Haftalık Aktüalite Mecmuası Sene: 3, Cilt: VITI, Sayı: 132 Rüzgârlı Sok. Kat: 3, Daire: 7 P. K. 582 — Ankara 18992 (Yazı İşleri) 15221 - (İdare) Fiatı: 60 Kuruş Neşriyat Müşaviri : Metin TOKER İmtiyaz Sahibi ve yazı işlerini fiilen İdare e Mes'ül Müdür: Yusuf Ziya ADEMHAN * Umumi Neşriyat Müdürü Hamdi AVCIOĞLU * Teknik Sekreter M. Nevzat ÜNLÜ Karikatür TURHAN * fotoğraf — : Hüseyin EZER Osman ÖZCAN ASSOCIATED PRESS TÜRK HABERLER AJANSI * Klişe : Doğan Klişe ATELYESİ Müessese Müdürü Mübin TOKER Abone Şartlan : (12 nüsha) 3 aylık 6 lira 6 aylık (25 nüsha) 12 lira 1 senelik (52 nüsha) 34 lira * İlân Şartları: 3 renkli arka kapak (Tam Sayfa): 350 Kapak içi 5300 lıra metın sayfaları nımı4 Dizildiği ve Basıldığı Yer : Rüzgarlı Matbaa — ANKARA Tel: 15221 Basıldığı tarih: 15.11.1956 Kapak resmimiz: David Ben-Gurion Eli silâhlı nebi Kendi Aramızda Sevgili AKİS Okuyucuları Geçen hafta içinde Amerikada cereyan eden iki hadiseden biri bizim iktidarı, öteki bizim muhale- feti pek sevındırdı İkisi de bu ha- diselerden beğendiklerini ellerine aldılar ve "işte, hakiki Demokrasi neymiş, öğrenin" diye muarızlarına tarizde bulundular. Halbuki işin aslında iki değil sadece bir tek ha- dise vardı; fakat bizimkiler ona bir madalyona bakar gibi bakıyor- lardı. Herkes, çıkarını bulduğu ta- rafı görüyor, onun arkasında bu- lunanı araştırmaktan dikkatle ka- çınıyordu. Başkanlık seçimleri bitmiş, Ste- venson kaybetmişti. Talihsiz aday Demokrat Partinin karargâhında taraftarlarına hitaben güzel bir nutuk söyledi. Dünyada bir siyasi zaferden daha kıymetli şeyler mev- cuttu; onların başında da sandığa gidip, insanların tamamile serbest şekilde reylerini ifade hakkı geli- yordu. Eisenhower kazanmıştı. Ar- tık ortada Cumhuriyetçisi, Demok- ratı kalmamıştı. Yalnız Amerika vardı. Bu bakımdan her amerika- lı, daha mesut bir Amerikaya sa- hip olmak için, dört sene müddetle memleketin mukadderatına hakim kılınan iktidara yardım etmeliydi. İşte, bizim iktidarın ağzının suyu- na akıtan bu sözler oldu. Talihli adaya gelince, Eisenho- wer'in ilk işi şuydu: Cumhuriyetçi- lerin ve Demokratların liderlerini Beyaz Evde toplantıya çağırmak ve onlarla dünya meselelerini mü- zakere etmek. Amerika mühim meselelerle karşı karşıyaydı. Bahis mevzuu olan memleketin hayatiy- di. Yeryuzunun bir çok köşesinden barut kokusu ve silâh sesi yükseli- yordu. Amerika dış politika hadi- seleri karşısında müttehit bir man- zara göstermeliydi. İşte, bizim mu- halefeti de bu hareket mestetti. İktidarı ve muhalefeti bir tarafa bırakınız. Ama milletçe ağzımızın suyunun akmamasına, mestolma- mamıza imkân mı var? * imdi, kim zannederse ki Ameri- * kada, Stevenson böyle dedi diye bir dahaki seçimlere kadar Demok- rat Parti iktidarın hareketlerini, hem de pek şiddetle tenkid etmeye cek, ona mütemadiyen alkış tuta— cak, fena