OLUP BİTENLER leri görüldü. Hür. Partili lini — dışarı çıkarmak istiyorlardı. Zi- yâ Termen ve Hür. P. Grubu buna şiddetle itiraz ettiler. Refik Koraltan dışarı çıkarmak kararını dahi usulü gereğince almamıştı. Böyle reye koyma nerede gorulmuştu hangi tü- üğün icabıydı ? Muhalif millevekil- YURTTDA milletveki- leri "Aksi reye konmadı" diye bağı- rıyorlardı. Hakikaten Başkan sadece teklifini kimlerin kabul ettiğini sor- muş, kabul etmeyenlerin reylerini al- maya lüzum görmemişti. Bu bakım- dan "dışarı çıkarma kararı" mevcut değildi. Refik Koraltan "Dışarı çı- kın"'diye bağırıyor, muhalif milletve- koymadınız" tar- abele ediyorlardı. Salonda müthiş bir gürültü vardı. Başkan tek- rar "Kabul edenler?" dedi. Gene bir kısım D. P. milletvekilinin eli havaya kalktı! Refik Koraltan Ziya Terme- ne döndü; ye "Çıkın dışarı" dedi- Hür. Partili mılletvekıllerı adeta yerlerin- de! tepiniyorlardı. Böyle reye koyma muamelesi ki şimdiye kadar Meclis tarihinde görülmemişti. Termen yerinden kıpırdamadı. kan hâlâ "Çıkın dışarı" diye bağırı- yor, Meclis idare amirleri Hür. Par- tili milletvekilini dışarı çıkarmaga ra- zı etmeğe uğraşıyorlardı. P. sıralarından "Aksini reye koymadı— nız" sesleri yükseliyordu. Hakikaten adet "Kabul edenler?" dedikten son- ra! "Kabul etmeyenler?" diye mak ve rey nasıl tecelli etmişse, göre davranmaktı. Refik Koraltan ikinci suali ikinci defadır ki sorma- ya lüzum gormuyordu Birçok D.P. züntü içinde oldukları seziliyordu. Zi- ra muamele, baştan, itibaren hatalıy- dı. Başkan usul hakk k ıstedıgını bildirin bir milletvekiline yalnız "Söz vermiyorum" diye cevap vermek hakkına tüzük gerekince sa- hip değildi. Hele hakkını arayan bu milletvekilini sadece — "Kabul eden- lerin reyile dışarı çıkarmak şimdiye kadar görülmemişti. Muhalefet sıra- ları tam bir kaynaşma içindeydi. Mu- halifler elbetti, ki Mecliste ekalliyet- teydiler, ama ekalliyetin dahi hakla- rını Başkanlık divanına — karşı koru- mak ekseriyetin vazifesi değil miy- di? D. P. sıralarında ise, sessiz ade- mi tasvipten başka sülâmel yok- tu, İdare âmirleri hâlâ Ziya Termeni Başkan Koraltanın usule tamamiyle aykırı şekilde verdiği bir karar ge- reğince dışarı çıkarmağa uğraşıyor- lardı. Koraltan nihayet, itirazların şiddeti karşısında — "Kabul etmeyen- ler?" dedi. Muhalefet sıralarında o- herkesin eli bir tek el yoktu. Refik Koraltan bir sayma ameliyesine dahi lüzum his- setmeden Ziya Termene "Çıkın dışa- rı" diye tekrarladı. Hür. Partili mil- letvekili dışarı çıktı. Biraz sonra Cihad —Baban söz al- mak fırsatını bulduğunda hüküme- 8 tin randevusuna bir saat geç gelmiş olmasına serzenişte bulunacak; erte- si gün toplanan Hür. P. Meclis Gru- bu da Başkanlık Divanını şiddetle protesto eden bir tebliğ yayınlıyacak- tı. Ama asıl hâdise, D. P. Grubunun bir tek azasının dahi cereyan eden muamele karşısında en ufak tepki göstermeye yanaşmamasıydı. Hükümet Gelmeyen tekzipler u haftanın sonlarına kadar Ulus esinin yazı heyetinde birkaç tekzıp bekleıııldı Basın Kanunu bil- hassa yalan havadislerin tekzibi kolaylaşsın diye tadil laştırılmamış mıydı? Basın, ileri gelenleri hakkında tamamiyle uy- durma haberler yayarak kampanya açıyor, sonra da gönderilen