matruşlardı. Bulganin'in alelacele ye- tiştirdiği yeni uçaklar, Fransız kuv- vetlerini bombalamaya başlamışlardı. Fransa işte bunun üzerinedir ki, Kasım gecesi ateş kesmeye razı oldu Birleşmiş Milletler-ve Amerika, İn giliz re Fransız kuvvetlerinin Mısırı terkim ve onların yerini milletlerarası polis kuvvetlerinin almasını istiyorlar di. Eden bu teklifi de kabul etmişti. Fransaya da boyun eğmekten başka, yapacak şey kalmamıştı. Eden'in çilesi den bu gürültülerin mağlüp ada- mıydı. Halk efkârı, basın, kilise, Üniversite ve bütün anevî kuvvetler onun aleyhindeydi. Onları ayaklandı- ran sebep, Eden'in insan haklarını, milletlerarası hukuku ve ahlâkı hiçe saymasıydı Eden'e ve gazetelere, gönderilen mektuplarda ateş püskürülüyordu. Tanınmış filozof Bertrand Russel, Manchester Guardian'a gönderdiği bir mektupta "Hükümetin caniyane çılgınlığı karşısında, — İngiliz olmak- tan utanç duyduğunu" yazıyordu. Ox- Unıversıtesınde 350 talebe 30 profesör ve 10 kolej müdürü, Birleş- miş Milletler Andlaşmasının ayaklar altına alınmasını protesto ediyorlar- dı. Trafalgar meydanında toplanan 20 bin İngiliz, "Kanun isteriz, harp de- ğil!" diye bağırıyordu. Muhalefet li- deri Gaitskell, "Memleketin şerefini ancak tek bir şey kurtarabilir: Par- lamentonun hükümetin sıyasetını tak bih etmesi.." diyordu. Nutting'in is- tıfasından başka, 30 kadar muhafa- zakâr milletvekili Londralı avukat Lionel Head'in başkanlığında topla- narak hükümete karşı cephe almayı BEN-GURİON du. Arapların İsrail hudut karakol- larına, — İsraillilerin - Araplarınkine saldırmaları olağan işlerden sayıl- maya başlamıştı. Bir taraftan Arap memleketleri, diğer taraftan İsrail bütün guçlerını daha iyi sılahlanma— ya sarfediyorlardı. Nasır ve nanan diğer Arap lİliderleri Israil devleti Orta Doğu haritasından Bi- lınmedıkç sulhun mümkün olamı- yacağım söylüyorlardı. Halbuki dünyanın dörtbir yanın- dan gelen Yahudileri çöl ortasında kurduğu bir devletin bayrağı altın- da toplayan peygamber çehreli yet- mişlik ihtiyar ise bu genç devleti mutlaka yaşatmaya azmetmiş bulu- nuyordu. Çölü yeşertecek, fabrika bacalarını yükseltecek, komşu Arap devletlerine de hadlerini bildirecekti. David Ben-Gurion, Rus işgali al- tındaki Polonyadan kaçarak "mu- kaddes topraklar"a ayak taşmıştı Mücadelesine 1907 senesinde çift süren Ööküzleri gütmekle başladı. işlemek ona, çok sevdiği filozoflarını ve yordu. 1954'te parti mücadelelerin- den kuskun çıkarak siyasetten ay- rıldığı zaman, soluğu İsrailin en fa- kir kollektif çıftlıgınde almış, top- rağa ve sapana tekrar kavuşmuştu. David hayatını Yahudileri kendi- lerine ait bir ülkede, hür olarak Ya- şatmak gayesine vakfetmıştı 1933"- te Yahudi Ajansının İcra komitesi başkanlıgına seçilen Ben-Gurion her fırsatta "Bir Yahudi devleti kurul- ması fikrinden asla vazgeçmiyece- ğiz. Zira bu bizim için bir hayat me- mat meselesidir" diyordu 6 milyon Yahudinin ölümüne se- bep olan İkinci Dünya Harbinin baş- langıcına kadar, zulüm gören Ya- AKİS, 17 KASIM 1956 hudilerin Filistine hicretini temine çalışmıştı. Nazi ordularına karşı sa- vaşmak için teşkil ettiği İsrail Tu- gayı, harp içinde büyük yararlıklar göstermişti. Harpten sonra İngiliz İşçi hükümeti, mazi cehenneminden kurtulabilen yüzbinlerce Yahudinin İsralle hicretini, keyfi bir karar- nameyle menetti. Fakat Filistin kı- yılarında nöbet tutan "Royal Navy" ye ragmen muhaceret devam etti. İsrail "muhaceret savaşı"nı kazan- dı. Ben-Gurion 14 Mayıs 1948 de, İngiliz. mandasının