YURTTA OLUP BİTENLER malıydı. 1957 deki artışın 400 mil- yon kadarı yeni vergilerin neticesiy- di. Daha sonra bu artış, fiat yüksel- melerinin doğurduğu suni bir yüksel- me olmamalıydı. 1957 deki artışın mühim bir kısmı fiat yükselmeleri- nin eseri idi. 1958 de faraza fiatlar koşmaktan vazgeçseler devlet gelir- leri de azalacaktı. İstihsal artışı eski hızım muhafaza etmeliydi. Halbuki duraklama devresindeydik. Bu — se- bepler dolayısı ile yeni butçede yapıl- dığı iddia edilen tasarruf, hakiki ol- maktan çok hayali idi. Böyle bir büt- çenin enflasyonla mücadelede rol oy- naması beklenemezdi. "Ya bütçeyi 5 milyarla kapatsaydık, haliniz ne o- lurdu" demek, her felâketi "beterın beteri vardır" diye sineye çekmemi- zi istemek gibi gülünç birşeydi. 1958 butçesınde tek iyi niyet alâmeti, prim faciasının bir kısmının butçeye intikal ettirilmesiydi. Bir çiçekle yas gelseydi ihracat primlerinin kısmen de olsa emisyonla ödenmesinden vaz- geçip bütçeye aktarılmasını alkışlar- la karşılamak lâzımdı. 100 milyonluk tekel zammı bile doğru yolda atıl- mış bir adım sayılabilirdi. Ne çare i, bir çiçekle yaz gelmiyordu. Hele butçe dışında, alınacağı vaad edilen tedbirlerden bir türlü ses seda çıkmı- yordu. Spekülatif kredilerin önlen- mesi halâ beklenmekteydi. Kendi yağları ile kavrulmaya mecbur edi- lecek olan iktisadi devlet' teşekkülle- rinin siyasetlerinde en ufak bir de- ğişiklik yoktu. Bunlar, — Muhalefetin yıllardır beklediği tedbirlerdi. Hattâ evvel Cumhuriyet Hükü- metinin dış yardım talebi ile ilgili o- larak Türkiyeye gelen — Amerikanın Dış, Yardım İdaresi Direktörü Smith bile alınması düşünülen bu tedbirle- ri pek beğendiğini söylemekten ken- dini alamamıştı. İktidarı- nın iktisadi siyasetine yapılmış nazi- kâne bir müdahale idi. Ama vaadler hâlâ gerçekleştirilmemişti. İktidarın hangi eşref saati — beklediğini anla- mak çok güçtü. Encümende, selektif kredi sıyasetının nasıl yurutulecegı— ni iktisadi devlet teşekküllerinin a- yaklarını yorganlarına göre uzatma- larının nasıl temin edileceğini öğren— mek isteyen milletvekillerine yapa— cağız dedik ya, gerisine karışmayın" tarzında cevaplar verilmişti. Bu du- rumda İktidarın ıslahı nefs ettiğine inanmak Zzordu. Hercai İktidardan müşahhas deliller beklenmekteydi. Vaadlerin lâfta kalmasından elbette endişe edilirdi. Bir centilmenin hususiyetleri I şte, uzun haftalardan beri Mebus- evlerindeki pancurları yeşil, kendi gri evde ne gariptir, on bina ötede- ki Polatkanın evi de aynı renktir, ay- nı renk pancarlara sahiptir- İsmail Rüştü Aksal böyle bir iktisadi vazi- yetin teşrihini hazırlıyordu. Sıhhati- ne pek de iyi gelmemesine rağmen yenice sigaralarını filtreli agızlıgına birbiri peşine sokan ve pu eten eski Maliye Bakam, hiç şüp he yok İyenisinden daha rahat konuşacaktı. 