S | Filmler "İçli Kadın" Sınema endüstrisinin en güvenilir ve kudretli rejisörlerinden biri, filminde yer alan genç figüran kadın. lardan biriyle ilgilenir. Genç kadın şehrin dış ve fakir mahallelerinden birinde, her tarafı dökülen sefil bir evde yaşamaktadır. Rejisör, kadının hayatım filme almağa karar verir. Filmin başrolünü de eski sevgilisi o- lan tanınmış ve şımarık yıldıza de- ğil, genç kadının kendisine oynatır. Filmin çekilişi sırasında rejisör ile kadın arasında bir yakınlaşma baş- lar. Fakat kadının kocası olan genç işçi, inatçı bir şekilde karısının peşi- ni takibeder, ona asıl yerinin evi ol- duğunu hatırlatır Filmin son sahne- leri çekilmektedir. Genç kadının ka- rar verme zamanı gelmiştir. Bir ta- rafta rejisör ve onun temsil ettiği servet, şöhret, rahatlık; öbür taraf- ta kocası, yani zorluklarla, mücade- lelerle dolu bir hayat bulunmaktadır. Genç k un bocalamalardan sonra kocasını tercıh eder. Bu, Harald Braun'un geçen gösterilen "Sen Benim Oldukça" adlı fi b ilminin konusuydu. Acaba genç dın kocasıyla kalacağı yerde rejisör- le evlenerek fakirlikten zenginliğe geçse, bir sınıf yukarı atlasa ne olur- du? Harald Braun bunu da "Regine -İçli Kadın"da göstermiye çalışıyor: Büyük çelik endüstrisi sahiplerinden genç bir kapitalist, zengin bir ailenin şımarık kızı olan nişanlısından ayrı- lıyor; çelik dökümhanesinde çalışan bir ustabaşının, kendi malikânelerin- de hizmetçilik yapan kızıyla evlenir. Bu evlenmeyi iki tarafın muhiti de hoş karşılamaz. Genç endüstricinin ortakları onun bir işçi kızıyla evlen* mesinin müesseseyi sarsacağını ileri sürmekte, kızın muhiti ise onu eski dostlarından uzaklaşmakla itham et- mektedir. Kızın inatçı, mücadeleci erkek kardeşi kendisini adım adım takibeder, asıl yerinin doğup büyü- düğü işçi muhiti olduğunu ona hatır- latır. Bu iki taraflı hücumlar karşı- sında karı kocanın arası açılır. Çıkan anlaşmazlık kadını intihar teşebbü- süne kadar götürür. Kardeşi ile ko- cası bunu önlerler. Genç kadın iki ta- raf arasında bir bocalama geçirir. Sonunda kocasını tercih eder. Harald Braun'un her iki filmin konuları kadar şahısları da büyük benzerlikler gösteriyor. Genç, fakir, güzel, temiz kalbli, yumuşak — başlı bir kadın. Onun hem patronu, hem sevgilisi durumunda olan agırbaşlı hareketleri kontrollu, zengin ve nü- fuzlu bir erkek. Gene fakir ve genç, fakat şuurlu, durumunu bilen, hak- larım korumak için inatla mücadele eden ikinci erkek. Zengin — erkeğin sınıfından gelen şımarık ve nüfuzlu ikinci kadın. Bu şahısları temsil et- mek üzere seçilen oyuncuların tiple- 30 N E MA "Regine" filme alınıyor Madalyonun ters - tarafı ri de birbirini andırıyor: "Sen Benim Oldukça" nın fedakâr, iyi, aydınlık yüzlü figüranı Maria Schell'in yerini "İçli Kadm"da. bir bebek saflığı ve güzelliğinde olan hizmetçi kız -Jo- hanna Matz- alıyor. O. W. Fischer'in ilk filmde canlandırdıgı sevilen ve sayılan meşhur rejisör, ikincisinde Erik Schumann'ın oynadığı kararlı, ne istediğini bilen endüstrici oluyor. Maria Schell'in kocası rolündeki Hardy Krueger ile Johanna Matz'ın kardeşi rolündeki Horst Bucholz, bu sınıflar arası aşkın her iki durumun- da da kadım şuurlandırmaya çalışan, inatçı birer unsur oluyorlar Bütün bunlar, Harald Braun'un. belli birşey anlatmak istiyen bir re- jisör olduğunu ortaya koyuyor. Her iki eserinde