KADIN mak dinlemesini bilmek lâzımdır. Ay- nı meseleyi iki zıt zavıyeden gormeye çalışmak fikir değiştirmek irin değil, fakat fikir taassubundan kurtulmak için şarttır. Meselâ dünyanın neresin- den gelirse gelsin, her insan, kendi ırkının, kendi milletinin ustunlugune inanmağa meyyaldir. Bunun için ba- zı iddialarda bulunabilir, boş bir gu- rura, mutaassıp bir inanca kapılabılır Her insanın kendi milleti için bunu böyle kabul ettiğini düşünecek olur- sak meselenin gülünçlüğü kendi ken- disine ortaya çıkar. En üstün millet diye bırşey yoktur. Her milletin bazı çok büyük — meziyetleri ve bunların yanında bazı kusurları vardır Bunun gibi, on kadından ve on er- kekten dokuzu kendi cinsinin daha mükemmel olduğunu iddia eder. Me- selâ erkekler dünyadaki en büyük â- limlerin, ediplerin, tanınmış adamla- rın erkek olduklarını iddia edebilirler ama aynı şekilde kadınlar da çıkıp ekseri büyük canilerin, büyük duzen— bazların erkek oldugunu ileri sürebi- lirler. Bu iddialarda her iki taraf ta haklıdır. Bir insanın aynı meseleyi muhtelif zaviyelerden görebilmesi için kendisi- ni bir fikir jimnastiğine alıştırması şarttır. Meşhur Gandi sanayi ihtilâ- line düşmandı. O tren yollarını, ge- mileri, makınelerı tahrip etmek ister- di. Elbette ki siz onun gibi düşüne- mezsiniz ama hiç onun neden böyle duşundugunu düşünmeyi düşündü- nüz mü?. Şu halde sanki o karşıma- da imiş gibi yapınız.. Ona medeniye- tin nimetlerinden bahsediniz ve onun yarine kendi iddialarınıza itirazlar- da bulununuz.. Neticede onun gibi dü- şünmiyeceksiniz ama onu da haklı olduğu bazı noktaları tespit edip, fi- kirlerinizde daha az mutaassıp ola- caksınız. Ayni jimnastik pekâlâ günlük ha- yata da tatbik edilebilir. Meselâ siz bir kadınsınız ve s kocanıza içerlemiş durumdasınız. Tam kapıdan çıkarken, akşama buluşup bir nikâ- ha gideceğinizi size hatırlatmıştır. Bunda kızacak birşey yoktur tabii. Fakat mesele böylece kapanmamış- tır ki.. Meselâ fazla acık veya kapak, fazla süslü veya fazla ciddi giyinme- menizi tembih etmiş sonra kaçmıştır. Allah tan da sıvışmıştır. Çünkü onun- la ayna kanaatte olmadığınız aşikâr- dır. Bütün gün ne derece haklı oldu- ğunuzu düşünüp kendinizi yiyeceğini- ze, onun da, kendi cephesinden, neler düşündüğünü hiç tasavvur etttiniz mi ? Hatta o yokken onunla münaka- şa etmeyi hic tecrübe ettiniz mi?.. Haklı çıkacağınız muhakkaktır tabii.. Yalnız belki bir iki noktada sizi biraz olsun yumuşatabilecektir ve bu mu- akeme Jımnastıgı başbaşa kaldığı- nız zaman birçok şeylerı degıştırebı— lecek, hiç olmazsa sizi daha sükünet- le İîkır müdafaasına hazırlıyabılecek— tir. Muhakeme jimnastiği bizim gibi düşünmiyenlerin düşüncesini anlama- ya çalışmaktır. 26 H A modası - H modası AhI — Ah! Moda Dior'un sırrı ugün Dior, en aşağı Amerika Cum hur başkanı ve Marilyn Monroe ka- dar meşhur bir şahsiyettir'. Belki de onun ismini bilenler,' diğerlerinin is- mini bilenlerden çok daha fazladır. Dior dikiş sahasındaki büyük muvaf- fakiyetim birkaç sene içinde kazan- mış ve dünyaya nam salmıştır. Paris- te onun gibi meşhur birçok büyük terzi olduğu halde, acaba Dior neden bu kadar popüler olmuştur?. Dior'un Grace ve Margaret Hamiyetli — prensesler sırrı nedir?. Dior'un ilk meziyeti cesur oluşudur. İkinci Dünya Harbinin sonunda etek- leri birdenbire yerlere kadar uzatmış, bütün dikişte bir ihtilâl yaratmıştır. Ondan sonra da her sene kadınlara yepyeni bir siluet kazandıran yepyeni hatları ortaya atmaktan çekinmemiş- tir. O kadınların değişikliği ne kadar çok sevdiklerini herkesten çok daha iyi anlamıştır. Dior'un ikinci sırrı elbiselerinin çok sade görünüşleri altında gizledikleri ustalıklı kupler kadını güzelleştiren buluşlar nereden başlayıp nerede bittiği bellı olmıyan penslerdir. Dior'- un elbiseleri fevkalâde bir yumuşak- lıkla kadın vücuduna intibak eder, ka- dına bir sıklık verir. Bu modern giyim anlayışının bir şartıdır. Dior'un üçün- cü sırrı her modelindeki beklenmıyen küçük surprız detayıdır Bir iğne, bir en fiyonk, bir bir çiçek onda beklenmedik yerde kullanılmakta, müşterilere, hayret — çığlıkları attır- maktadır Dior un modelleri sade görünüşleri- mulaj"sız en zor kopya edılebılecek modellerdır Cemiyet Bir borç Zenginlik ve şöhret sahibi olmak muhakkak ki çok iyi birşeydir. Fa kat bazı insanların cemiyet sayesinde ekle ettikleri bu nimetler, onları ge- ne cemiyete borçlu kılmaktadır Av- rupada olsun, Amerikada olsun zen- ginler muhakkak hayır cemiyetlerine yardım ederler ve bu* hayır cemiyet- lerinin kalkınmasına çalışırlar. Onlar için bu adeta bir şeref borcudur. Be- le zengin erkeklerin karıları için ha- yır cemiyetlerine yardim, adeta nor- mal bir mesai addedilmektedir. Zengin kadınlar yeni yıl hazırlıkla- rına yalnız büyük terzihanelerde ve lüks mağazalarda başlamaz, hayır cemıyetlerınde ve bu hayır cemiyetle- rinin tertipledikleri balolarda kendile- rinden daha az şanslı olarak doğanla- ra yârdım maksadı ile işe gırışırler New York' tan alınan bir habere gö- re Prens Rainier ile Grace de Mona- co bu şekilde tertıplenen bir toplantı- da iane sandığına gayet dolgun bir çekle iştirak etmişlerdir. Bu kadın Ce— mıyetının fahri başkanlığım yap Grace, üzerine çok şık bir hamılelık elbısesı giyinmişti ve aynı durumda bulunan bir başka kadına elbisesinin modelini memnuniyetle vermişti. Bu sırada İngilterede de, Pren Margaret in isminden 1t1f de edıl— miş ve fakirlere yılbaşı hediyesi te- min edecek düşündürücü bir teşeb- büse geçilmişti. Bu, yılbaşı ve Noel için satışa arzedilecek bir din kitabı idi ve her sayfasında tanınmış bir İn- gilizin en çok beğendiği dini bir öğüt yazılıydı. Kilise ile halkın arasında ise Prenses Margaret vardı. Zira bu teşebbüsün hamisi olarak kendisini seçmişlerdi. AKİS, 17 KASIM 1956