TİYATRO Eugene O'Neffl'in na girecekti. Şayet muvaffak olursa meseleyi annelerine açacaklardı. Ha- yatta tek dayanakları anneleri idi. Babalarını hayli zaman önce kay- betmişlerdi. Gülgün, bu — imtihanın heyecanını hâlâ unutaımamıştır. Gül- güna o gün "-Kendinizi bir köprünün uzerınde nehrı seyrederken tasavvur di ne yaparsınız?" demişlerdi. ne yapacağını hiç bilmiyordu kendisini bedbaht bir anne olarak ta- savvur etmek, kendisini bu role bıra- kabilmek ona icap edeni yaptırmıştı. Imtihanın hem en yüksek notu olan "on"u aldı, hem de bir takdirname.. İşte boylece küçük kız Konservatu- vara girdi. Bır sene müddetle kursla- rı takip ett Bir istidat Annesi ile ilk mücadeleyi Ankara- ya Konservatuvara gelmek istedi- ği zaman yapmıştı. Rahşan Hanım kızının sanatkâr olmasını arzu e- diyordu. Bu hususta hiç bir taassubu yoktu. Ancak, Gülgündan ayrılmak istemiyordu. Kuçuk kız, çok narin vücuda sahipti. Ust üste böbrek hastalıkları geçirmişti. Üstelik, evde hep ona bakmışlardı, ev işlerine hiç elini sürmemişti. Acaba yatılı bir o- kulda kendisini çekip çevırebılecek miydi? Hakikaten, Gülgü kendi- sini tek bir şeye butun Varhgı ile ve- rebilmesi, kendisini tek bir şeye tek- sif edebilme kabiliyeti diğer 1şlerden onu uzaklaştırıyordu Ev işleri, mate- matik dersleri bu sonuncular arasın- daydı. Ama Gülgünun annesi fazla ısrar etmedi. İlk imtihanlarda büyük 28 "İp'inde Orada iki ipsizdiler bir muvaffakiyet kazanan — Gülgün böylece Ankara — Konservatuvarının tiyatro bölümüne intisap etmiş oldu. Imtıhanlar yenı bitmişti. Hocalar a- ralarında "İstanbuldan gelen istidatlı talebe'den bahsediyorlardı. Mektep berth'in müfredat programı olduk, ça yüklü idi ve zamanla birçok dersler hocasızlık yüzünden bırakıl- dığı halde gene de tiyatro bölü- mündeki talebelerin disiplinli bir ça- lışma takip etmeleri şarttı. Giriş, imti- hanında muvaffak olduktan sonra ta- lebeler Şubatta ve Haziranda iki im- tihana daha giriyorlardı. Bu imtihan- larda muvaffak olamıyanlar mek- tepten çıkartılıyordu. Ancak bundan ra, asli talebe olma hakkı elde edılebılıyordu Program yüklü idi; evvelâ, tabii sahne gibi, mimik gibi, diksiyon ve fonetik gribi meslek ders- leri vardı. Sonra ritmik, kulak terbi- yesi, akrobası eskrim bale, makyaj, dekor kostum gibı esleğe yar- dımcı dersler geliy: ordu. unların haricinde talebeler edebıyat felsefe, lisan, pedagoji gibi lise kültür dersle. ri de görüyorlardı. Tiyatro tarihi, Türk tiyatro metinleri, mitoloji de ilâve derslerdendı Tiyatro bölümü İ tahsil süresi kabul etmişti. İlk rak bilmiyordu. Bunu takip eden iki sene ortayı bitirenler de lise muadili tahsil yapmış sayılıyordu. undan sonra daha sene yükse kısım vardı ki, yuksek tahsil muadi- li sayılıyordu ve buradan mezun olan. lar Devlet Tiyatrosunda sahneye in- tisap ediyorlardı. Böylece Türk Ti- yatrosu, gün geçtikçe daha iyi yetiş- miş, daha kıymetli elemanlar kazanı- yordu. Ancak şurasını da itiraf et- mek lâzımdı ki muvaffakiyet daha ziyade hocaların ve talebelerin cansi- perane gayretlerinden oğuyordu. Mahir Canova, Cüneyt Gökçer, dız Akçan ve Nurettin Sevin gibi ho- calar talebelere, yoktan var ederek çahşma azmini veriyorlardı. let Konservatuvarı bugün ıle büyük 1mkansızlık1ar 1ç1ndeyd1. Iki senedir yapılmakt n bina ta- mamlandığı gün muhakkak ki bu imkânsızlıklar kalkacak, talebi adam gibi çalışma vasıtalarına kavu- şabileceklerdi. Bugün için sahne ve tiyatro odası o derece kifayetsizdi ki havalar ısınır ısınmaz talebeler çalışmak için kirlara fırlıyor veya korıdorlarda birbirler çarparak olarak çıkanlara bir duş yapma imkânını verecek hiçbir tertibat yoktu ve o vaziyette talebeler buz gibi yemekhanelere iniyorlardı. Bunlar yetmiyormuş gibi son zaman- larda imar dolayısı ile zaten kifa- yetsiz olan sahne, tiyatro odası ve binanın kalorifer kazanlarının, ça- maşırhanesinin bulunduğu kısımlar da yıkılmıştı. Gerçi imarzede talebe- ler çalışabilmek için vestiyerde ken- dilerine uydurma da olsa bir sahne yapmışlardı ama, buraya bir de baş- ka bölümlerin talebeleri girmesin di- ye bekçi dikmek i işti kazan dairesinin yıkılması — dolayısı ile kaloriferler yanmıyordu lebe ler sık sık hastalanıyorlardı. Allah- tan okul idaresi bir tedbir düşünmüş ve iki hafta için mektebi tatil edi- Shakespeare'in muzip Puck'i Yaşının rolü AKİS, 7 ARALIK 1957