YURTTA OLUP BİTENLER ki hız devam ettirilememişti. 1953 o kadar B 29 artan sanayi endeksinin ikinci devredeki yükselmesi B 25 ti. Hele 1956 yılında artış sadece B 4 Milli gelir hesapları kalkınmanın tek hakiki barometresiydi. Bunu İk- tidarın zorlu hatipleri bile reddedemi- yorlardı. Başbakanlığa bağlı İstatis- tik Umum Mudurlugunun hazırladı- ğı bu yegâne resmi barometre, su götürmez bir şekilde kötü hava gös- teriyordu. Her lâfın ardında bir tak- tik görmekten kendini alamıyan Maliye Bakam da bunu pekâlâ bi- liyordu. Vaziyeti kurtarmak için bu- labildiği tek müdafaa tarzı baromet- renin bozuk olduğunu söylemekti: E- fendim, Türkiyede milli gelir çalış- malarına 1951 yılında başlanmıştı ve Avrupa İktisadi İşbirliği İdaresi- nin 1952 yılında tavsiye ve temin et- tiği metod memleketimizde — ancak 1954 te tatbik mevkııne konulmuştu! Yani, çok yeniydi. Sonra 19*55 ve 1956 yılları rakamları ilk muvakkat tah- minlerdi. Kat'i rakamlar, tahminlerin mutlaka üstünde olacaktı! 1949 - yıla için durum buydu. Ama 1955 ve 1956 da düzeltme ne diye yukarıya doğru yapılacaktı? Düzeltme belki de ken- dini azaltma şeklinde gosterebılırdı İsmail Rüştü tehlikeyi sezmişti: "Mil- ligeliri indi bir takım hesaplarla art- tırma gayreti yersiz ve zararlı olur." İhtarım yapıyordu. İşin tevil goture— cek tarafı yoktu. İktisat gemisi 'ça- balama kaptan, ben gidemem" diyor- du. Ama eski parlak günleri bir tür- lü unutamayan hovarda İktidar, Mer- kez Bankası musluklarım — açara karaya oturan gemiyi yuzdurecegını ümit etmişti. Fakat nafile, gemi ye- rinden kıpırdamıyordu hovarda siyasetin tek neticesi fiatların Sput- nik hızıyla yükselmesiydi. Resmi ra- kamlar bile bu yükselmeyi saklıya- mıyordu 1950-1963 yıllan — arasında resmen 25 9 bir artış gösteren geçin- me endeksı 1953 ten 1957 Temmu- zuna kadar 9 56 nisbetinde yüksel- mişti. Hele 1957 yılı başından beri fiat yarışı daha da hızlanmıştı. Ge- çen yılın ilk altı ayı zarfında artı resmen 96 15 i buluyordu! İstatistik- ler burada duruyordu. vatan- daşlar hikâyenin gerisini çok iyi bili- yorlardı. Galopan Enflasyon denen nesne bundan başka bir şey degıldı Zinhar Enflasyon yoktur diyen tâk- tisyven Maliye Bakanı bile, sebeble- rini çok iyi bıldıgı "haksız ve sebep- siz fiat antışlan"ndan — ba hs tmek zorunda kalıyordu. İşte bu "haksız ve sebebsiz fiat yükselmelerini" önle- mek için götürü fiat tesbiti gibi jan- darma metodlarına başvurulmuştu. Bu, ateşini indirmek için sıtmalıya soguk su banyosu yaptırmakdan farklı birşey degıldı Zaten kontrol- ların neticesi malüm D. P. Millet- vekilleri bu mevzudakı muvaffakiyet— sızlıgı ve piyasada yaratılan anarşi- yi saklamıyorlardı. Jandarmalı fiat- lar hakkında en sert tenkidi Ticaret Komisyonu Başkanı İstanbul Millet- vekili Muhlis Erdener yapmıştı. Mu- 14 halefetin bu sözlere ilâve edeceği ye- ni birşey yoktu. Kısacası artmayan bir millt gelir ve hovardaca bir ma li ve nal kdı siyasetin neticesi olarak gittikçe hızım arttıran bir enflâs- yon... 1958 yılı basında Türk iktisa- dının içinde bulundu; manzarasını da zikredecekti. Yerinde sayan ihracat M üzmin dış ticaret açığı devam et- ekteydi. 