YURTTA OLUP BİTENLER Ali İhsan Göğüş Çeşmesi yandan akıyor mahkümların aralarına gırmelerınde mahzur görülmüyordu. Onlar da, ay- nı hapishanedeki kader kurbanlarını mümkün nisbette teselliye, — yetiştir- meye çalışıyorlardı Bu — bakımdan Yozgat Cezaevi, "siyasi sanık"lar i- çin öteki ha pıshanelerın yanında ra- hat sayılabilirdi.Genişçe volta — ma- alleri vardı, gazeteler zamanında geliyordu. Kısaca sadist bir müdür kendilerine eziyet etmiyordu. O ba- ımdan memnundular Ama Emine Barlas, başta kocası, bütün arkadaşlarının sinirli görün- düğünü farketmişti. Kadın gözü, ne olsa, daha iyi seziyordu. Gerçi oda- ya girenlcr neşeli görünmeye çalışı- yorlar, gülerek konuşuyorlar, soru- lanlara kahkahalar atarak cevap ve- riyorlardı. Ancak Em B b cali neşenin altında bır sınırhlık bir bezgınhk sezmişti. Meselâ kocası sa- kin davranmaya gayret etmesine rağ- men zaman zaman her hangi bir mev- zuda birden parlıyor, hiç âdeti olma- dığı halde heyecana kapılıyordu. Di- ğerlerinin de ondan farkı yoktu. Ko- lay iş değildi. Mevkuf iyetleri bir ayı geçmişti. Çoluk ve — çocuklarından, ailelerinden uzaktılar İçlerine ga- ripliğin acun çökmüştü. Muhakeme- leri dahi başlamamıştı. — Yakınları- nın endişe içinde olduklarını biliyor- lardı. Nasıl huzur içinde bulunabi- lirlerdi. Emine Barlas, huzunle ba- şım salladı. Uyuyan Parti ma Emine Barlas mahküm, mev- kuf psıkoloıısını bilseydi, gordugu manzaranın altında bi sebe- bin yattıgını di. Allahtan ki daha fazla üzülecekti. 14 kolaylıkla anlayabilir- onu anlamadı. Yoksa, "Siyasi sa- nıklar kendi Partilerinin kendileri- ne karşı gösterdiği alakasızlıktan dertliydiler. Sanki buraya, bakka dan fasulya çaldıkları için tıkılmış— lardı. İlk günler şöyle bir kaynaşma olmuş, sonra Parti derin bir unut- kanlığa gömülmüştü. Gerçi bir ta- kım heyetler ziyaretlerine — gelmiş, Genel Merkezin kendilerine selamla rım, sevgilerim sunmuş ve gitmişti. Ama kısa bir zaman geçince bu zi- yaretler seyrekleşmeye — başlamıştı. . H. eclis Grubu ise tam bir süküt halındeydı Bir "hadiselerin gelişmesi" teranesi tutturulmuş ve ozgat Cezaevindekiler kaderleriyle başbaşa bırakılmışlardı. Parti kendi- lerini mud aa için bir avukat tut- muştu bu iş öyle bir avukatla falan hal edılecek iş degıldı Halbuki muhalefet böyle mi olurdu? Parti i- çinde bunca şöhretli avukat vardı. Bunlar pek âlâ bu davaya canla baş- la sarılabilirlerdi. Ama böyle yapma- mışlar, ücretle bir avukat tutmak suretile bütün vazifelerini yerine ge- tirdiklerine inanmışlar, yan — gelip yatmışlardı Yozgat Hapishanesinin — sakinleri derin derın Aslanköy hâdisesini dü- şünüyorlardı. Mesele, kendi mesele- lerinden ne kadar daha az ehemmi- yetliydi. Buna rağmen bütün D. P. seferber olmuştu; liderinden odak başkanına kadar. Bütün umumi ef- karın dikkati o noktaya -çekilmişti. Beyanatlar sozlu soruları, sözlü so- rular geniş röportajları, geniş Trö- portajlar tebliğleri, Mecliste müdaha- leleri takip etmişti. Parti tesanüdü o demekti, bir partiliyi partisine öy- le davranışlar bağlardı. Basının da kabahati yok değildi; onları, cezaevi köşesinde unutturuyordu. Ama aslın- da, basını dahi ayakta tutmak, haber- le beslemek (Partinin vazifesi de- ğil miydi? Halbuki memlekette mil- yonlarca insan onlardan havadis bek- liyordu. Gözleri onlara çevrikti. Su- ni alâka uyandırmak lâzım değildi. Mevcut alakayı aksettirmek lâzım- dı. Bir "siyasi sanık"ı hapishaneye atılmak üzmezdi, Iıstırap çekmek, rahatsız olmak üzmezdi, üzen, ve- fasızlıktı, alâkasızlıktı. C.H.P. zaten bir vefasız parti olarak biliniyordu. Yozgat Cezaevinin sakinlerine karşı takındığı tavır bu damgayı bir kat daha kuvvetlendiriyordu Yani P. nin prensiplerine inanmak, bel bağlamak, o saflarda -mücadeleye a- tılmakla hata mı etmişlerdi? Emine las kocasını ve kocasının arka- daşlarını elbette sinirli görürdü. Par- tilerinin — hareketsizliği — karşısında kendilerini yiyorlardı. Koca Gazian- tep Adliye binası yanmıştı da, Genel Merkez hâdiseyi üzerinde durmay dahi lâyık bulmamıştı. Adliye bina- sıyla beraber nin Gaziantep seçimlerine itiraz vesikalarının — da yandığından Ankaradakilerin haberi yoktu galiba. İç İşleri Bakanının bir heyctle beraber oraya koştu unu, A- jans ve Radyonun ertesi gün "yangın- da kasıt yoktur" diye ilanlar yap- tığım da mı farketmemişlerdi ? Ayıp- tı. Sadece ayıp. Böyle duşunenler Ulus gazetesi- ni, C. H. P. nin organını ellerine al- dıklarında birinci sayfanın tepesin- de, en mühim haber olarak Genel Sekreter Kasım Güleğin otuz iki di- şini birden göstererek bilmem hangi elçilikteki bilmem ne kokteylinde bil- mem kimin elini sıkarken — alınmış kocaman resmiyle burun buruna ge- liyorlardı. Hak yerini bulurken K apıdan içeri girenlerin topluca o- lanı: "— Osman, dedi, bu eve ilk defa geliyorum" Uzun boylu, lanı cevap ver saçları kırlaşmış O- Cemil Sait traş oluyor Vay — köse sakalım! AKİS, 7 ARALIK 1957