DÜNYADA OLUP BİTENLER nunla beraber tok kabahatleri fazla konuşmak olan Amerikalıların mu- vaffakıyetsızlıklerının de pek üzüle- cek bir tarafı yoktu. Bu yıl içinde yirmi kadar üy siklet Amerikan peykının Kaşıfı yalnızlıktan kurtara- cağı muhakkaktı Anlaşılan peyk u- çurtmak da, ata binmek gibi düşe kalka ogrenılecektı. Ama yine de Ju- piter'in babası Von Braun son derece kötümserdi: "Bu s Ruslardan yüzde yirmi fazla hızla ilerlesek bi- le, aradaki mesafeyi kapatmak için daha beş' seneye ihtiyacımız var" di- rdu. Unutulan polaris Kaşıtîn gürültüsü, asker! bakım- çok ehemmiyetli bir Amerika muvaffakıyetını unutturdu. — Sabit hiç bir atış mahalline ihtiyaç goster» meyen Polaris, Kâşiften bir kaç g evvel başarıyla denenmişti. Polarıs - in ehemmiyeti cevvaliyetinden geli- yordu. Diğer füzelerin kullanılması yol, pist, radar, elektrik santralleri, depolar v. s. gibi bir sürü tesise ih- bir sene daha beklemek mümkün de- ğil miydi? Üsler inşası için bu yıl milyarlar harcanacaktı. Halbuki ge- lecek sene bu üsler hiç bir işe yara- mıyacaktı. O halde, en akıllıca iş bir yıl saman kazanmaktı Bekleme konuşmaları D oğu-Batı arasında müzakerelerin başlaması bu Zzamanı kolayca temin edecekti. Ingıltere ve Ameri- kada bir çok mes'ul şahıs zaman ka- zanmak için müzakerelere girişmek fikrine taraftar görünmekteydi. Po- laris hazır olunca da Avrupada füze üsleri kurmaktan vazgeçmek "feda- kârlığını" — göstererek - cabadan bir psikolojik zafer kazanılabilirdi. Za- ten aylardır lafı edilen en üst kade- medeki Doğu-Batı konuşmaları fikri hâlâ çıkmazdaydı. Mesajlar, teklif- ler, karşı teklifler neticeyi değiştir- miyordu. Zira iki taraf da sadece kendi sevdıgı gazeli - okumaktaydı. Görünüşe göre iki devin de güttüğü gaye, kabahati — karşısındakinin sır- tına yüklemekten ibaretti. Orta Av- bası civarında çarpışmalar olmuştu. ransızların hem de sivil balkı a- teşe tutmaları, mektepleri hastahane- leri bombardıman etmeleri, — yalnız Tunusda değil, NATO üyesi memle- ketlerde de büyük bir infial uyandır- mıştı. Hele Amerika küplere bini- yordu. Zira Fransızlar Tunusu, A- merikanın NATO çerçevesi dahilinde yaptığı yardımdan elde edilen silâh- lar ve uçaklarla bombalamışlardı. Fransız askeri kuvvetleri, Ceza- yirli milliyetçilerin Tunustan yardım gördüğünü iddia etmekteydi. Ceza- yırlıler her türlü tehlikeden uzak Tu- nus topraklarına sığınıyor, orada ha- zırlıklarını tamamladıktan — sonra, Fransız kuvvetlerine baskın yapma- ğa geliyorlardı. Tunus Hükümeti is- tese bile, — Cezayirli — Milliyetçilerin topraklarını her türlü tehlikeden ma- sun bir üs olarak kullanmalarını ön- liyecek askeri kuvvete sahip değildi. Husnunıyetını göstermek için hudu- Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin yerleştirilmesi fikrini ileri sürmüştü. tiyaç gostermekteydı Sonra füzele- rin mayi oksıjenle beslenmesi (-180 derecede) için son dakikayı bekle- mek lâzımdı ve bu iş en az yarım saat sürmekteydi. Bu kadar zaman zarfında bir Rus füzesi New York'a varabilirdi. NATO'nun en iyi müte- hassıslarından Theodore Von Karman bu mahzuru saklamaya çalışmıyordu. Füzeler, hareket halinde olması dola- yısıyla kolayca tahrip edilemeyen üs- lerden atıldığı takdirde işe yarıyacak- tı. Amerikan hava kuvvetlerinin ilmi müşaviri Albay Leghorn da "ancak deniz altı veya toprak altı muharrik üsler, uzun menzilli Rus silâhlarının tehdidine karşı koyabilir" — diyerek aynı fikre iştirak etmekteydi. İşte Polaris, bu iki mütehassısın hayalle- rinden geçirdikleri — füzeydi. Polaris hiç bir sabit tesise ihtiyaç gösterme- den kullanılabilirdi. Ayakları yere bağlı olmayan bu füzenin hâlen bir mahzuru vardı. Ancak bir sene sonra hazır olacaktı. Jupiter ve Thor gibi büyük füzeler yapmadan evvel, 20 "— ŞUNA BAK HELE!" rupayı atomdan tecrit edecek olan Rapacki plânının bile, resmen ka- bul etmesine rağmen, Krusçefin ha- kikaten tatbikini 1stedıg1 şuphelıydı Dulles her vesıleyle "Hayali — emni- yet tedbırlerı 'nden ıstıhfafla bahset- mektey, nyanın — birleşmesi her zamankınden uzak görünmektey- di. Bu isteksizlikleri, stratejik mü- lâhazaları degıştırerek ancak Pola- ris yenebilecekti. Bir yıllık, hazırlık konuşmaları da belki, on yıllık soğuk harbin dondurduğu zihinleri yeni fi- kirlere alıştırmak için zaruriydi. Tunus Cezayir Yangını G eçen haftanın son günü, Fran- sız uçaklarının Cezayir hududun- daki Tunus kasabalarını bombardı- man etmesi, Fransa - Tunus müna- sebetlerini yeniden — gerginleştiriyor- du. 78 ölü vardı. Daha bir kaç haf- ta evvel de Sidi Yusuf hudut kasa- Frankfurter Rundschau"dan Ama, resmen bir vilâyet olan Ceza- yir'in milletlerarası bir mesele hâli- ne gelmesinden korkan Fransız Hü- kümeti bu talebi reddetmişti. Bu te- cavüzlerden Paris Hükümeti de ta- mamiyle mes'ul tutulamazdı. Gene- raller ekseriya kimseye danışmadan Tunus topraklarına tecavüz etmek- te beis görmüyorlardı. Hattâ Ceza- yiri muhafaza etmek için, Tunus ve Fası yeniden işgal etmeyi düşünen- ler eksik değildi. Öyle — anlaşılıyordu ki Cezayir meselesi halledilmedikçe, harbin diğer Kuzey Afrika memleket- lerine yayılmasını önlemeye imkân yoktu. Ama Fransa bir türlü ne har- bı kazanabılıyor ne anlaşmaya ya- naşıyordu. — Cezayire sozde az çok muhtariyet verecek olan son "Çer- çeve Kanun" tecrübesi kımsenın inan- madığı bir komediden ibaretti. Siya- setlerin en kötüsünü seçen "i hakları memleketi" Kuzey Afrikayı tamamiyle kaybetmedikçe, bu ada- letsiz harp devam etmeye namzet görünüyordu. AKİS, 15 ŞUBAT 1958