kalkmasından bir fin evvel, İsrail Devletinin ku- ruluşunu ilân etti. Ben-Gurion mu- vakkat hükümetin başkanlığına ve savunma bakanlığına tayin edilince, ilk iş olarak memleketi her taraftan istilâ etmek isteyenlere karşı koru- yacak olan bir ordu teşkil etmeyi ele aldı ve buna başardı. Haganah - Sa- vunma teşkilâtının adı- ya mensup bir avuç genç subayın ve bütün hal- kın gayretiyle girişilen harp, zafer- le neticelendi. Bütün savaş günleri sırasında Ben-Gurion, millet ordula- Y1 arasında sivil elbıseyle fakat ba- şında bir miğferi olduğu halde dolaşırken goruldu. Bütün askerler ta ak saçlı, ali silahlı -peygamber yüzlü adama hayranda, Ölüme atıl- mak için onun bir ışaretını beklıyor— lardı Ben-Gurion, çocukluğundan beri “kuvvet" ile "Adalet'in biribirine bağlı olduğuna inanırdı. Maamafih maddi kuvvetin tek başına bir işe yaramadığını" da biliyordu. Fakat Adaletin yalnız başına kâfi gelmi- yeceğini bütün hayatı boyunca ug— radığı adaletsızlıkler ona iyice Öğ- retmişti. "Bugünkü düny amızda, an cak herşeyini hatta hayatını bile fe- daya hazır, maddi vi kuv- vetlerı haız bir milletin söz hakkına DÜNYADA OLUP BİTENLER düşünüyorlardı. Bevan "Tory"lere karşı müthiş bir hücumda bulundu. en hükümetinin devrilmesine ra- mak kalmıştı. Bu esnada Port-'Said'ın işgal edildiğine dair bir yanlış haber geldi ve hükümeti duşmekten kurtar— dı. Port-Said, Avam Kamarasında E- den tarafından işgal edıldıgının bildi- rilmesinden 24 saat sonra ele geçiri- lebildi. Fakat Eden bir yanlış haber sayesinde vartayı atlattı. İsrail'de olup bitenler Geçen haftanın başında, Pazartesi gecesi İsrail Radyosu müzik ya- yınlarına ara vererek, heyecanlı bir sesle şu haberi yaydı: "İsrail milleti! İşte — oğullarından birinin son bir muvaffakiyeti! — Bir Spitfire uçağının — -sürati saatte 560 Km., 4 mitralyözlü- pilotu, bir Mısır sahip olabileceği ispat — edilmiştir" iyordu. : David Ben-Gurion Israilin sahip olduğu bır gizli silâhtan, "hür yaşa- ma azrai"nden sık sık bahsetmeyi severdi. Hür yaşama azmıdır ki genç devlete, tor türlü düşman biat şartlarına ve Arap devletlerının tehditlerine rağmen, muhtaç olduğu enerjiyi teinin ediyordu. Gerek Rus- ya, gerek Batık devletler Arap memleketleriyle flört ediyorlardı. Nasır İsrail gemilerinin Kanal'dan geçişini menetmişti. Kanal'dan ser- est geçişi temin içte bugün neleri göze alan devletlerin, İsrailin maruz kaldığı ta haksızlık karşısında ses- leri çıkmamıştı. Birleşmiş Milletler bile birkaç defa İsralli "mütecaviz" İlkle itham etti. Yalnız Ruslar değil, Batıklar da Arapları silâhlandırı- yorlardı. Herşey İsralle karşıydı. Kanalın millileştirilmesi yüzünden İngiliz ve Fransızlarla Nasırın a- rası açılınca, İsrail bu müstesna fir- satı kaçırmak istemedi. İngiliz ve Fransızlara Kanal bölgesine asker çıkarmak için gereken bahaneyi, gö- nüllü olarak temin etti. Süveyş Ka- nalının doğu kesiminin işgali, İsra- ilin elinde Arap memleketlerine sul- hu imzalatmak içte kuvvetli bir koz olacakta Fakat ilgili devletler daha şimdiden İsrail — kuvvetlerinin eski hudutlarına çekilmesini istiyorlardı. Orta Doğuyu zehirleyen Arap - İsrail düşmanlığına acaba bu kuv- vet gösterisinden sonra bir hal ça- resi bulunabilecek miydi?- Bu, Dört Büyüklerin Orta Doğuda sulhu te- sis etme azimlerine ve Arap devlet- lerinin makul hareket etmelerine bağlıydı. Maamafih "eli silâhlı ne- bi bütün sulh arzusuna Trağmen uzun müddet sulhsuz yaşadık; ge— rekirse istikbalde de onsuz yaparız' demekten kendini alamıyordu.