1957 yılında dış açıkta görülen azalma ihracatın artmasının değil, sadece ithalâtın biraz daha sıkılmasının neticesiydi. Çımento ıt- hali ihtiyacının eskısı nazara! zalması, bu hükm degıştırmıyordu Hele döviz getiren veya tasarruf et- tiren şeker sanayii hikâyesinin üze- rinde durulmaya bile değmezdi. Bu ralık yatırımın bir lirası döviz ola- rak ödenmekteydi. Uç milyar liralık yatırım yapmak için bir milyar lira dövize ihtiyaç vardı. — Yatırma yap- makla da iş bitmiyordu. Bir çok ham madde ve yedek parça için de ithalât zaruriydi. Meselâ Başbakanın öğüne - rek söylediği gibi, benzin ithalâtı üç misli artmıştı. Benzin kullanan mo- törlerin sayısı çoğalınca bunun baş- ka türlü olmasına zaten imkân yok- tu. Eskiyen makinaların yenilenmesi, yedek parça ihtiyacı, ithalat zarure- tim daha da arttırıyordu. Kısacası, ithalâtın bünyesi tamamiyle — değiş- mişti Ama gelgelelım ihracat bu yenili- ğe bir türlü uyduramıyordu. Emektar tutun başta olmak üzere kuru, yaş meyva, biraz balık, biraz ham maden satışıyla teraziyi denk- leştirmek imkânsızdı. Avrupanın zi- C H. P. Araştırma Merkezi İnşaallah seneye sebeple, dış ticaret açığının azalma— sını bir iyileşme işareti saymaya İ kan yoktu. İthalât mecburen kısıl— mıştı. Bu kısıntının fiatı, birçok trak- törün kızakta kalması ve fabrika- ların kapasitelerinin yarısından — az bir randımanla çalışması olmuştu. Kamyonları benzinsiz, — fabrikaları ham maddesiz ve yedek parçasız bı- rakmak şartiyle dış ticaret açığını daha da indirme kündü. Ama asıl mesele, milli gelirin artış hızım devam ettirmek şartiyla, ihracat ve ithalat arasında bir muvazene temin edebilmekti. Dış kredilerin ödenmesi ve faizi de hesaba katılırsa ihracat, hattâ ithalâttan biraz fazla olmalıy- dı. Halen dış ticaret durumu ne mer- kezdeydi? İktisadi —kalkınma dola- yısıyla ithalat ihtiyacı büyük ölçüde artmıştı. Ortalama olarak her üç li- rat ambarı Türkiye rüyası, fevkalâ- delikten çıkan hava şartlarıyla bir- likte uçup gitmişti. Zirat sahada ya- pılan bir sürü yatırıma rağmen, hu- bubat için hektar başına randıman artmamıştı. 1934-38 ortalaması 1.073 Kg iken 1954-57 ortalaması 1.005 Kg kadardı. Bu rakamlar ,, Görülmemiş Kalkınmanın en acıklı ve en zayıf noktasını aydınlatıyordu. Zirai istihsalin artması sadece e- kilen topragın genişlemesinin netice- siydi. B n sonra istihsali çoğalt- mak ıçın verimleri — yükseltmekten başka çare yoktu. Haydi diyelim, hız- lı kalkınma iddiasında bulunan bir memlekette birden bire artan ithalât ihtiyacına ihracatın hemen ayak uy- durması imkânsızdı. Ama derhal ih- racatı arttıracak tedbirlere baş vur- mak lâzımdı. Yatırımlar için temel AKİS, 15 ŞUBAT 1958