni, fakat haksız iktisaplar gibi ce- zat mesuliyetlerin elbet bahis mev- zuu olacağını bilmek lâzımdı. Bunla- rı tabii görmek, ona göre davranmak lâzımdı. Genel Başkanı "O seçim ge- cesını Allah bir daha —göstermesin" diyordu. Belki bu duaya iştirak eden- ler mevcuttu ama, tutmayacak dua- ya amin demenin faydası pek azdı. Allah o seçim gecesini bir değil, bir çok defa daha gösterecekti. Türk milleti siyasi rejim olarak "seçimli rejim"i seçmişti. Ama o gecelerin çok daha endişesiz geçmesini temin et- mek mümkündü, kolaydı ve imkânı Adnan, Menderes bizzat kendi elle- rinde tutuyordu. D.P. Partinin savleti anayi Bakanı, D. P. Genel İdare Kuranı üyesi, Manisa milletvekili Samed Ağaoğlu geçenlerde bir gün, ihtimal yatağından kalktığında mem- leket işlerinin iyiye gitmediğini gör- dü. D. P. prensiplerinden ayrılmıştı, P. Üniversite muhtarıyetıne Celâl Yardımcı marifetiyle yeni darbeler indirmekle meşguldü, D. P. Genel Başkanının etrafı insandan mamul bir duvarla sarılmıştı, D. P her gün zayıflıyordu, D. irtürlü kendini toparlıyamıyordu. Samed Agaoglu bu işleri, gene kendisi gibi Genel İda- re Kurulu üyesi Atıf Benderlıogluyla görüşmeye harar verdi. Atıf Bender- lioğlu dürüst bir adamdı, gidişten da- ha evvelden beri şıkayetçıydı Şim- di kendisine, işte, Samed Ağaoğlu da katılıyordu. Yalnız, hikâyenin daha iyi anlaşı- labilmesi için bir parantez açmaya lüzum vardı. Sanayı Bakanı, D. Genel Kurulu üyesi, Manisa mılletve— kili Samed Ağaoğlu bahis mevzuu gün yatağından kalktığında bütün yukarda sayılanlardan başka bir şey, daha görmüştü. Döviz komitesinden uzaklaştırılmıştı, demir tevzii işi e- linden alınmıştı, bitip tükenmek bil- meyen taleplerıne karşı Malıye Ba- m 'hay diyordu Döviz komite- si, demır tevzıı işi.. Samed Ağaoğlu bunlardan uzak kalınca D. P. nin iş- lerinin iyi gıtmedıgını vukufla gör- dü.! Benderlioğlu - Ağaoğlu mülaka- tında heyecanlı tavırlarıyla asıl ko- nuşan Sanayi Bakanı oldu. Bir çare bulmak lazımdı Genel İdare Kurulu partinin en kademesi değil miydi ? O vazıyet almalıydı. Şimdiye kadar Kurul tamamiyle hareketsiz kalmış, kendisini Genel Başkanın el- leri arasına bırakmıştı. Artık silkin- meli ve Genel Başkan üzerinde kud- retini göstermeliydi. bakanlıktan ayrılacaktı. Samed Ağaoğlu Genel 1da- Samed Ağaoğlu İşıksız. — yıldız re Kurulu üyesi olarak, Manisa mil- letvekili olarak, — nihayet bir D. P. li olarak çalışacaktı Memleketın ha- li gözlerin önündeyı Nereye gidi- yorduk? Bütün hurrıyetler elden ka- çurılıyordu. O gün — Benderlioğluyla Ağaoğlunu dinleyenler, kendilerini iki koyu muhalifin muhaveresine şa- hid oluyor sanırlardı. Samed Ağaoğ- lu, partiyi hakikaten bir hale yola sokmağa çalışanlar arasında yerini alacaktı. Gayrimenmunlar D oOğrusu istenilirse Samed Ağaoğ- Benderlioğluyla - görüşmeye giderken, buz üstünde dolaşmadığını biliyordu D. P. irinde vaziyeti oldu- ğu gibi gören ve Zaferin yavelerin- den artık usanmış, kuvvetli bir grup kendini yavaş yavaş belli ediyordu. AKİS, 15 ŞUBAT 1958