BASIN sanmıştı. Fakat Macar bayraklarıyla örtülü tankların ıçınde Ruslar' vardı, kalabalığı kurşun yağmuruna tutma- ya gelmişlerdi. Tanklar ateş saçmağa başladığı zaman ilk ağızda yaralanan lar arasında Pedra da bulunuyordu. Karnına ve sırtına mermiler isabet etmişte bir bacağı kırılmıştı. Genç gazeteci Budapeşte kaldırımlarına se- rilip kalmıştı. Paul Mathias onu yer- den kaldırdı. Tüfeklerini bırakarak yardıma koşan iki Macar işçisinin yardımıyla Pedra'yı metruk binasına taşıyabildiler. ne gelir gelmez, fotoğraf makinası- nın ve filmlerinin ne olduğunu sordu. Ruslara müracaat Pedra arkadaşlarının gayreti şaye- sinde Budapeştenin bir hastahane- sine kaldırıldı. Acele ameliyat edildi. Durumu son derece vahimdi. Ertesi gün başbakanlıktan hususi bir uçak temin eden kayınbiraderi Dr. Dieck- mann, Pedra'nın yanına geldi. Dr. Dı- eckmann, "onu mutlaka Parise götür- meliyiz" diyordu. Fakat bunun nasıl Son yıllarda, bilhassa son ay- arda "Ne yapacağız; ne ola- " i bütün gönüller- de yer etmiştir. Bu suallerin bir tek şeyi, rejim meselesini, kasdettikle- ri —muhakkaktır. Bu endişe; son zamanlarda cemiyet — hayatımızın bariz alâmeti olmuştur. Bejim der- dinin sadece bir iç gelişme problemi olduğunu sanmak gaflettir. Bejim cağız?.. "milli beka" davası olduğundan bir an şüphe etmemeliyiz. Son yıllar- da, iktisadi hayatımızın bir hercü- merc haline gelmesi, dış polıtıkada yer yer başarısızlığa — uğramamız, anime hizmet müesseselerinin keş- mekeşi doğrudan doğruya rejim meselemizle alakalıdır İç ve dış o- layların — lâyıkiyle tartışılmaması, ihtisas ve bilgi sahiplerinin oyları- nın alınmaması, tenkide müsamaha gosterılmemesı söz ve basın hürri- yetinin asgariye indirilmesi, hükü- met icraatının açıkça ve serbestçe münakaşa mevzuu dahi olamaması bizleri bugünkü — elemli sonuçlara sürüklemiştir. Kanaatimizce, bun- ların halli de rejim meselesınm hal- linden başka bir şey değildir. Biraz evvel “"milli beka" tabirini boşuna kullanmadık. — XX. asrın i- kinci yarısında, diğer memleketle- rin asırlarca evvel halledip kapa- dıkları davalarla Türkiyenin daha ozon müddet oyalanmağa taham- mül . Uzun müddet efen- dılıgını yaptığımız komşu memle- ketler bir tarafa, Afrika. Asya ve Uz Asya devletlerı dahi siyasi olgunluklarına kavuşmuşlar, bir çok sonra Vıyanadaydı dilen Parise getirdi. ameliyesinden sonra, Pedraz dostları, ümitsizliğe etmıyorlardı bir işe yaramaması kat talihsiz gencin sıhhi durumu git- tikçe ağırlaşmaktaydı. mümkün olacağını, biten yoktu, Buda- peşte'ye uçak getirmek artık müm- kün değildi. üzere olan bir hasta nakliye bulunduğu haber alındı. Güç bela ya- ralı temin edildi. nına taşıdılar. ve dramatik bir Ruslar hiç bir uçağın havalanmasına müsaade etmemek kararını almışlar- dı. Dr. muhabırı sefarethaneye koştular. zun münakaşalar ve ricalardan sonra nihayet Sovyet makamları istisnai o- larak uçağın havalanmasına rıza gös Bu sırada -hareket etmek uçağı gazetecinin bu uça ğa alınması Pedrazzini'yi hava ala- Fakat bu sırada yeni aksilik daha çıktı: ieckmann ve France-Soir'ın Üz terdiler. Hasta nakliye uçağı iki saat Oradan temin e- bir uçak Pedrazzini'yi Bu mucizevi tahlısıye drazzini'nin kapılmayı kabul Bu kadar gayretin hiç İmkânsızdı. Fa- iğer Pedra sadece bir bacağının kesil- REJİM, AHLAK hususlarda bizleri fersah fersah geçmişlerdir. Birmanya, Cava, Hin- distan ve Seylân süratle manıaları atlamışlardır. Biz hâlâ "irtica var mıdır, yok mudur" gevezeli- ği yapalım bu