TİIYA Yıldızlar "Anna" ile Gülgün (Kapaktaki sanatkâr ) enç kızın dalgalı siyah saçları, muntazam hatları, ince bir yapısı vardı. Fakat onda alâkayı en çok çe- ken şey, muhakkak ki, — kâhkülleri altından hissederek bakan iri çekik gözleri idi. Kahverengi bir deri ce- ket giymişti. Hafif ve neşeli adımlar- la Dikimevindeki otobüs — durağına doğru yürüyordu. Kalabalık bir gru- bun kendisine doğru- bakarak geldiği- ni fark etmemişti bile. Fısıltılar duy- du ve muzip bir ses, "— Anna Frank!" dıye seslendi. Genç kız, belli belirsiz gülümsedi ve adımlarını sıklaştırdı. Bu şekilde- ki hitaplara yavaş yavaş alışıyordu Evet bir bakıma, Anna F . An- karalı Anna nk! İki aya yakın bir zamandır, Ü- çüncü Tiyatroda, her gece, onüç se- ne evvel ölmüş olan ve bugün bütün dünyayı ağlatan bir küçük — musevi kızının — hayatını canlandırıyordu. Genç kız her gece, sahnede Anna Franktı. Muzip, hareketli ve ayni zamanda, da melânkolik Anna Frank. Nazi işkencelerinden kurtulmak için ailesi ve dostları ile Anna Frank, tam yirmibeş ay güneşsiz ve hava- sız bir tavan katında yaşamıştı. Gün. düzleri kımıldamadan, — gülmeden, hattâ konuşmadan hareketsiz durma- sını öğrenmişti. Nefret ediyordu, se- viyordu, korkuyordu, ümit ediyordu, isyanları şiddetli idi ama. yine de T R O insanlara inanıyordu. —Yirmibeş ay Vücudundaki ve ruhundaki geliş- meleri hayretler, zevkle takip etmiş, bunları bir bir hatıra defterine kay- detmişti. Ama bir gün ailesiyle be- raber barındıkları tavan — arasında Naziler tarafından yakalanmış — ve kampa sürülmüş, orada ölmüştü. Genç kız, derin derin nefes aldı, yoluna devam etti. Anna Frank sah- nedeydi. Gündelik hayatta Anna Frank yoktu, Gülgün Kutlu vardı. Gülgün Kutlu, mesut bir genç kız- dı. Geçen devre Konservatuvarın Ti- yatro bölümünü bitirerek sahne ha- yatına atılmıştı. Yirmi iki yaşında . Çok cazip bir rolle işe başlamış ve muvaffak — olmuştu.. Hocası ve "Hatıra Defteri" piyesinin rejisörü Cüneyt Gökçer onun için, ve kabılıyetlı demişti. "Ço şecektir". İşte Gü lgunu vindiren bu iki kelimelik son cumle olmuştu. Kimseye bir şey söylemiyor- du ama, mesleğinde pek meşhur ol- mak azminde idi. Doğrusu istenilirse bir yandan ka- bılıyetı bir yandan çalışkanlığı, di- ğer taraftan da talihi onu, mekte hayatının hemen akabinde o özlediği, yolun başına getirip bırakmıştı. Ha- kikaten iki aya yakın zaman vardı ki Ankarada hemen herkes ondan bahsediyordu. Sosyetenin en yüksek tabakasından orta halli aileler muhi- tine, snoplardan hakiki entellektüel- lere, Hattâ bütün hayatı politika' o0- lanlardan sadece eğlence düşünenle- re kadar herkes, iki kelimeyle "bütün başkent" Gulgun Kutlunun "Anna Frankın Hatıra Defteri" — adındaki Devlet Konservatuvarı Yıldızların yuvası AKİS, 7 ARALIK 1957 Gülgün Kutlu Bu, kendisi! piyeste gösterdiği başarının — tesiri altındaydı. Piyes güzeldi, dünyanın her köşesinde beğenilmişti. Ama iş- te bizde, Üstelik, bir de yıldızın parla- masına vesile teşkıl etmıştı Son se- nelerde Türk Tiyatrosu bu — kadar genç, bu kadar parlak bır istidat gör- memişti. İstidadın ayni zamanda Konservatuvarı da bitirmiş olması, yani alaylı değil, mektepli bulun— ması memnuniyeti arttıran bir fak- tördü. Zira artık büyük sanatkârlar mekteplerden, kurslardan yetişiyor- du, ham olarak gelenler dahi süratle ışlendıkten büyük rejisörler elinde yuğrulduktan sonra sanat göğünde yerlerini alıyorlardı. Hayli uzun za- mandan beri' ilk mezunlarının Mâsın- da talabe yetiştirmemiş olan Devlet Konservatuvarı Gülgün Kutlunun şah sında yeniden iftihar vesilesi buldu. İlk adım Gülgün Kutlu 1935 senesinde İs- nbulda doğdu. Boğazda, çok sevdiği Anadolu Hisarında oturuyor- u rta okulu bitirinceye kadar i- çindeki büyük aşkı en yakınlarından bile gizli tutmuştu. Bu aşk, sahne aşkı idi. Mektep müsameneleri, kü- çük kıza, kendi kendisini deneme fırsatını Vermıştı En çok hoşlandığı şey sinema ve tiyatroya gitmekti. Fakat Gülgün içine dönük, kapalı bir çocuktu. İstediği ise öyle büyük bir şeydi ki bunu söylemeğe bir tür- lü cesaret edemiyordu. Allahtan, ka- fasından geçenleri gizlice okuyan bi- ri vardı. Bu, ablası Sabahatti. Saba- hat ile Gulgun bırgun Beyoğluna alış- verişe inmişler Konservatuvarın önünden geçerken bir ilan görmüş- lerdi : Tiyatro kursları için namzet- ler alınıyordu. İki kardeş bir an he- yecanla birbirlerine baktılar. Bakış- ları ile anlaşmışlardı, Gülgün imtina- 27