halde yandır. Demokrat Partı yarından tezi yok, Cumhuri- yetçi 1ktıdar1 en acı şekilde tenkid e decek, ona kendi fikirlerini benim- setmeye çalışacaktır. Demokrat hatiplerden Demokrat gazetelere kadar, muhalefetin her ağzı, ikti- darı fena bulduğu hareketlerinden dolayı yerecek, ona saldıracak, milletin Cumhuriyetçilere olan iti- madını sarsmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Demokrasinin icabı budur. Nitekim geçen son dört sene içinde de Demokratlar böyle hareket etmişler, fakat bu i- timadı kâfi derecede sarsamadıkla- rını bu seçimlerde anlamışlardır. Ama, Demokratlar umumi poli- tika sahasında böyle hareket edi- yorlar diye Başkan Eisenhower da- rılıp küsecek. Muhalefete harp ilân edecek, ona Dış politikayla alâkalı siyasi müzakereler bir kenara, a- merikan vergi mükellefinin ödedi- ği paralarla verdiği resmi ziyafet- lerde unutacak mıdır? İnanınız ki eğer bu satırları. Demokrat veya Cumhuriyetçi bir tek amerikalı o- kursa, düşüneceği şundan ibaret kalacaktır: Haddine mi düşmüş? Hakikaten Birleşik Devletlerde bir Cumhurbaşkanının, "millet kabir ekseriyetle beni seçti" diye bildiği- ni okumaya kalkışmasını insan ha- yal dahi edemez. Aynı şekilde, bu seçimlerde kaybeden bir adayın da e gündüz, tıpkı İhtiyar Caton gıbı "Delinda Cartagho — Hartaca yıkılmalıdır" narasını atmasına a- merikan cemiyetinin müsaade ede- ceğini seanmak dünyadaki bütün safdilliklerin en buyugudur Eisenhower, Stevenson.. Tabii, kendilerini böyle davrandıklarından dolayı alkışlamak iyi olur. Ama a- sıl şerefin bu iki ismin sahibi ame- rikan vatandaşında olduğunu iddia etmek kabil midir? Eisenhower ve Stevenson başka türlü hareket e- debillrler miydi? Amerikan cemi- yeti ona göz yuînar mıydı? Bu yüzdendir ki, asıl gıpta edile- cek olan amerikan cemiyetidir. Amerikada, milletin kabir ekseri- yetıyle dahı seçılmış olsa bir adam çıkaca "Washington da, kin oluyormuş" Bu milletin yetıştırdı— ği en büyük başkan benim" diye- veya "Bu topraklara ilk ayak basan Mayflower yolcuları ne yap- mışlar ki, bir de benim Amerikayı kalkındırmama balon" nevinden deli saçmalarına girişecek! Ustad kendini, başkanlığının daha ilk dü- nünde tımarhanede doktor neza- retinde bulur. Bu kimin eseri olur? Elbette ki, amerikan cemiyetinin. Bir Demokrasıde kaybeden aday, Stevenson gibi konuşur Sonra, Stevensonun yapacağı şekılde hıç bir tenkidi esırgemez Zira, "ikti- dara yardım" onu tenkidlerle irşad etmek, frenlemektir. Kazanan aday ise, Eisenhower gibi davranır. Mu- halefetin en haksız, en sert demok- ratik tenkitlerine dahı kızmaz, a- -abına hakim olur, rakiplerinin as- lında şahıslarını değil, pek çok sa- yıda amerikalıyı temsil ettiğini ha- tırından çıkarmaz. Dört senenin sonunda da amerıkan cemiyeti ki- ad isterse, onu İktidara getirir. Cem 1yet şuur sahibi olduktan sonra.. Saygılarımızla AKİS