YURTTA OLUP BİTENLER Emin Kalafat Doktriner B.M. M. Bir kargaşalık eclisin, Başkana — nazaran sol tarafından, birden canhıraş bir çığlık duyuldu. Gri elbise giymiş, kı- sa boylu, gençten bir adam feryad ediyordu. Oturduğu yerden — ayağa fırlamıştı, elini kolunu — sallayarak bağırıyordu. Kürsüde İsmet İnönü yardı. Eğer, C.H.P. Genel Başkanı o esnada bir ithamda bulunmuş olsay- dı, soldan fırlayan İktidar mensubu- nun -Giresun milletvekili ve Çalışma Bakanı Hayreddin Erkmen - itiraz et- mekte olduğu hatıra gelebilirdi. Her- kes, ilk önce "acaba biri, sevimli Ba- kanın ayağına mı bastı" diye düşün- dü. Zira İnönü, Giresun valisinin halk üzerine su, sıkmak gibi bir ihtiyat- sızlık yapmadığını söylüyordu. Hay- reddin Erkmen ise, "Yalan" diye fer- yad ediyordu. Sonradan anlaşıldı ki Çalışma Bakanı, lâfı ters anlamıştır. Hâdise, bu çarşamba günü Büyük Mecliste cereyan ediyordu ve "Prog- ram müzakereleri" hakkında hiç bir şey bundan daha iyi fikir vere- mezdi. Müzakereler tam sekiz saat sürdü, bir çok dert deşildi, karşılıklı ithamlar ileri sürüldü, ama Fethi çelikbaş hariç, hiç kimse dişe doku- nur, meselelere çıkar yol gösterir, hatta vaziyeti tahlil eder bir şey söylemedi. Muhalefet başarısızdı, İk- tidar ondan da başarısızdı. O gün sabahleyin, oldukça erken Bir saatte Menderes V. in programı, kabedilmiş halde C. H. P. ye veril- mişti. D. P. Genel Başkam bir gün evvel kendi Grubundan itimat almış- tı. Çarşamba öğleden sonra, progra- ramını dışarı çıkmıştı ki, Ahmed Barutçu söz aldı, teamülü ha- tırlattı, kılmasını istedi. lüm simaları derhal seslerini yükselt- tiler. men konuşmaya mecbur etmek iste- mını Mecliste okuyacaktı. Hasan Ba- ka kabinesinden beri bir teamül yer- leşmişti: Muhalefete, tenkitlerini ha- zırlayabilmesi — için kısa bir müh- let — veriliyordu. Fakat, — progra- mın acele dağıtılmış olması Muha- lefeti kuşkulandırdı. Galiba bir em- rivaki yapılmak isteniliyordu. Nite- kim öğleden önce İnönünün Çanka- yadaki evinde Genel Başkan ile Ba- rutçu ve Yetkin kütüphaneye kapan- dılar, çalıştılar. Hazırlıklı olmanın faydası vardı Nitekim, Adnan Menderes prog— Meclıs kürsüsünden okuyup C.H.P. adına Faik goruşmelerın cumaya bıra- rubunun ma- Taktikçilerin, Muhalefeti he- dikleri anlaşılıyordu. Nitekim Barut- çunun teklifi reddedildi ve — C.H.P. rubu adına İsmet İnönü kürsüye davet edildi. Fakat bir çok Demok- rat mılletvekılının, mühlet verilmeme sini hiç iyi karşılamadıkları, Barut- çunun takriri lehinde rey kullandık- ları da gözden kaçmadı. Bunların sa- yısının hayli kabarık olması mem- nuniyeti mucipti. Hakikaten böyle iyi bir teamülün niçin terkedildiğini anlamak kolay değildi. Muhalefet zihnini derleyip toplayamadığı için bütün konuşmalar son derece dağı- nık, üstelik sinirli hava içinde geç- ti, asaplar gerildi, hattâ iş yumruk— laşmaya kadar gitti. Ama gen de içi cerahat dolu çıban patlatıldı ki, bunun, sıhhatli bır havayı artık ge- tirmesi pek âlâ mümkündü. Mukad- der çatışma boylece atlatılmış — olu- rdu. DERS ALMAK İÇİN GEÇ KİS okuyucuları bu hafta. Dün- yada Olup Bitenler kısmında, Ye- ni Zelanda seçimlerinin son derece alâka çekici neticesini bulacaklar- dır. Yeni Zelanda Parlâmentosu sek- sen milletvekilinden müteşekkildir. Seçim