B Gazeteciler Pedra'nın ölümü eçen hafta çarşamba sabahı Pa- ris'in en kibar -semti olan Neu- illy'deki bir klinikte, 29 yaşındaki bir gene. adam gazetecılık vazifesini so- nuna kadar yaptığı için hayata göz- lerini yumdu. Bu gazetecının adı, Je- an-Pierre Pedrazzini'ym' ve Neuiliy'- deki lüks kliniğe 5 gün önce Buda- peşteden bir hasta nakliye uçağı ile getirilmişti. Karnı ve sırtı obüslerle delik deşik olmuştu ean-Pierre Pedrazzini, Paris - Match'ın mesleki vasıflarının ilki cü- ret olan foto muhabirleri ekibine, men suptu. 8 yıldan beri dünyanın kavga çıkan yerlerini dolaşmaktaydı. Açık mavi gözlü, uzun boylu, güler yüzlü bir gençti. "Bir sene evvel çok güzel bir kız olan Annie Faik ile evlenmış— ti. Genç gazeteci hayatı çok seviyor, fakat her fırsatta hayatım tehlikeye atmaktan da geri kalmıyordu. Macar isyanının ilk gününde, Paris - Match' Ol fotoğrafçıları Andre Lacaze'ın et- rafında toplanmış, yapılacak röpor- tajlar hakkında görüşüyorlar Ped- ra -meslekdaşları onu öyle çağırıyor- lardı— şefine "Arzu ederseniz, Viya- Jean-Pierre Pedrazzini Mesleğini — yaparken... AKİS, 17 KASIM 1956 A S |I| N BİR MEKTUP A zizim Bahadır Gazetelerde okumuşsundur. Devlet radyoları, bizim mecmuanın bir ilânını neşretmeyi reddettiler. Halbuki ilânımız, son derece masumaney- dı Diyorduk ki "Hadiselerin içyüzünü soyley n Akis yarın Macarista- 1, Süveyşi duyulmamış tafsilâtile anlatıyor". Bu ilânı gören radyo ida- recileri adeta dehşete düştüler. Uzun tereddütlerden sonra, karşımızda ezilip büzülerek bu ilânı neşredemeyeceklerini bildirdiler. Gösterdik- leri sebep şuydu: Macaristandan ve Süveyşten bahsetmek siyasidir; radyo, nizamnamesi gereğince siyasi ilân negredemez! İdarecilere hatırlattık ki senin başında bulunduğun Havadis gazete- sinin hem Macaristandan, hem Süveyşten bahseden ilânlarını aynı rad- yo neşretmekte hiç bir mahzur görmemiştir. O zaman bize, şu cevap verildi: "— Haa, bakınız.. Bizim o ilânı neşrettıgımızde hadiseler böyle gelişmemişti. Şimdi kanaatimizce, Süve ve Macaristandan bah- setmek siyasi mahiyet almıştır. Nızamnamemız bu ilânı neşre manidir". Azizim Bahadır, bizim kanun ve nizamlara ne kadar riayetkar bu- lunduğumuz senin de meçhulün degildir Derhal ilânımızı değiştirdik. Gönderdiğimiz yeni metin şuydu: "Hadiselerin 1çyuzunu soyleyen Akis mecmuasının yarınki sayısını mutlaka okuyu Akis!". Fakat rad- yonun idarecileri gene dehşete düştüler. Ilanımızı neşredemeyeceklerdı Özür diliyorlardı. İkinci ilânımızın da reddedildiği gece radyolar senin Havadis gazetesinin bir ilânını okudu. Gönderdiğin muhabirinin Macaris- tanda mahsur kaldığını söylüyor, eski reklâmlarında bildirdiğin veçhi- le Macaristana alt havadisleri günü gününe veremeyeceğinden dolayı özür diliyordun. O zaman anladık ki radyolarımızın idarecilerini deh- şete düşüren ne Macaristan, ne de Süveyş kelimeleridir. Sadece ve sadece "Akis" ismidir. Bun an, Ur mecmua olarak ne kadar iftihar duyduğumuzu kolaylıkla tahmin edebilirsin. Ama Bahadır, Ur mesele ortada kalıyor. Demokrasi bu mudur? Şa- na, bir başka üzüntümü soyleyeyım Radyolarımızın bağlı bulunduğu teşkılatın başına oturtulan bir "uslu münevver”"den bundan başka bir hareketi zaten beklemezdim. Akis'in ilânının neşrinin Olimpus dağı sa- kinlerini kızdıracağından korkmuştur. Kendisini sen, benım kadar tanır- sın. Bir şey ilâve etmeme lüzum yok.. Ne var ki Bahadır o "uslu münev- ver'in de âmiri olan Bakanın Akis'e yapılan bu muameleyi tasvip etme- digini göstermemesi beni hakikaten müteessir etmiştir. Şimdiye kadar o Ba n Demokrasiyi böyle anlamadığı -belki safdillik diyeceksin- ümi- dini kalbımde hep muhafaza etmiştim. Hakikaten yazık! Bak, ben kalbimde başka bir ümid daha muhafaza ediyorum. Ben se- nin de, Demokrasiyi böyle anlamadığını sanıyorum. n hem gazeteci- sin, hem de Türkiye Büyük Millet Meclisinde Demokrat Partinin Erzu- rum milletvekilisinn. Ama Anayasa der ki "Her milletvekili, yalnız ken- dini seçen çevrenin değil, bütün milletin vekilidir". Bu bakımdan, benim de Meclisteki Vekılımsın Bahadır. Üstelik aynı meslekten olmamız seni mesleğin haklar hukukunu korumaya manen mecbur eder Onun için, basın işlerini tedvır eden Devlet Bakanından bir "sözlü soru" ile sormanı 1stıyorum Niçin devletin radyoları Akis'in ilânındaki "Süveyş" ve "Ma- caristan" kelimelerini siyasi mahiyette bulur da, Havadis'in ilânındaki aynı kelimelerde öyle bir mahiyet gormez" Ve neden devletin radyoları her gazetenin Ilanını neşreder de Akis'in ismini görünce tüyleri diken di- ken olur? Bu emokrasi? Bunu yapsın diye mi Türk milleti, men subu bulundugun Demokrat Partiyi adeta ittifakla iktidara getırmıştır" allah bu ümidi muhafaza etmiş olmamdan dolayı da, bir kere da- ha safdıllıkle itham edilmi Gözlerinden öperim, Bahadır Metin TOKER naya hareket edeyim" dedi. Aldığı cevap, "Pekâlâ git!" oldu. Tanklar edra ertesi gün Viyanadaydı. Ka- fasında tek bir fikir vardı: Maca- ristana geçmek.. Bir spor otomobil kiraladı ve Paristen ayrıklıktan 48 saat sonra Budapeşteye ayak basma- ya muvaffak oldu. Beraberinde gaze- tesinin muharrirlerinden Paul Mat- hias vardı. Trajedi 31 Ekim gecesi vuku bul- du. Pedrazzini kayganın kızıştığı bir sırada resim almakla meşguldü. İh- tilâlciler Komünist Partisi merkezine hücum etmekteydiler. Birdenbire Ma- car bayraklarına sanlı tanklar olta- ya çıkıverdi. Herkes gibi Pedrazzini e tankların ihtilâlcilere ait olduğunu 17