tekziple- Prof. Ahmet Özel Bakan Tekzip — göndermiyen ri ya neşretmiyor, ya satırlar arası- na kaydediyor, ya da tekzibi vesile e- derek tecavüzlerini yeni sermayeler katıyordu. Kanuna öyle maddeler ko- "suiistimal" tama- Nitekim istenilen d konuktu da. Şimdi, eğer Milk Eğitim Bakanı Prof. Ahmed Ö- zel ve Adalet Bakanı Prof. Hüseyin Avni Göktürk kendilerine — sorulan sualleri cevaplandırmak isteseler U- lus bunları bırıncı sayfasının tena köşelerinde, — hususi çerçeveler içinde neşretmeye mecbur kalacak- tı. Tekzip, - tavzih veya isim verirseniz veriniz. sadece Ulus ta değil, Türkiyenin en çok satan halk gazetesi Hürriyette de yer bu- cevap ne labilecekti. Zira bahis mevzuu sual- ler Hürriyette de çıkmış, oradan da Bakanlara hususi surette tevcih olun- muştu. Hatta bir ara hemen bu— tün gazeteler o suallerin nu haber vermişlerdi. Bu bakımdan Türk basını iki Profesör Bakanın em- rine amadeydi. Ama Bakanlardan bir tek satırlık yazı gelmedi. Halbuki tekzi hakkı neler ve neler dolayısıyla — kullanılı- yordu!. Mühim sualler esasında, — Üniversitedeki “İcranın kanuni — tasarrufu" vesılesıyle Büyük Mecliste Muhalefet hatipleri tarafından iki Bakana kar- şı gırışılen ithamlardı. Muhalefet ha- tipleri Hür P. nden Turan Güneş ile C.H.P. den Nüvit Yetkindi. Nuvıt Yetkine göre Prof. özel hinde vaziyet aldığı ua]]er Yalçının Profesörlük kararını imza- lamış ve Başbakanlığa sevketmişti. Nüvit Yetkin bu iddiayı ileri sürer- ken “"siyasi, hayatımiı ortaya koyarak söylüyorum ki.." demişti. Turan Gü- neşin bir iddiası da bunu teyid eder mahiyetteydi. Turan Güneşe göre Prof. özel, Milli Eğitim Bakanı ol- duktan pek az zaman a Enver Güreliye Aydın Yalçının Profesörlük kararını imzalıyacagın böylece bu meseleyi halledecegını bıldırmıştı oO gün kürsüden yöneltilen başka bir iddia şuydu: Prof. Ahmed Özel geçen sene, Fikir Klübünün tertiplediği münazarayı tasvip etmiş ve "Bunca mesele varken — nelerle, vatansever memleket gençleriyle uğraşıyoruz" i. Bu 1ddıa son derece mühim- celsede Prof. Özel bahis — mevzuu klübün faaliyetini — ilim adamlarının gündelik politikayla uğraşmağa baş- lamalarının işareti olarak zikretmiş- ti. Başka bir nokta, Adalet Bakanı- nı alâkadar edıyordu Turan Güneşin ileri sürdüğüne göre Prof. Göktürk Bakan olmadan evvel Forum mecmu- asının Ankarada Büyük Sinemamn beşinci katındaki idarehanesine o ka- dar merdiveni tırmanarak gitmiş ye onu çıkaran genç arkadaşlarını bü- yükj bir memleket — vazifesi yaptıkla- rından dolayı tebrik etmişti. Bunlara Hürriyet bir iddia daha eklemişti: Bir toplantıda Prof. Göktürk Forum- da yazanları Prof. Özel'e "memleket hizmeti gören idealist — arkadaşlar" olarak takdim etmiş, haklaıfında her türlü referansı vereceğini bildirmiş- ti. Bakanlar o gün Mecliste bunların hiç birine cevap vermeye yanaşma- mışlardı. Bunun üzerine Utus, birkaç gün sonra, sualleri derli toplu halde ve madde madde sıralamış. Bakan- lardan bunların doğru olup olmadığı- nı sormuştu. Zira Ulusa göre sualler son derece mühimdi. —Eğer iddialar hakikatse, üniversite meselesinin. bütün mahiyeti — değişecekti. Hükü- metin iddiaları ile iki Profesör Ba- kanın hareketleri taban tabana zıttı. AKİS, 5 ARALIK 1957