deki bilinen petrol ihtiyatlarının 230 dan fazlası buradaydı. Geçen yıl 20 milyon ton ham petrol, yani İngiltere ihtiyacının 275'i Süveyş Kanalından geçmişti. Petrol, Orta Doğu memleketleri i- n de çok nemli bir rol oynuyordu. 1955 yılında petrol gelirlerinin 1 mil- yar doları bulduğu tahmin edilmişti. Gene tahmin edildiğine göre, geçen yıl mıllı gelirlerde petrolün tuttuğu nisbet İran ve Suriye için onda bir, Irak için üçte bir, Suudi Arabistan ve Bahreyn için yarıdan Kuveyt için de 290'dan fazlaydı . Petrolleri yüzünden bu kadar mü- him olan bu bölge, Süveyş Kanalı sa- yesinde büsbütün kıymetleniyordu. Avrupanın iktisadi bayatı büyük öl- çüde kanala bağlıydı. Kanaldan sade- ce petrol geçmiş olsaydı dahi bu bağ- lılık kiymetinden birşey kaybetmezdi. Üstelik daha başka bazı maddelerin de takip ettiği yol, gene Süveyş Ka- nalından geçiyordu. Geçen yıl Kanal- dan geçen yük miktarı 118,5 milyon ton idi. Bunun 2X65'ini petrol ve pet- rol mahsulleri teşkıl ediyordu. Geri kalanı ham, ma ve yarı mamul maddelerdi. İngiltere ile Fransa Mısıra tecavüz ederlerken Süveyş Kanalını açık tut- manın hayati ehemmiyeti üzerinde 1s- rarla durmuşlardı. İngiltere Başba- kanı Eden, bunun İngiltere için ifade ettiği mânayı tekrar tekrar belirtmiş- ti. Kanal meselesi İngilterenin Orta Doğu ile yakın alâkasının başlıca se- beplerinden biriydi. Orta Doğunun stratejik durumu — yanında, iktisadi bakımdan büyük ehemmiyet taşıma- sı, Nâsır'ın prestijinin artışı karşısın- da İngiltereyi telâşlandırıyordu. Na- sır Orta Doğudaki İngiliz nüfuzuna son verebilirdi. - İngiliz prestiji kırıldıkça Nasırın yıldızı parlayacaktı. Bu ise Nasırın şiddetle aleyhmde bulunduğu Bağdat Paktının zayıflaması ve belki de İn- giltere ye petrol sevkiyatının durması, İngiltereye büyük gelir sağlayan ya- tırımların arkasının kesilmesi demek- ti. İngiliz, Fransız birliklerinin Mısıra girişlerinin arkasındaki iktisadi se- bebini bunlardı. Ama harekât ilk an- da gene iktisaden menfi neticeler ver- mişti. Batan gemiler kanalı tıkamış- tı. Selâhiyetlilerin söylediğine göre kanalın yeniden gemilere yol verme- si birkaç ayı bulacakta. Bu devrede gemiler Ümit Burnundan dolaşmak torunda kalacaklar petrolün mali- yeti yükselecekti. lngıltere ile Fran- sanın Mısıra tecavüzü üzerine bazı petrol tesisleri, bu arada Doğu Akde- niz lımanlarına petrol akıtan borular yer yer tahrip edilmişti. Bu durum Birleşik Amerika ve Venezüella pet- rollerine karşı Avrupanın talebini yükseltecekti. Geçici bir zaman için vrupa memleketlermde petrol sıkın- tısı çekilmesi, vesika usulü gibi çare- lere baş vurulması beklenebılırdi. AKİS, 17 KASIM 1956 KİTAPLAR HİKAYE DEFTERİ (Tertipleyen Vasfi Mahir Kocatürk. Buluş Yayınevi. Sonhavadis Matbaa- sı, Ankara 1956. 322 sayfa, 250 Kr.) ede Korkut'tan günümüze kadar Türk edebiyatından seçilmiş hikâ- yeleri bir araya toplıyan 322 sayfalık bu kitapta 38 yazarın 40 hikâyesi yer alıyor. Hemen kaydetmek gerekir ki "Hi- kâye Defteri" adlı kitabı ile Vasfi Mahir Kocatürk, bugüne kadar Türk edebiyatına yaptığı büyük hizmetle- rin yanına yeni bir hizmet daha kat mıştır. Vasfi Mahir Kocatürk gençlık çağını arkalarda bırakmış pek çok edebiyat öğretmeninde olmıyan bir i- leri görüşlülükle kitabında dünün hi- ayecilerine olduğu kadar, günümü- zün hikayecilerine, hatta günümüzün en genç hikayecilerine bile yer ver- miştir. Böyle yalnızca hikâyeleri ve hika- yecilerin adlarım sıralayan bir hikâ- ye antolojisi hazırlamak bir bakıma çok kolay bir iştir. Nihayet muhtelif dergileri ve kitapları karıştırıp onlar- dan hoşa giden hikâyeleri bir araya getirmenin çalışma ve hazırlık bakı- mından bir güçlüğü yoktur. Bunun içindir ki, Kocatürk'ün