16 İsmail Rüştü Aksal evinde kahve bulundurduğu halde içmez. Bir mi- de rahatsızlığı geçirmiş oldugundan içki diye sadece biraz viskiye müsa- ade vardır. İkinci izdivacını kısa bir müddet evvel yapmıştır. Güzel eşi Jale Aksal ona, bir çocuğa gösterilen ihtimamını göstermekte ve rahat ça- lışmasını temine gayret etmektedir. İsmail Rüştü Aksal evinde huzur hü- küm süren talihli politikacılardandır. İlk izdivacından olan sevimli kızı A- lageyık -annesinin ismini almıştır- cin gibi zekidir ve babası onu pek se- ver. İsmail Rüştü politikayı sevmez ve bizim memlekette anlaşılan mâna- da politikacı da değildir. Daha ziya- de devlet adamı kumaşından biçilmiş. tir. Konuşurken elleriyle devamlı şe- kilde hareketler yaparak karşısında- kini kendisini daha dikkatli dinleme- ye mecbur eder. Kuvvetli bir mantı- lere sahiptir. Çiçeklerin olduğu ka- dar rakkamların da dilinden anlayan bu insan Mebusevlerindeki evini içe- rek çiçekler, gerekse bütçe rakkam- ları için adeta Ur ser haline getir- miştir Bakkamlarla — uğraşmaktan yorulduğunda gözlerim — dinlendiren tek şey, kolayca tahmin olunabi- leceği gibi, gene çiçekleridir. İşin politika tarafı ütçe müzakerelerinin pazartesi. n geç çarşamba günü başlaman beklenıyordu Meraklılar Ur sürpriz- le daha karşılaşacaklardı. Komisyon tarafında mazbata — muharrirliğine getirilen Sebati Ataman Bütçe misyonu raporunda komısyonun go— rüşlerine tercüman olm: ni kümetten bıraz ayrılmak nıyetındey— di. Rapor, "tuzlu ve biberli" olacak, bir takım tenkidlere yer verecekti. Tabii umumi havası itibariyle Görül- Aksal ailesiyle evde "Fena zamana düştünüz!" ğı, sağlam maliye bilgisi vardır. Sa- lon adamıdır. ık, pek çık- maya vakit bulamamaktadır. Bu yüzden Jale Aksala arkadaşları, ko- casının "fena zâmanı'na — düştüğü- nü söyliyerek takılırlar. . İsmail Rüştü Aksal yakışıklıdır. İtinalı giyinir. Çiçekleri, hele karan- fili pek sever. En büyük zevki -âde- ta hastalığı- bahçesiyle uğraşmaktır. Yalnız kendi bahçesini değil, ahbap- larının evlerinin bahçesini de tan- zim etmek âdeta vazifesidir. Bütün nebat isimlerini ezbere bilir. —Asabi mizaçlıdır ama, son derece yumuşak bir insandır. Dik kafalıdır, tabasbus- tan nefret eder. Kendisini o kadar çok seven ve takdir eden İnönüye bile sadece çağrıldığında gider. Fikrini, yumuşatmaya pek lüzum gömleksi— zin, olduğu gibi söyler. Centilmen sı- fatının gerektirdiği -bütün hususiyet- memiş Kalkınmayı ve —"Enflâsyon degıl ekspansiyon" şarkısını teren- nüm, edecekti ama, gene de eksikleri belı_rtmeye çalışacaktı İsmail Rüştü Aksala gelince o, konuşmasını iç politikayla kapata— caktı. O al uzun olmayacaktı. C.H. P. nin sön Maliye bakam herke- sin bildiği bir hakikati tekrarlıyacak. tı: Sağlam iktisad. sağlam rejimlerin kâridir. D. P. böylece bir defa daha, kendisim antidemokratik tedbirler almaya zorladığını iddia ettiği Mu- halefet tarafından kemali nezaketle Demokrasi yoluna davet olunacak, buyur edılecektı Bu davete D. P. ne cevap verecekti, meçhuldü. Ama, D. P. içindeki son gelişmeler gözö- nünde tutulursa bir yeni "Bahar Ha- vası taarruzu" da pek âlâ beklenebi- lirdi. Tabiit o zaman sahneyi ağır toplar işgal edeceklerdi: — Menderes ve İnönü. AKİS, 15 ŞUBAT 1958