memleketlerde din partileri, diğer siyasi partiler kar- şısında üstüste mağlübiyetlere uğ- ramaktadırlar. Tunus ve Cezayirde kadın milisler döğüşmtekte, düşman- la orta in adamlarının Vatanse— verler tarafından icabına" kılmaktadır. Her memleket belırlı bir gelişme prensibi ve iktisadi fel- sefe benimsemişken biz — "Plânlaş- ma olmalı mı, olmamalı mı?" te- raneleriyle kıymetli, hatta hayati yıllar kaybetmekteyiz. — Evvelâ zi- rat sektör, Üüç yıl sonra olmadı sı nai sektör, bu da tutmazsa yatırım- lar haydi başka bir sahaya. İşte devlet politikamıza hakim olan ir- rasyonel, hayali ve metodsuz zih- niyet budur. . Gene kanaatimizce, bu zıhnıyetın değişmesi mutlak su- rette rejim meselesinin halline bağ- lıdır * ncak — rejim meselesinin aydın geçinenlerimiz tarafından lâyı- kiyle — anlaşıldığından — şüpheliyiz. Bunun ehemmiyetini kavrıyamı- yanlardan başka, bunu kütleye in- dirmek lüzumuna, inanmıyanlar da- hi vardır. Bereket ki Milletimizin çoğunluğu, bu Zzavallı yarı- aydın— larımızdan daha şuurludur. Hele köylümüzün istenilen siyasi olgun- luğa erişmediği, fikri gelişme kı- vamına gelmediği ise hayasızca bir efsanedir. Bütün seçimlerde, bil- diğini sanıyor, mesleğine tek bacakla devam edip edemiyeceğini öğrenmek istiyordu. Yegâne — düşüncesi buydu. Bir de Paris-Match'ta çıkan fotoğraf- larını görmek 1stıyordu Gazeteyı gör mesine müsaade edilm ira O sa- yıda Pedra'nın Macarıstanda çektiği talimlerin yanınd kendisinin ölüm döşeğinde yüzü gözü kan içinde bir fotoğrafı da vardı. Diğer kurbanlar Son kanlı hadiseleri takip eden ga- zeteciler arasında tek kurban Ped- Fakat ilk kurban oydu. çarpışmaların fotoğrafla- ününe gazetelerine yetiş- tirmek ve meslekdaşlarını atlatmak ateşiyle yanan bir sürü gazeteci, ha- yatlarını hiçe sayarak vazifelerini yapmaya çalışıyorlardı. Mısır'da kan- lı bir. harp cereyan ediyordu ve har- bin şakası yoktu. Nitekim bir ciple en ileri hatlara yaklaşmaya çalışan Amerıkan Magnum ajansım muhabi- i David Seymour ile Paris - Match'ın fotografçısı Roy, Arap mevzılerınden ra değildi. Mısır'daki rını günü VE AYDINLAR hassa son iki seçimde Anadolunun büyük çoğunluğu aynen iki üç bü- yük şehrimiz gibi rey — vermiştir. Köylümüz rejim meselesini de, se- çim meselesini de, geçim meselesi- ni de iyice anlamıştır Bunları ye- niden savsaklamağa çalışanlara da İlk fırsatta — derslerini verecektir. Tahsil ve eğitim bahaneleri de ay- rı efsanelerdir. Hürriyeti ve hür- riyetin teminatını istemek, bunun için de her şeyi göze almak ona lâ- yık olmak demektir. Bu kâfi de- ğil midir?.. Hem sorarız, XIII. a- sırda. senyörlerinden hürriyetlerini alan İsviçre dağlıları daha mı tah- silliydiler?.. Asırlarca evvel kral- larını Büyük Sartr'ı İmzalamıya mecbur eden İngiliz köylüleri daha mı iyi eğitim görmüşlerdi?.. İskan dinav demokrasileri bataklıklarda doğmadılar mı?.. * Bırbırme karıştırmayalım. De- mokrasi eğitim değil, evvelâ bir ahlâk — müessesesidir. ğiti ve teknik, bu ahlâkın tabii neticeleri olmuşlardır Batı devletleri bu- günkü güçlerine ahlak prensip- lerinden hareketle gelmişlerdir. Va- tandaşın moral kıymetlerine ria- yet, insanlık haysiyetine saygı, ha- iki demokrasilerin temel — şartla- rıdır. Bu şartlar, geniş manada düşünülecek olurlarsa, ahlâkın ta kendisi değiller midir?.. Bu şartla- aramıyan bir cemiyetin mevcu- diyeti artık düşünülebilir mi?.. E- vet, bizim rejim meselemiz, bir ah- lâk meselesidir Ancak itiraf etmelıdır ki — rejim AKİS, 17 KASIM 1956