BASIN Gazeteler Hoşa gitme merakı eçen haftanın sonunda bir gün Ankaralılar meşhur Zafer gaze- tesini açtıklarında — birinci sayfanın göbeğinde, üç sütun üzerine koca- man başlıklı, siyah — klişeli dehşet saçan bir yazıyla karşılaştılar. İkti- darın keskin edalı organı soruyordu: "Niçin rahatsız oluyorlar?". Başlık- larda, resim altlarında aynı şiddette kelimeler vardı. Pravda' dan, yüz kı- zarmasından, "Türk — değil mi bun- lar"dan geçılmıyordu Gazete o gün mizanpaj değil, sanki mizansen yap- mıştı.. Hücuma uğrayan AKİS idi. Zafer, AKİS'in bir hafta evvel "Ni- çin uydururuz bunları?" başlığıyla neşrettiği yazı karşısında geç ateşle- nen bir bomba gibi parlamıştı. Fakat iki gün sonra İktidarın or- ganı, Öyle şaşaalı şekilde olmasa da, kanun gereğince gene üç sütun üze- rine "Rahatsız olan yok!" başlığıyla AKİS'in cevabını neşretti. Cevap son derece basitti: Zafer'i, iddialarını is- pata davet edıyordu O kadar! Fakat Ankaralılar o gün bugün İktidarın organını karıştırıyorlar; Zafer'in se- si sedası çıkmıyor. Acaba dillerini mi yutmuşlardı? Mesele şuydu: Zafer gazetesi, A- nadolu Ajansının meçhul bir "Paris Hususi Muhabiri"ne atfen "Başta Le Figaro, bütün Fransız basını"nın Ad- nan Menderes hakkında takdirkâr ve sitayişkâr neşriyat yaptıklarını, NA- TO'nun son toplantısında alınan ka- rarlarda Türk Başbakanının müessir olduğunu yazdıklarını büyük başlık- larla ilân etmişti. Bununla da kalın- mamıştı. Haberler, ve tefsirler rad- yo vasıtasıyla dort bucağa da duyu- “gazeteler Adnan toplantısına ka- tılmasının büyük faydalar temin et- tiğini ve alman kararlarda müessir olduğunu ayrıca belırtmekte idiler. Bunlar gülünç “"hoşa gitme gay- retleri" idi. Zira Le Figaro'nun bir yazısından rastgele alınmış, iki cüm- leden başka, Fransız basınında - ne de diğer memleketler basınında-, böy- le yazılar çıkmamıştı. Çıkmasına; im- kân da yoktu, zira herkesin belirtti- ği, NATO toplantısında sadece Mr. Dulles'ın müessir olduğuydu. Ancak tek parti rejimlerinde İktidar şahi- pi zatı pöhpöhlemek için kullanılan bu gibi tahriflere çok partili Türki- yede ne lüzum vardı? Hakikatler ne- den doğru şekilleriyle duyurulmuyor- du da, üzerlerine yaldız vuruluyor- du? Adnan Menderes NAT O'ya bir teklif yapmıştı, NATO ile Bağdad Paktı, arasında daha sıkı münasebet istiyordu. Ama bu teklifi ne Ameri- adan ve ne de diğer devletler ekse- riyetinden müzaheret görmemişti. Bu bakımdan kabul edilmemişti. Yan- lış bir adım attığımız, siyasi havayı takip edemediğimiz açıktı. Dosyamı- AKİS, 5 ARALIK 1957 zi İyi hazırlamamıştik. Le Figaro bi- le o ilci cümlenin arkasından "Si on n'a pas pü fixer une polıtıque com- mune, il est â esperer gue... — Her ne kadar müşterek bir politika tesbıt edilmemişse de, Üümit olunur kı demişken bunu, tahrif suretiyle "E- ğer muşterek bir politika tesbıt edil- mişse..” diye tercüme edip "işte, bü- tün Fransız basını Başbakanımızın alınan kararlardaki müessiriyetini takdirkâr ve sitayişkâr bir lisanla belirtiyor" tarzında — övünmeler gü- lünç değil miydi? AKİS "Niçin uydururuz bunları?" başlıklı yazısında bunları belirttikten sonra kibar kibar soruyordu: "Peki, şimdi sorarız Anadolu Ajansına, Zar New York