İnönü anlatıyor I nönü, konuşmasını üç kısma böl- ştu Evvelâ Dış politika mev- zuunda konuştu. Harikulade bir ko- nuşmaydı. C. H. P. Genel Başkanı, Türk toprakları üzerinde yaşayanla- rın en iyi dış politikadan anlayanı olduğunu bir defa daha gösterdi. He- le o faslın sonunda, idareden ne ka- dar şikayetçi olunursa, olunsun, vatan müdafaası bahis mevzuu olunca her- kesin yapacağı işin hudutlarda — öl- mekten başka şey olmadığını oylesı— ne asil bir edayla söyledi ki, rat milletvekillerinden Rıfat Kadıza— de -Başbakanın çocukluk arkadaşı- ve Muammer Çavuşoğlu, — kendisini hararetle alkışladılar. Fırtınayı ikinci fasıl kopardı, İnö- nü partisinin seçim şikâyetlerini bir- bir dile getirdi. Ö da, İktidarın sura- lamasını alarak Seçim Öncesi, Seçım Esnası ve Seçim Sonrasını tahlil e yordu. Huzursuzluğun nasıl başladı— ğını bildirdi ve buna asıl sebep o- larak, 1954 den bu yana tutulan yo- lu gosterdı Seçimler sırasında rad- yonun nasıl tek taraflı işlediğini, kü- tüklerde nasıl oynandığını, nasıl bas- kı yapıldığım anlattı, bilhassa İç Iş— leri Bakamı ile Adalet Bakanını it- ham etti. İnönüye göre bu, memle- ketşülmul bir tertipti. Zira olanlar bir muhtarın bir kaymakamın, bir valinin "marifeti" olamazdı. Bir or- kestra şefi, bütün yolsuzlukları ida- re etmişti. Konuşma sırasında Gazi- antep hâdiseleri üzerine — Muhalefet projektörünün ışığı döküldü; Sonra Namık Gedik aynı hadiseleri başka zaviyeden anlattı. Söylenenler ters istikametteydi, ancak ortaya çıkan hakikat şu oldu: Gaziantep hâdise- KALINMIŞ DEĞİLDİR yordu, kananda tek taraflı işleye- çek bir çok nokta mevcutta. Bugün İktidarım Muhalefet, — Muhalefetin İktidar hakkında ılerı sürdüğü iddi- alar tahminin hiç de yanlış sayıla- mayacağının açık deli Yeni Zelandada kanun böyle dığı içindir ki, İktidarla Muhalefet arasında mılletvekıllıgı fark bulun- duğu halde itiraz hiç kimsenin ha- tırından geçmemektedir; işte Tür- kiyede kanun böyle olduğu içindir ki dört yüz mılletvekıllıgı fark bile ciddi şikâyetlerin yükselmesini ön- lememektedir. Niçin 1950 de kaybe- den sportmence kaybetmıştı, ni- çin 1954 de herkes hakkına rica göstermiştir Çunku 1957 seçimle- rini ayarlayan kanun süratle tadili gereken bir undur. Olanın olduğu muhakkaktır. Bu demek değildir ki, olanlar unu- tutmalıdır. Bilâkis, olanlar ciddi- yetle tetkike tabi tutulmalıdır. Or- tada Ur Meclis Tahkikatı talebi var dır; Tahkikat siyasi bir topluluktan siyast ve peşin bir karar almak ga- yesini gütmezse, bilakis adalet ve hakkaniyet dairesinde yurutulurse tahkikata güven verici — simalar, temsilciler memur edilirse, müstak- bel komisyonda taraflar eşit şekil- de temsil edilirse, bundan memlekete sadece hayır gelır Tahkikat, Mec- lisin iç tüzüğü gereğince, Meclisin seçimler mevzuunda tenevvür et- mesi için yapılacaktır. Gelecek ışık seçim kanununun tadiline yarar o is - tikamette yol gösterirse bir dahaki seçimler teminat altına alınmış o- lur. Ortada bir Kütük meselesi bu- lunduğunu kim inkâr edebilir? Kü- tük meselesi seçimlerin neticesine ne nisbette müssir olmuştur, bu me- seleyi bertaraf etmek için ne ya- pılmalıdır" Aklı başında bir tek va- tandaş adyo Meselesinin mev- cudıyetını reddedebilir mi? Radyo Meselesi seçimlerin neticesine — ne AKİS, 7 ARALIK 1957 