yaptığı kolay bir iştir. Ama yapılan işi mühimse- meden bir kenara atmak da doğru degıldır Herşeye — rağmen "Hikâye Defteri" taa Dede Korkuttan bu yana hıkayecılıgımızın geçirdiği istihaleyi derli toplu ve bir arada gösteren bir kitap olarak kütüphanelerimizde yer alacak değerdedir Gönül isterdi kı Vasfi Mahir Koca- türk bu kitabın üstünde biraz daha dursun. Hikayecilerden yalnız birer hıkaye ile birer imza alacağı yerde, işi biraz daha geniş ölçüde tutup bazı hıkayecılerden bir yerine iki, hatta üç hikâye alsın, hıkayecılerm şahsi- yetlerini, sanat değerlerini belırten notlar koysun, dünün ve bugünün hi- kâyelerini ve hıkayecılerını mukayese etsin.. "Hikâye Defteri"ni okuyanlar da yalnızca peşpeşe sıralanmış hikâ- yelerı okumakla iktifa etmesinler. "Hi Defteri"ne hikâyeleri alı- nan hikayeciler şunlardır: "Dede Korkut, Mehmed oğlu Mustafa, Şeyh- zade Ahmet Lâmi, Nergisi, Aziz Ali, Ahmet Mi tat Samı azade Sezai, Halid Ziya _Uşakhgil, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ömer Seyfettin, Halide S» Meecmiüdülarına aböne kayilları buğlamıştır. 20 kuruşluk pulln kataloğ isteyinle. dip Adıvar, Refik Halit Karay, Yâ- kup Kadri Karaosmanoglu Reşat Nu- ri Güntekin, Peyami Safa, Ercümend Ekrem Talu F. Celaleddın Göktulga, Memduh Şevket Esendal, Sait Faik, Bekir Sıtkı, İlhan Tarus, Kemal Bil- başar, Samim Ko ocagöz, Orhan Ke- mal, Haldun Taner, Orhan Hançerli- oğlu, Muzaffer Hacıhasanoğlu, Ok- tay Akbal, Sabahattin Kudret Aksal, Yaşar Kemal, Faik Baysal, Umran Nazif; Tarık Buğra, Vüsat O. Bener. Nezihe Meriç, Tarık Dursun K, Mu- zaffer Buyrukçu.. Kültür Ordusu Teorisi veya, Bi- yolojik Sosyal Muvazene Plânı (Ahmet Şekuri Ataman'ın araştır- maları. ndaş Matbaası - Adana, 1956. 155 sayfa 200 Kuruş) Bu in “"ilmi" derinliği altında insanın ezilip gıtmesı işten bile de ğil!. Tarih - rafya ve Yurttaşlık bılgısı ogretmenı olan müellif kitabı- n adından da anlaşılacağı gibi or- taya yep yenı bir teori atıyor. Bu te- oriye göre askere alınan vatandaşla- rın hızmetlerı bir yıl uzatılır, bu bir yıl için er başına 2500 lira ücret ve- rilirse, bir yılda 40 bin kişiye ödene- cek - 100 milyon Ura ile bayındırlık sahasında bes yılda yapılacak iş bir yılda elde edilebilir. Gene yazarın dedıgine göre "Libe- ral teşebbüslerin kâr ve zarar mülâ- hazasından ötürü yapamıyacağı, ma- halli resmi müesseselerin de halkın maddi yoksulluğundan yapmaya ya- naşmadıkları yüzlerce imar işleri var- dır ki Kültür ordusu asıl onların ya- pılmasını omuzlarına almakla ve ayni zamanda bu faaliyetinin neticesi ola- rak iş sahaları yaratmakla halkın ve memleketin kalkınmasına yardımda bulunacaktır". Son sayfalardan, birinde de şu net : "1901 esinden beri Nobel ar- maganları dağıtılmakta olan Dünya Kapitalizmi sosyal sisteminin hakim olduğu şu yirminci asırda ne harp or- tadan kalkmış ve ne insanlık sulh ve refaha kavuşmuştur. Kabahat Dünya Kapitalizm sisteminin tezadlı bünye- sindedir. Dünya Kapitalizm sistemi- nin bozuk bünyesi yarine ayrı sosyal sistem tatbik edilmedikçe asırlar geç- se dahi dünyada sulh olmıyacak, in- sanlık refah ve saadete nail olamıya— caktır. Harp afetini yer yüzünden kaldıracak Dünya Milletlerini ebedi sulh ve refaha kavuşturacak sosyal sistem, benim ortaya sürdüğüm ve tatbikini istediğim Kültür Ordusu Te- orisi sistemi olacaktır. 1955 yılı Nobel armağanının hakiki sulhu temin ede- cek kıymette olan sosyal eserim yü- zünden bana verilmesi icap eder." Geçen hafta gazetelerde bu yıl için Nobel sulh mükâfatının verilmeyece- ğine dair bir haber vardı. Öyle sanı- yoruz ki "Kültür Ordusu Teorisi"ni ortaya atan Ahmet Şeküri Ataman'- in bu eseri, Nobel mükâfatım tevzi edenlerin eline geçmemiş.. 23