Times'in yazdıkları Burhan Belgeye ithaf fere ve Radyolara: Kimi aldatmak 1st1yorlar7 Bir Türk — Başbakanını umumi alâkayı üzerine çekmesi han- gimizi memnun etmez? Ama mem- nun edileceğiz diye... uydurma ha- vadisleri ciddi ciddi vermenin lüzu- mu var mıdır? Herkes kör, âlem sa- ğır mıdır ve Türkiyede yabancı ba- sını takip edenler yok mudur?" Bunda kızacak ne vardı? Ama Za- fer pek — kızdı Ateşli cümleler Geçen haftanın sonunda, üstelik tercümenin tamamılyle ters oldu- gunu da gösteren bir "Le Figaro ku- pürü" ilâvesiyle Zafer, AKİS'e ateş püskürtiyordu. AKİS Pravda mıydı ? AKİS, Başbakan hakkında yabancı basında sitayişkâr yazılar çıkması karcısında niçin rahatsız İS'in meşrebi neydi, fından çıkarılıyordu, ne biçim bir mecmuaydı" Yazıyı yazan üstadın bir, "AKİS mensuplarının Türk..,,va- tandaşlıgından ihraçı"nı istemesi ka- ! oluyordu kimler tara Bu mecmuada o yazı gülunenek o- kundu ve bir cevap gönderildi. Ce- vapta tercümenin yanlışlığı ortaya konduğu gibi Zafer'i pek basit bir is- pat denemesine davet vardı. "Başta Le Figaro, bütün Fransız basınını NATO kararlarında Adnan Mendere- sin fevkalâde müessir olduğunu tak- dirkâr ve sitayişkar bir lisanla"yaz- dıkları iddia olunmuyor muydu? Ta- mam! alde, tercümesinin yanlışı- ğı da ortaya çıkan Le Figaro'yu bir kenara bırakın ve üç tane, sadece üç tane Fransız gazetesi gösterin ki bu neviden yazılar yazmış bulunsun Bundan masum bir teklif hatıra ge- lebilir miydi? Pravda'ya gelince, ce- vapta o gazetenin Rusyadaki İktidar Partisinin organı olduğu, öyle rejim lerdeki İktidar Partisi organlarının edasıyla konuştuğu, bu bakmadan e- ğer Türkiyede bilhassa eda bakımın- dan Pravda'yı hatırlatan bir organ varsa onun elbette ki AKİS olamıya- cağı kemali nezaketle hatırlatılıyor- u. Zaferin talihsizliğine — bakınız kı o mizansenin yapıldığı günlerde Tür-' kiyeye gelen New York Times, Pa- risten yazılan bir yazıda hâdiselerin tamamiyle AKİS'in dediği şekilde cereyan ettiğini en emin kaynaklar- dan alarak - Amerikan delegasyonu- bildiriyordu. Dosyamızın iyi hazır- lanmadığı, böylece bir defa daha or- taya çıkıyordu. gün bugün, İktidarın muteber organının sesi sedası çıkmaz oldu. Ajanslar Esen rüzgârlar B u hafta içinde Ankarada Anadol Ajansında, garip bir hava esi- yordu. Ajansın bütçesi Mechsın Bütçe Komisyonunda görüşülüyor Umum Müdür ortada yoktu Hükü- mette basın işlerini tedvir vazife- sini Celâl Yardımcı henüz pek yakın tarihte Emin Kalafattan devraldığın- dan hakikaten sıkıntı çekiyordu. Zi- ra Ajans mevzuunda bilgisi pek faz- la değildi. Doğrusu istenilirse Ajan- sın yüksek kademelerinde dahi Ajans- cılık bahsinde malümat sahipleri pek, hem pek seyrekken bir Bakanın ih- tisas sahibi olmasını beklemek hak- sızlıktı ama, ne yapılsın ki Komis- yonda milletvekilleri lâf dinlemiyor- lardı. Celâl Yardımcı Umum Müdür Şerif Arzık'ın hasta — olduğunu bili- yordu. Kendisinin nerede bulundu- ğunu sordu; "Park Otelde" dediler. Hastaların Park Otelde kalmaları garipti ama, Bakan sesini çıkarma- di. Zira Umum Müdür Başbakanın refakatinde seyahatteyken hastalan- mıştı. Umum Müdürün iki muavinini den biri UMum — Müdürlük arzusun- daydı. Ancak meslekte tecrübesi bu- 17