Üniversiteli “Eski ğin bile tohumlarını ekiyordu. Ama anlaşılıyordu ki gençler, kendilerini ümidsizliğe kaptırmamışlardı ve herkes elinden geleni yaptığı, herkes elinden geleni yapanı desteklediği takdirde zaferin kimde kalacağını bi- liyorlardı. Bunun da misalleri, ortada eğil miydi? Yalnız, iş bilhassa mü- nevverlerin vazifeleri başında meta— netle dayanmalarında, ne kaba kuv- vet karşısında yılmak, ne kötü örnek- lere bakıp onlara kapılmak suretile mücadeleyi terketmemelerindeydi. İstanbul Üniversitesinde Bu haftanın ortasında ise, talebe İs- tanbul Hukuk Fakültesinde Ragıp Sarıcayı alkışlıyordu. — Ragıp Sarıca. dare nun ilk dersine üzerin- de profesör kisvesi bulunmaksızın gir mişti. Halbuki ilk derslere hocaların kisveyle girmeleri İstanbul Üniversi- tesinde âdetti. Ragıp Sarıca, üzerinde Üniversite kisvesinin bulunmamasını şoyle izah etti: Yeni okumaya — başladığımız ders siyasi ve fikri hukukla ilgilidir. Memlekette bugün basının fikri hür- riyeti ve bilhassa ÜUniversitenin du- rumu ortadadır. Bu yüzden profesor— lerin şeref kisvesi olan cübbeyi giy- memeyı tercih ediy, " Talebe bu sozlerı çılgınca alkışladı. Alkışlar herhalde basın hürriyeti ve İniversite muhtariyetinin - bugünkü durumunun tasvibi manasını taşı- maktan hayli uzaktı. Gençler birkaç gün evvel de İstanbul da, Muhalefet lideri İsmet İnönüyü Ankaradakınden_ de coşkun şekilde alkışlamışlardı. İsmet İnönü Teknik Üniversite rektörünün davetine ica- bet etmiş ve açılış merasimine git- mişti. -İstanbul ve Ankara Üniversi- teleri rektörleri kendisini çağırmama- AKİS, 10 KASIM 1956 gençler İnönü'yü uğurluyorlar askerler asla ölmezler" yı daha ihtiyatlı bulmuş olmalıydılar- Orada, kelimenin tam manasıyla gö- TÜ lmemış tezahürat yapılmıştı ve bu tezahürat elbette ki resmi tezkereler- le tertiplenmemişti. Salona girişinde Muhalefet liderini var — kuvvetlerile alkışlayan gençler toplantı bittiğinde u otomobi kadar öylesine teşyi etmişlerdi ki radyolarımızın spikerleri bunu görselerdi ve — radyolarımızdan Öyle havadislerin de verilmesi âdet bulunsaydı kullanacak kelime bula- mazlardı. Talebeler otomobili bir kaç defa havaya kaldırmışlar ve Üniver- sitelerinin bahçe kapısına kadar İs- met İnönü lehinde muazzam tezahü- ratta bulunmuşlardı. Muhalefet- lide- ri, gençler tarafından sarılmış ve teş- yi olunmuştu Alkışlanan kimdi ? Eski bir kuman- dan, milli kahramanlarımızdan biri, ömrü memleket hizmetinde geçmiş bir devlet adamı, bugün Muhalefette ulunan bir polıtıkacı" Elbette ki bunların her birinin o alkış seslerinde hissesi vardı. Ama — gençlerin büyük tezahüratına muhatap olan adam yetmiş yaşının üstünde bulundugu halde hemen herkese misal olacak bir iman, cesaret ve metanetle mille- tini insan gibi yaşamanın tek yolu o- lan Demokrasi istikametinde ilerlet- meye, hürriyetin hiç bir başka nimet- le ölçülemeyeceğini ispat etmeye, on bir sene evvel elile -ve bütün Türkle- rin hakiki arzularına tercüman ola- rak- açtığı bir. devrı kapatmamaya ça lışan adamdı. t İnönü her şeyden fazla o sıfatı dolayısıyla gençliğin sevgi gösterisine hak kazanıyordu. İk tidar, Muhalefet; Demokrat Parti, Halk Partisi.. Bunların hepsi ikinci planda kalıyordu. Nitekim bundan bir yıl evvel de aynı gençlik, eş isti- YURTTA OLUP BİTENLER kamette olduğu, mücadele edeceği ü- midi beslenen Demokrat Fuad Köp- rülüyü omuzlarında taşımıştı. O yola sapan herkesin gençlerden o sevgiyi göreceğinden emin olunabilirdi. Partilerden evvel memleket iteldin Muhalefet partileri arasın- daki münasebetin çok soğuk bir safhaya girdiği Ve profesyonellıge ye- ni atılan amat i i birler ötü bir sırada 1şb1rlıkler1n1 devam ettiren Gençlik kolları, buyuklerını vazıfelerını yapmaya ça- ğıran bir müşterek tebliğ neşretmiş- lerdi. Bu buyuklerın memlekete, mil- lete ve yetıştırdıklerı gençliğe karşı bir vazifeleri vardı. Gençler bu vazi- fenin ifâsını bekliyorlardı. Böylece ortaya konuluyordu, ki hakiki hayata gözünü Demokrasi ile açmış ve on bir seneden beri hürriyetin ne olduğunu anlamış bir nesil işlerin idaresini eli- ne bizzat alacagı devrin gelmesini sü- künet içinde beklerken bugün işba- şında bulunanların her hareketini de büyük bir dikkatle takip ediyor, hat ta onlara örnek oluyordu. İki parti gençlik kollarının müşterek beyanna- mesi karışık siyast hayatımızda bir ışık alâmeti görmüştü ve müfrit poli- tikacıların hem ibret almaları, hem tutumlarını değiştirmeleri lazımdı Zaten siyasi partilerin 1ç1nde bu gıbı kimselerin yıldızının kara baş ladığının delili, Boyacıgıllerın akıbe tiydi. Aynı istikametm başkalarını da aynı akibete götüreceğinden zerrece şüphe yoktu. — Gençlerin vazifelerini şuur içinde müdrik bulunduklarım hissettirmeleri, bu haftanın başında pek çok kimsenin yüreğine huzur ge- tirmişti. Turhan Feyzioğlu Profesör - dediğin..,.