mıyacâktı. Muhalefetin hareket ser- bestisi bir hayli daralmıştı. Aslında bütçe müzakereleri zaten müsavi bir şekilde cereyan etmiyor- du. İktisadi hayatın seyrini aydınla- tacak bilgi ancak hükümet organla- rından gelebilirdi. Yayınlanan — bilgi mahduttu. Muhalefet bu kadarla ye- tinmek zorundaydı.Halbuki kendi Kur may Heyeti Maliye Bakanına istediği bilgiyi, süsleyip, püsleyip takıp takış- tırıp arzetmekteydi. Süslü rakamla- rın gizlediği hakıkatlerı bulmak için rontgen ışıklı gözlere ihtiyaç Vardı Bu yılki bütçe gerekçesinde de "pro- paganda gayreti aşikâr bir — surette mevcut" tu. P. nin son Maliye Bakanı, bütün tevazuuna Trağmen 1950 de kendisinin hazırladığı bütçe gerekçesini elbette ki hatırlıyacaktı. 1950 gerekçesi Türkiyenin mali ha- yatında hakikaten büyük bir yenilik- Rüştü Aksal bin türlü fırtına ara- sında gene de sükünetle yoluna de- vam etmeye çalışan İstatistik Umum Müdürlüğü sayesinde iktisadi haya- tın gidişi hakkında doğru teşhisler yapabilecek haldeydi. Hakikaten İs- tatisttik Umum Müdürlüğünün rak- kamları İktidarı bazen çok müşkül du rumda bırakıyordu. Aksalın tabiriyle "Maliye Bakanının başı, milli gelir rakamlarıyla dertte” idi. Milli gehr— deki- duraklamayı tekzip için polat- kan. Bütçe komisyonunda, muvakkat rakamların hakikati çok noksan ak- settirdiğini iddiadan başka çare bu- lamamıştı. İsmail Rüştü Aksal müzakereler sırasında kelimenin tam manasıyla mükemmel bir “"komisyon adamı" olduğunu ispat etmişti. Gerçi ikinci bir şansı, nin karşısına rakip diye en kuvvetlisi Sebata Ataman YURTTA OLUP BİTENLER mecmuanın lâfına aldırış etmeye lü- zum yoktu. Ama sonradan bütçe ge- rekçesinde de aynı rakamların bulun- duğu anlaşılmıştı! Görülmemiş Kal- kınmanın çok tekrarlanan edebiyatı- nı çürütmek için, noksan da olsa el- deki neşriyat hattâ Bütçe gerekçesi kâfi geliyordu. Zaten siyahı — beyaz göstermeye çalışan İktidar, bütün kurmay heyetlerini seferber de etse elbette muvaffak olamıyacaktı. Zira, güneşi balçıkla sıvamak mümkün de- ğildi. Durmayan yalnız fiatlar B ütçe müzakereleri başlarken mem- leketin iktisadi durum neydi? Bunu İsmail Rüştü Aksal elindeki bilgiye dayanarak mükemmel şekil- de teşrih edecekti ve çizeceği tablo, zerrece şüphe yok, Hasan Polatka- nın kendini sıkarak kendini mecbur hissederek çizeceği tablodan daha Bütçe ti. Tek parti devrinin bir iki sayfa- lık usülen yazılan gerekçelerinden sonra Aksal yüz küsur sayfalık, her türlü partizan görüşten uzak, objek- tif bir gerekçeyle ortaya çıkmıştı 1938-1950 devresi Zzarfında Devlet masraflarını ilmi bir şekilde incele- yen 1950 gerekçesi bugün bile Mali- ye dersi okutan hocaların talebeleri- ne örnek olarak gösterdikleri mü- kemmel bir eserdi. Ne yazık ki D. P. İktidarı bu çığırı devam ettırmemış— ti ve bütçe gerekcelerini bir "Şehna- me" haline getirmişti. Her yıl sadece rakkamları değiştirerek Görülmemiş Kalkınmanın beylik edebiyatını büt- çenin başına eklemişti. Mühim olan tanımak değil, övünmekti. Muhalefetin tek tesellisi, hakikat- leri konuşturanların hakikatleri ka- mufle edenlerden daha fazla .ikna imkânına sahip — olmasıydı. İsmail AKİS, 15 ŞUBAT 1958 Figüran olmayı kabul etmediler olan bir gruptan başkasını çıkarama- mış bulunmasıydı. Neredeydi. D P. nin iktisatçıları, neredeydi D. P. nin hukukçuları, neredeydi D. P. j münevverleri? Onlar, sakatlığı aşi- kâr bir gidişin müdafaasını üzerle- rine almayı kabul etmediklerinden komisyonda bazen eğlenceli sahne- ler cereyan etmişti. Meselâ Sanayi Bakanlığı bütçesi konuşulurken Ak- sal, sanayi istihsalindeki durakla- mayı göstermek için bazı rakamlar zikretmişti. Sanayi Bakanlıgının o günlerdeki edip bakanına ise — toz pembe tabloya golge duşuren bu ra- kamlar çok "şüp gözükmüştü. Resmi rakamların ancak lehte olaca- ğından emin bir edayla Samed Ağa- oğlu bu "acayip rakamlar"ın nereden tedarik edildiğini sormuştu. — "Kon- jonktür Mecmuasında" cevabı m pek beğenmemişti. Resmi de olsa, bu Komisyonu azaları geçen yılki Mecliste realist olacaktı. * Zira iktisadi durum İktidar sözcüsünden çok Muhalefet sözcüsünün ekmeğine yağ — sürecek şartlar içindeydi. Yani, hiç parlak olmayan şartlar 1053 yılından beri Türk İktisadı bir duraklama safhasına girmişti. 1950-53 devresinde mili gelir, iyi ha- va şartları ve diğer sebepler dolayı- siyle 2 39 gibi çok hızlı bir nisbette artmıştı. Ancak bu parlak kalkınma uzun Ömürlü olmamıştı. Güzel hava- lar ve döviz bolluğuyla birlikte; kal- kınma da kayıplara karışmıştı. 1953- 56 devresinde milli gelir artışı sade- ce yüzde 5,5 kadardı. Bu arada nüfu- sun hızla çoğaldığı düşünülürse, mil- li gelir pastasından her ferde düşen hisse azalmıştı. Bilhassa zirai saha- da 1956 sonunda, 1953 seviyesine eri- şilememişti. İktidara en çok övünme fırsatı veren sanayi sahasında da es- 13