de büyük üslüp yakınlık- ları bulmak mümkün. Bir film stüd- yosu yahut bir çelik dökümhanesinin ışık — özelliklerinden faydalanarak meydana getırılen nefıs siyah-beyaz kompozisyonlar, talıklı görüntü düzenlemeleri, olçulu kamera hare- ketleri ve montaj disiplinli oyun her iki filmin de sinema sanatı bakımın- dan sağlamlığım meydana getiriyor. Bu anlatış tekniği, Braun'un hikâye- lerini ele alışındaki Tomantik tutu- muna da uygun. "Sen Benim — Oldukça" ve "İçli Kadın"da aşağı yukarı,aynı hikaye- leri ele alan Braun'un anlatmak iste- diği nedir? İlk bakışta rejisörün aşı- rı romantik tiplerle beylik aşk ma- sallarım biraz daha derli toplu ola- rak tekrarlamaktan başka maksat gütmediği düşünülebilir. Ama bu ma- salları anlatmak için seçtiği dekor, çevre ve şahıslar Braun'un pek o ka- ar maksatsız olmadığım ortaya ko- yuyor. Belli bir endüstri — çevresinin seçilişi, kahramanların cemiyetin iki ayrı tabakasından gelişi, — işçilik ve fakirlik, patronluk ve — zenginliğin tipik vasıflarını taşımaları dikkati çekiyor, "Sen Ben ria Schell fakırlıgı Johanna Matz zenginliği yorlar. Fakat her iki durumda da ortak nokta, kadınların sosyal şart- lara aldırmaksızın asıl sevdikleriyle kalmıya karar verışlerı Böylelikle Harald Braun'un ikri ortaya çıkıyor: Etrafınızda olup bitenlere, dışınızdaki dünyaya gözünüzü kapa— yın, sevişmeye bakıp önünüze çıkan zorluklan unutu Bu davranış Harald Braun'un filmleri kadar Alman sinemasının da genel olarak "kaçıcı" karakterini orta ya koyuyor. Alman halkı her iki dün- ya harbinden de büyük hayal kırık- lıklarıyla çıktı. Birinci: Dünya Harbin sonraki ekspressıonıst Alman "Caı "Nosferatu" Mabus gıbı korkunç, şeytansı kabuslu hortlaklı hikayele- buyuk bir psikolojik çöküntüyü kuvvetle aksettiriyordu. Bugünkü Alman halkı ise başlarma gelenlerden sonra "Ye, iç, eğlen risini düşünme" parolasına sıkıca sa— rılmış bulunuyor. Alman sineması da bu parolaya uygun olarak günlük meselelerden kaçan, gerçekle pek az ilgisi bulunan, akıl ve mantığa değil, hayale ve duygulara hitabeden film- lerle oyalanmaktadır. Harald Braun'- un teknik bakımdan kusursuz filmle- ri bu tutumun örnekleridir. sineması Şeytan Ruhlu İnsanlar üçük bir taşra şehri dışındaki o- kulun müdürü, okulda öğretmen- lik yapan karısıyla metresine çektir- medik eziyet bırakmaz. İki kadın el- birliğiyle adamı öldürmeyi tasarlar- lar. Onu önce banyoda boğduktan sonra okulun havuzuna atarlar. Fa- kat havuz boşaltıldığı zaman — ceset meydana çıkmayınca iki kadın kor- ku ve dehşet içinde birbirlerine dü- şer. Ceset ne olmuştur? Nereye git- miştir ? Cesedin nerede olduğunu bilen se- yircinin "Les Diaboliaues - Şeytan Ruhlu fnsanlar"ı sürekli bir alâka ve zevkle seyretmesine imkân yok. Çün- kü filmin mevzuunun ağırlık merkezi bu soru ve şüphe üzerine dayanıyor. Tertiplenen bütün vakalar, ortaya çı- karılan karakterler, duzenlenen mi- zansenler kayıp ceset etrafında dö- nüp dolaşıyor. Bu püf nokta yuzurı— den film başladıktan sonra seyirci alınmıyor, mevzuu bilenlere de başkalarına anlatılmaması rica e- diliyı Bır Fransız yazarının, Henri-Ge- orges Clouzot hakkında anlattığı hi- kâye, bu rejisörün sinemadaki tutu- mu ve "Diaboligues"i daha iyi açık- lamaya yarayan mükemmel bir a- nahtardır. François Chalaıs ye göre Clouzot beş yaşında henüz yazı bil- AKİS, 7 ARALIK 1957