nisbette müessir olmuştur, bu me- seleyi bertaraf etmek için ne yapıl- malıdır? Liste tanzimi — hakkının fiilen seçmenden alınmış olduğu bir hakikat değil midir? Onun tesiri ne olmuştur, mesele nasıl bertaraf edi- lecektir? Bunun gibi daha ne nok- talar vardır ki, her biri seçimler üze- rine haklı veya haksız şekilde düşü- rülen gölgeyi memleket — afakına çekmıştı İşte, Büyük Meclisin meşgul ol- ması lazım gelen hakiki iş! Bugün- kü Seçim Kanununun hiç kimseyi tatmin etmediği niçin saklanmalı? Niçin görmemeli ki seçimlerden be- ri devam eden keşmekeşin büyük mesulü odur? Meclis Tahkikatı bir hakikatin belirmesine — yarayabilir ve Büyük Meclis o ışık altında önü- müzdeki seçimleri her türlü şüphe- den salim kılabilir.. Vatansever- liğin icabı bu olduğu gibi, tarafları ithamlardan kurtaracak da bundan başka birşey değildir. 1946 seçimleri de — dedikodulu geçmişti. C. H. P. İktidarı ne yap- tı? Bütün yapılanların suç olarak yapılmış bulunduğunu, tutumuyla ilân etti. Zira şikâyet mevzularını kanunlaştırmadı, bilâkis tedavi etti ve ortaya bir İktidara iftihar veri- ci 1950 Seçim Kanununu çıkardı. Halbuki o da, 1954 de D.P.nin akıl- lılık saydığı yoldan yürüyebilir, her şikâyet mevzuunu —kanunlaştırıp meşru kılabilirdi. Şimdi, D. P. nin alaturka kur- nazları bıyık altından gülerek s0- racaklardır aptığı için de 1950 de düşmedi mi?" Cevap ba- sittir: Bir Partinin düşme saatı gel- di mi, onu akıbetinden dünyanın hiç bir kanunu kurtaramaz. Ne var ki düşme saati gelen parti C. H. P. gibi davranırsa böyle düşer -yani, düştükten sadece yedi sene sonra iktidarın 1 numaralı namzedi olur-, başka türlü davranırsa bir — düşer ki, Allah düşman başına vermesin. YURTTA OLUP BİTENLER Turhan Feyzioğlu Mart içeri pire dışarı leri son derece mübalağa edilmiştir, maksadlı kullanılmıştır, atılan ş ürkütülen kurbağaya değmemekte- dir. Fakat D. P. Grubu, çok hassas bulunduğu seçim mevzuundaki — bu beyanları, inanılmaz derecede gürül- tü yaparak, adeta zorla dinledi. Zira herkes anlamıştı ki, eğer Muhalefet liderinin sözü kesilirse Muhalefet, müzakereleri derhal terkedecektır Bu yüzden D. P. nin bilhassa "gay- rımutedıl" milletvekilleri acı ilâç i- çen çocukların hırçınlığı içinde İnönü- nün sözlerini hazmettiler P. Genel Başkanı son ola- rak, iktisadi durum üzerinde durdu. Elınde evvelden hazırlanmış bir me- tin vardı. Bu yüzden iddiaları, pek programın teferruatına uymadı a- kat mühim olan o değildi. Mühim o- lan, D. P. Grubunun, müzakereleri a- celeye getırmesı yuzunden İnönünün, "huzur yolu" diye gösterdiği yolun, iyi görülmemesi oldu. C. H. P. Genel Başkanı aslında, bütün sert edasına rağmen, yumuşak ve mutedil bir yol gösteriyordu. İhtilâl olmasın mı de- niliyordu? İhtilâl olmazdı; Muhale- fet o usullere taraftar değildi. Fakat huzur tankla, topla elde edilemezdi. Eğer İktidar bir hukuk devleti kur- maya yanaşırsa, mesele kal_mazdı. Bu, şu — demekti: Eğe İktidar zor metodunu terkeder ciddi te minat — verir — ve hemen fiiliya- ta geçerse Muhalefet kendisine yar- dımcı olmayı kabul ediyordu. Bu fi- kir, karşılıklı sinirlilik, keşmekeş içinde maalesef kaybolup gitti. Bu sırada Menderes salonda de- ğildi, kabinenin başında Tevfik İleri oturuyordu. Başbakan müzakereleri yukarda hoparlörden takip ediyor- du 7