sonunda İşçi Partisi kırk bir, arti otuz sekiz sandalye ka- zanmıştır Bir aday seçimler esna- sında, öldüğü için onun bolgesınde seçmenler sandık başına gitmemiş- lerdi. Yeni aday tesbit edilir edil- mez orada da seçim yapılacaktır. Fakat bölge, Milli Partinin kalele- rinden bırıdır Böylece Yeni Zelan- dayı bu devre otuz dokuz muhalife mukabil kırlı bir mılletvekılıne sa- hip İşç. Partisi idare edece Sonra?. Haberin "sonra"sını a- rayacak Dünyada Olu Bitenler kısmı okuyucuları boşuna zahmet etmesinler. Hepsi o kadardır. Bir nokta ve son. Ne seçimlere itiraz, ne hile iddiası, ne Meclis Tahkikatı, ne şu veya bu bölgede seçimlerin yenilenmesi kararı. Reyler verilmiş yun oynanmıştır. Şimdi - taraflar seçm nin badesine boyun egecekler ve İşçi Partisi Yeni Zelandanın meş- ru, kuvvetli, mutlak Iktıdarı olarak memleketin mukadderatına kanun- ların çerçevesi içinde ve Muhalefe- tin dikkatli mürakabesi altında ba- kim olacaktır. Elbette ki İşçi Par- tısının liderleri çok sıkıntı çekecek- r, hiç rahat — etmeyeceklerdir. Ikt dar Grubunu teşkil eden millet- vekillerinin sayısı ötekilerden sade- ce iki adet fazladır. Bu demektir ki bir tek milletvekili Muhalefete ka- tılsa İşçiler hükümet kuramaz hale düşerler, iki milletvekili aleyhte rey verse iktidardan ayrılırlar. Buna rağmen, muhalefetin İtiraz sesi yük- seltmemesi gibi İktidar da bir Iskat kanunu denemesine girişmemiştir. Normal olan da bundan ibaret değil midir ? Şimdi, elbette ki hatıra mukad- der sual geliyor: O halde, mızıkçılar bizde mi? Muhalefet, İktidarı az rey farkıyla, daha doğrusu reylerin ekseriyetini aldığı halde kaybettiği için mi şikâyet etmektedir; İktidar kuvvetli bir Muhalefet karşısında keyfi idarede devam etiği taktirde inanılmaz güçlüklerle — karşılaşa- cağından mı gülünç ithamlar ileri sürmekte tedbirler almaya kalkış- maktadır? Bu düşüncelerin bugün- kü huzursuzlukta bir payı yok de- ğildir. Ancak asıl derdi başka yer- de aramak lâzımdır. Yeni Zelandada kaybeden — de, kazanan da memnunsa, daha doğ- rusu neticeyi tatmin edici buluyor- sa bunun sebebi, seçimlerin her tür- lü şüpheden uzak cereyan etmiş bu- lunmasıdır. Bir seçimden sonra şüp- he bulutları sadece tarafların şöyle veya böyle hareket etmelerinden do- layı göğü kaplamaz. Eğer seçimle- rin cereyan tarzını çerçeveleyen ka- nun aksaksa, kaybeden "kazanan hile yaptı" der, kazanan kaybede- nin tedhişe başvurduğunu' iddia e- der. İşin fenası, bunu önlemenin de imkânı yoktur. Şikâyet etmeyi yasak edersiniz, gazeteler için hususi kanunlar çı- karırsınız, Mecliste hatipleri konuş- turmazsınız; ama her şey faydasız- dır. Gönüller huzura kavuşmaz. Ne İktidar rahat eder, ne Muhalefet ve tabii ne de millet. Ortada bir şev- lerin bulunup bulunmadığı meselesi süratle arka plâna geçer. plânda bir sonsuz çekişme kalır ve bu, dev- re boyunca sürüp gider. Bızde baş- layan budur. Seçımlerı takiben memlekete ha- kim olan hava, bir sürpriz sayılma- malıdır. Bırakınız başka ikazları, yalnız AKİS, şu seçimlerden önce eğer seçmenler sandık başlarına bi- linen kanunla gonderılırse netıcenın hiç kimseyi tatm etmeyeceğini defalarca hatırlat ıştı. Kan nda aklın almayacağı açıklar vardı, ka- nunda inanılmaz noksanlar bulunu- AKİS, 7 ARALIK 1957