ten kalbe yol açan Tanrıya şükürler olsun, diye bağırır ve oradan gider. eynep kocası gelince durumu an- latır Zeyd hemen efendisi Ve babalı- ğı Hz. Muhammed'e koşar: Ya Mu- hamm d. der. Karım Zeynep çok ho- şunuza gitti ise onu derhal boşaya- yım, sizin Zzevceniz olsun der. Hz. Muhammed bu fedakârlıktan çok memnun olursa da, onların iyi geçin- melerini tavsiye eder. Fakat Zeynep Peygamber karısı olmayı kafasına koyduğu için Zeyd'le — geçimsizliğini arttırır. Nihayet Zeyd onu boşamaya mecbur kalır. 3 ay iddet müddeti bi- tince Hz. Muhammed Zeyneple evle- nir. Fakat diğer karılarından Ayşe fena halde sinirlenir, etrafta dediko- du çoğalır: — Zeyd Peygamberin oğlu idi, oğ- lunun karısı ile evlenmek ahlak ye fazilete yakışır mı? diye propagan- daya başladılar. Ayşe ve diğer karısı Hafıza bu iz- divacı reddetmek için bazı cemaatle birlikte seslerim — yükselttikçe yük- selttiler. O zaman hemen sür'atle bir ayet nazil oldu: — (Ahzep suresi, 371 ayet) ve iz tekalüllezi enam.... Hem sen Allahın kendisine lütuf Ve mayet gösterdiği, senin kendisine lütuf ve inayet gösterdiğin — kimseye zevceni kendin için tut. Allaha karşı vazife- ne dikkat et diyordun. Allanın orta- ya çıkaracağım içinde — saklıyordun. İInsanlardan — korkuyordun. Halbuki en çok korkulmağa değer olan Allah- ti. Vakta ki Zeyd ondan yana dileğini yerine getirdi. Onu seninle evlendir- dik ki müminler hakkında oğulları- nın zevcelerini, onlardan yana dile- diklerini yerine — getirdikten sonra, almaları hususunda beis görülmesin. Allanın emri mutlaka yerine getirilir. Ayet 38: (Peygamberin Allah tara- fından emrolunanı yapmasından do- layı Peygambere hiçbir vebal tevec- cüh etmez). Bu ayet üzerine bazı ta- rihçiler Ayşenln Hz. Muhammede mukabele ederek (Hak taalâ senin zevklerini tatmin için ne kadar da rivayet eder- acele ediyor) dediğini ler. İşte ancak Kur'anın dilimize çev- rilmesi bize bunları hakiki cepheleri ile gösterecek pek çok şeylerin Hoca efendilerin dediği gibi olmadığını an- latacaktır. Müellif bu hususunda en iyi rehberin Ataturk ün bu sözleri oldu- ğunu söylüyor: "Hangi şey ki akıl, mantık, ilme ve vatanın, milletin, is— lamın menfaatine uygundur O şey dindir. Aksini iddia, gaflet, dalâlet veya hıyanettir". Osman Nuri Çerman'ın kitabında dinde reformun yanıbaşında buna pa- ralel olarak tutulacak yollar da gös- teriliyor. İrtica ile nasıl mücadele e- dilmesi gerektiği, kıyafet inkılabının zarureti, kadın hakları, çarşafla mü- cadele, uyuşturucu Dogu musikisi ye- rine Batı musikisine gidilmesi gerek- tiği vs. de gene bu kitapda delilleri ve sebebleri ile inceleniyor. Netice olarak, "Dinde Reform" adlı eser bütün dagınıklıgına rağmen dik- kate alınması, üzerinde dikkatle du- rulması gereken bir kitaptır. AKİS, 5 ARALIK 1957 TİYA Beşinci Tiyatro Açılamayan perde Geçen haftanın başında, Salı gü- nü saat 14 den itibaren Beşinci Ti yatro kurucularından herhangi biriy- le görüşmek imkânsızdı. Zira hepsi de o saatte D.P. Milletvekili Necmi İnanç riyasetindeki ciddi bir toplan- tıda bulunuyorlardı. Bu mühim top- lantının mevzuu ne idi? Bu mevsim başında Devlet Tıyat— rosundan bazı gazetelerin "mühim diye vasıflandırdıkları iki istifa vu- ku bulmuştu. Devlet Tiyatrosundan istifa edenlerden biri Oğuz Bora, di- ğeri ise Nuri Göksevendi. Daha son- ra bu istifalara bir yenisi daha eklen- di: Devlet Tiyatrosunda Teknik Mü- dür Muavinliği kadrosunda bulunan T R O kurmuş olduğu Sanat Sevenler Klü- bü ise Oğuz Boraya beklediği şöhret ve parayı temin edememişti. Aksine Klüp günden güne çıkmaza girmiş, alacaklıların adedi Aartmağa başla- mıştı. Sanat Sevenler Klübü bir iki temsilden ibaret kalan tiyatro faali- yetini böylece çabucak tüketmiş ve Klüp artık sadece Oğuz Bora ile bir- likte bazı "sanat severler"in oturup sohbet ettikleri, arasıra da nişan ve düğünlere kiraladıkları bir yer hali- ne gelmişti. Oğuz Boranın istediği bu değildi. Devlet Tiyatrosundaki kadrosu içinde kendisinin günden gü- ne daha mağdur hissetmekte iken eli kolu bağlı durması gerekmezdi. Bir çıkış yapmalıydı. Bu çıkış, Devlet Ti- yatrosuna gerçek tiyatro sanatının ne olduğunu ispat etmeliydi. Tabii gerçek san'atkârın da... Beşinci Tiyatronun kapısı Açılmadı ve daha çok tiyatronun dekor işlerin- de faaliyet gösteren . Sermet Çağan, halen Büyük Tiyatroda temsil edil- mekte olan "Yağmurcu”" piyesinin dekoru bizzat rejisör tarafından ken- disine tevdi edilmişken Genel Müdür tarafından geri alınması üzerine ma- lüm istifasını verdi, Aslında bu üç is- tifanın da şahsi birtakım kırgınlık lardan ziyade kararlaştırılmış bir ga- yenin tahakkuku için vuku buldugu Oğu aşikârdı. Ne z Bora, ne Nur Gökseven kendılerını bulundukları kadro içinde Mmaddeten ve manen, tatmin edilmiş bulmuyorlardı. Bu, bil- hassa Oğuz Boranın Devlet Tiyatro- sundaki görevini ikinci planda bıra- kıp, dışarıda bazı ticari faaliyetlere girlşmesiyle de kendini gösteriyordu: Evvelki yıl birkaç arkadaşıyla ban- kaların maddi yardımına dayanarak gitti... Yeni kadrolar tesbit edilip kont- ratlar imzalandıktan sonradır ki ğuz Bora bu çıkışı yapmanın artık sı- rası geldiğine iyiden iyiye kanaat ge- tirdi. Yalnız peşinen halledilmesi ge- reken bir mesele vardı: Para mesele- Sİ... Sam Amca Yeni bir tiyatro kurmak bugün bin- re, yüzbinlere bakardı. İşte bu sırada D.P. Milletvekili Necmi İnanç yardıma yetişti. Maddi — yardımda bulunacağını vaadetti. Sözünde de durdu. Derhal bir şirket kuruldu. Kontratlar hazırlandı. İşte Oğuz Bo- ranın Devlet Tiyatrosundan istifası bunun Üzerine vuku buldu. Devlet Ti- yatrosundaki kadrosu içinde kendini mağdur hisseden kimse Sadece Oğuz Bora değildi. Lâkin bunların içinden yalnız Nuri Gökseven Devlet Tiyat- 23