İKTİSADİ VE MALİ SAHADA olmayan sınıfın çoğunluğu teşkil et- mesidir. Milli gelirin bölüşülmesinde aşırı bir adaletsizlik varsa, bir ta- kım insanlar hergün —milyonlarına milyonlar ekliyebilirken büyül ir çoğunluğun gelirindeki artış devede kulak kalıyorsa milli gelirdeki artışı cemiyet bakımından zararlı bile say- mak, bir bakıma, mümkün olabilirdi. Zirat bünyemiz, vergi sistemimiz bu adaletsizliği, bir dereceye kadar, gi- derme gücünden mahrum olduğu için enflâsyon memleketimizde, belki şartları biraz farklı bir başka mem- lekette okluğundan çok daha ağır hissediliyordu. Böyle bir duruma ça- re bulmak mümkündü. Dünyada bir çok iktisatçı vardı. Bunlara akıl da- nışılabilirdi. Zaten bazı ana prensip- leri bilmek için iktisat sahasında uz- man olmağa da lüzum yoktu. Dünya- nın en iyi iktisatçıları olmasalar bile memleketimizdeki birkaç iktisatçı- dan da pekâlâ faydalanılabilirdi. Ni- tekim bazı hususi müesseseler bu yo- la, girmişler, memleket iktisatçıları- na raporlar hazırlatmışlardı. Fakat hükümetin bildiği yoldan şaşmayaca- ğı 1956 yılının ilk aylarında bütçe görüşmelerinden anlaşıldı Mart ba- şında yürürlüğe giren bütçe, enflâs- yonu bir tehlike olarak kabul eden bir memleketin bütçesi olamazdı. ni bütçenin hayat pahalılığını bıraz daha arttıracağı işten anlayanlar ta- rafından yazıldı, söylendi. Fakat bo- şuna nefes tüketiliyor, boşuna mü- rekkep -hem de bu mürekkep kıtlı- ğında- nıyordu. Çünkü hükü- met pahalılığı kabul etmiyordu. Fi- atlar yükseliyorsa bu sadece hayat seviyesinin yukselmesındendı Vatan- daş eskisinden çok daha iyi yaşıyor, geçim sıkıntısı çekmiyordu. 1956 yılının aylan eksiklikçe ha- yat pahalılığı arttı. Hayat pahalılığı arttıkça hükümetin — huzuru eksildi. O zaman bir de gördük ki pahalılık resmen tanınmıştır. Tanınmıştır ama pahalılığa baba olarak tüccar göste- rilmektedir. Tüccarı cezalandırmak pahalılığı göndermek için Milâk Korunma Kanunu hüküm- leri değiştirildi. Şiddetle tatbik edil- meğe başlandı. İlk günlerde birkaç adım geriler görünen pahalılık kısa zamanda eski hızını yeniden kazandı. Onu geldiği yere göndermek isteyen- lere sanki "beraber geldik, beraber gideriz" der gıbı di. Milk Kor Kanunu tatbikatı 1956'nın en dıkkate değer tarafı ol- du. Aylarca, kimse bilhassa esnaf, başka söz bilmedi. Bütün konuşma- ların konusu Milli Korunma idi. Sa- balıları gazeteleriııi alanlar herşey- den nomi ve Ticaret Bakan- lığının teblığlerını arar — olmuşlardı. Bir pehlivan tefrikası — gibi birbirini takip eden bük tebliğler heyecanlı bir polis romanından daha azla alâka çekiyordu. Kararlar boyuna değişi- yordu. Piyasa altüst, vatandaş da ba- zı ihtiyaçlarını karşılayamaz olmuş- tu. Üstelik bu kararların tek maksa- dı piyasayı istikrara, vatandaşı lâ- yık olduğu ucuzluğa kavuşturmaktı. Milli Korunma Kanunu tatbikatı bir ileri bir geri sallana sallana nihayet yuvarlandı. 1956 nın son aylarında hayat pahalılığı en az altı ay öncesi kadardı. Amansız takipler tavsamış- tı. Etiketlerde yeniden tırmanma gö- ze çarpıyordu. 1956 İçinde fiat bakımından rekor sayılacak yükselmelerin yanında ge- ne rekor sayılacak yokluklar yer alı- yordu. Türkiyenin son —devirlerinde Pancar mahsulü Bu kadar çok fabrikaya yetiyor mu? 20 bu kadar çok şeyin bir arada yok ol- dukları bir başka yılı hatırlamak ko- lay olmayacaktır; 1965 yılında da ba- zı şeylerin bulunmadığı olmuştu. Za- man zaman şekerden, kalaydan tu- tun da nal mıhına kadar pek çok şey bulunamamıştı. Ama 1956. gerçekten rakipsizdi. Kahve büsbütün yok ol- uştu Arasıra evlere dağıtılabilen az miktardaki kahve ilâç niyeti- ne kullanılıyordu. Bunda bir bakıma isabet vardı. Çünkü zaten birçok ilâç- lar da kayıplara karışanlar arasında idi. Evinde, hastahanede falan ilâç bulunamadığı için çırpınan hastası- nı n kimse kalkınmadan birşey anlamadıgını, hatta ondan nefre tiğini söylese haksız mı olurdu? Ye- dek parça sıkıntısı 1956 da da bütün şiddetiyle devam etmişti. Birçok ma- kine bu yüzden istihsal faaliyetinden çekilmek zorunda kalmıştı Bazı fab- rikaların gene bu yüzden kapandığı, kapanmak üzere olduğu da sık sık gazetelerde alan h berlerdendı Zaten bazıları ışlıyeceklerı ham deyi de bulamıyorlardı. İnşaat zemesi darlıgı du D ha mal- şiddetle hıssedılıyor- d bulun ı güç o a kalan bir kimse için de k ma anlaşılır şey değildi. Bunların ya- nında, mem ekette ımal edemediği- z daha bir mal vardı ki yoklukları gunluk hayatı bir ışken- ce haline getiriyordu.. Sabahleyin ya- taktan kalkan erkekler için tanın- mış markaların taklidi yerli traş bı- Tini almıştı. a ürekkebi dikkatle takip edilen "sabıkalılar"- dan biri idi. Gerçi mürekkep bulun- maması pek o kadar mühim değildi. Çünkü kağıt yoktu. Mektup falan gi- bi en basit insan ihtiyaçlarından geç- tik, devlet kapısında takip edilecek bir iş için gerekli dilekçeyi yazacak kağıt bulunmaması belki de dairele- rin ışlerıııı azaltmak, kırtasıyecılıgı önlem için pek faydalı bir şeyı Bu yoklar listesini uzatıp gıtmek mümkündü. Belki de bulunanları say- mak, bulunmayanları saymaktan da- ha kolaydı. Fakat daha da kolay bir yol vardı: "Dünyanın dördüncü buğ- day ihracatçısı Türkiye"nin Ameri- kan yardımı sayesinde buğdaysız kal- maktan kurtulduğunu belirtmek. Yeni yıl ne getirecek? Yeni yılın başlaması birtakım iyi dileklerin ortaya atılmasına vesi- le olur. 1957'nin şu ilk günlerinde va- tandaşların iktisadi ve mali haya- tımızla alâkalı iyi dıleklerını şu şe- kilde sıralamak mümkündür Hayat pahalılığının esas sebebi edilmeli, Mili Korunma Ka- nunundan medet umulmamalıdır. dileğin maksadı — yatırımların durdurulmasını istemek değildir. Ter- sine, plânla, bilgili bir çalışma ile, belki de daha fazla yatırım yapmak AKİS, 5 ARALIK 1957