Prof. Hüseyin Avni Göktürk Nefes darlığı - çekmiyor Yeni açıklamalar akanların bu sualler vesilesiyle "kanuni hak"larını kullanmaları- na intizar olunurken Ulusta Bülent E- cevit yeni ve bambaşka bir açıklama- da bulundu. Prof. Feyzioğlu Meclis- te kendisi hakkında yapılan ithamla- rı cevaplandırırken ilmi konferansla- ra gönderilen polislerden bahsetmiş- . Bunun üzerine Adalet Bakanı ve o zamankı İç İşleri Bakan vekili Proft. Göktürk bunu — yalanlamıştı. Fakat arkadan Bülent Ecevit hem de Konferansın tarihini, Konferan- sın verildiği yeri, Konferansçının is- mini, ve gelen zabıta mensuplarının eşkahnı zikrederek — yalanlamayı ya- lanladı. Ulusun beklediği lardan biri de oydu. Zira Ecevetin iddiaları tekzip olunma- dığı takdirde hâdiselerin Prof. Gök- türkün değil, rof. —Feyzioğlunun bildirdiği şekilde cereyan ettiği açık- ça ortaya çıkacaktı. Ama bu satırla- rın yazıldığı ana kadar o yolda bir tekzip de Ulusa gönderilmedi. Bakanlar Mecliste sustukları gibi, umumi efkâr önünde de sükütu mu- hafazayı tercih eder görünüyorlardı. Söz gümüşse — sükütun altın oldu- ğu bir atasözüyse de bunun buraya uyan tarafını bulmak son derece zor- du. Buna mukabil başka bir atasözü- nün sükütun kabul mânası taşıdı- ğını belirtiği, elbette ki hatırlara da- ha kolaylıkla geliyordu. D.P. Dikensiz gül aşıkları B ir müddetten beri D. P, kongrele- Birini gazetelerden takip edenler, AKİS, 5 ARALIK 1957 -zira D. P. kongrelerine sık sık polis müdahalesi gerektiğinden — bunlara gitmek artık cesaret meselesi olmuş- tu-, ileri gelen sözcülerin garip bir temennıyı tekrarlamaktan kendileri- ni alamadıklarını müşahede ediyor- lardı. Bunun son misali geçen hafta- nın sonunda yapılan bir kongrede gö- rüldü. İstanbuldaki bu kongrede İs- tanbul Milletvekili Firuzan Tekil a- teşli bir konuşma yaptı ve bütün mu- halif partilere ayrı ayrı hücum ettik- ten sonra önümüzdeki seçimler so- nunda teşekkül edecek Büyük Mec- liste sadece D. P. lilerin.bulunacağı- nı arkadaşlarına müjdeledi. Bu beya- nın, hele millet ekseriyetinin D.P. den tamamiyle — uzaklaşmış olduğunun kuvvetli delilleri ortadayken, Kong- re azaları için pek "tatlı bir söz" sa- yılması gerektiği — muhakkaktı. var ki, inananlar oldu mu acaba; işte mesele buydu! Ancak bir talanı .P. erkânının Mecliste mevcut alt- mış muhalif — milletvekiline dahi ta- ammül edemediği —böylece ortaya çıkıyordu. Hakikaten Firuzan Tekilden evvel de, hem D.P. Genel İdare Kurulunun bir azası, Tevfik İleri, partisinin Ay- dındaki kongresinde Genel Başkanı okşayıcı mutad —sözlerden — sonra onumuzdekı Meclisi bir gül bahçesi- e benzetmişti. Güller, D. P. millet- Vekıllerıydı. Muhalefet, bahçenin di- ken kısmını teşkil, ediyordu. Seçim- ler artık "silme" kazanılacaktı. Mil- let Muhalefet hakkında ölüm kararı vermiş olmalıydı ki Tevfik İleri "Mec- lise silme gelmek"ten bahsediyordu. Evet, Muhalefetten hiç bir temsilci bulunmayacak ve böyle bir teşrii Mecliste D. P. harikalar yaratacak- tı! Tevfik İleri, Prof. Fuad Köprülü Tevfik İleri . Dikensiz gül YURTTIDA OLUP BİTENLER Firuzan Tekil Cumbadan — Rumbaya ile Genel Başkanın arasındaki soğuk- uktan sonra Parti işlerini fiilen ted- vir vazifesini, aldığına göre onun bu sözleri Firuzan Tekilin Sözlerinden de daha ehemmiyetli bir mâna kazanı-' yordu. Sadece Demokratlardan müte- şekkil bir Meclisi Bu —hayalin pek çok Demokratı aşırı derecede cezbet- tiği, son günlerde sık sık ortaya çıkı- yordu. Gayenin bu olduğu böylece ifşa edilmişti. Ama hâdiseler karşı- sında D. P. erkânının boyle bir ümi- de kapılmasını hiç mkün görme- yenler, -zira onların memlekettekı - siyasi havadan bu kadar — habersiz bulundukları nasıl düşünülebilirdi- bunda sadece hayal değil, aynı za-' manda taktik de görüyorlardı. Hakikaten D.P. içinde hizip müca— deleleri D.P. Kongrelerini de aşm ve başka cemiyetlerin toplantılarına sirayet etmişti. Bunun yeni misali Anıtları Koruma — Derneğinin Istan lda geçen hafta sonunda yaptığı kongreydı D.P. nin Emin hizipler bırbırlerını kötülemek - fırsatını orada ele geçirmişlerdi. Baş- hcâ itham, ihtilastı, İşler öylesine karışmıştı ki kongreye, göz yaşartı- cı bombalarla polisler müdahale et- mek ve Demokrasinin icaplarını öy- le korumak zorunda kalmışlardı. Biz zat partinin kongrelerinde ise, Orhan Köprülünün bütün gayretlerine ve itidal tavsiyelerine — rağmen sandal- yalar zaman zaman havada uçmâk- ta devam ediyordu. Anadolunun birçok yerinde ise, bil- - hassa — Muhalefet — milletvekilllerinin müşahedesi, İktidar partisini arayan- ların Devletle karşı karşıya geldikleri riydi. Tabii bunların ikisi apayrı şeyler olduğuna göre D.P. 1950'nin 9