İşte komünizm! Bu fırsattan — istifadeyle halk, ko- münizmin ne olduğunu bütün dün- yaya ilân ediyordu. Geçen haftanın nunda cumartesi günü Gyor'daki milliyetçiler basın mensuplarını davet ettiler. Yabancı gazetecilere, bir dik- tatörlük rejiminin ne olduğunu gös- tereceklerdi. Onları şehrin en modern bınalarından birine götürdüler. Bura- V.H. karargâhıydı. Merdivenler- den indirdiler, kalorifer — dairesinin arkasına soktular. Bir oda vardı. Kü- çük bir oda.. Duvarları, isle kaplıydı. İkinci Dünya Savaşında harp muha- birliği yapmış olan muhabirler, nere- de olduklarım derhal anladılar. Bura- sı, bir fırındı. İnsanların yok edildiği bir fiırın.. Milliyetçiler izah ettiler: Polisin işkencesine dayanamayıp ö- lenler burada yok ediliyordu. Mahzende tabutluklar da varlı. Bedbaht sanıklar, yakılmadan önce oralarda ıstırap çekiyorlardı. Binada muazzam bir de telefon santrali mev- cuttu. Bu aletler sayesinde Batı Ma- caristandaki bütün telefon muhave- releri dinlenebiliyordu. Tertibat o ka- ar mükemmeldi ki aynı anda yirmi muhavereyı bile tele almak müm- ndü Fakat milliyetçilerin — gösterdikleri bundan ibaret kalmadı. "Geceyi gün- düze katarak Macar milleti için ça- lıştıkları" devletin resmi radyoları, gazeteleri tarafından ilân edilen dik- tatörlerin ve hempalarının nasıl bir hayat sürdükleri bu vesileyle ortaya çıktı. Milliyetçilerin eline geçen b tı bölgesi, komünist liderlere tahsıs edılen vıllalarla doluydu. Bu villala- rın, e havuzları dahi vardı. Vil- lalar 1ht11al patlak verdiğinde lider- lerın palaspandıras kaçtıklarını gös- teriyordu. Halk, sadece Rakosinin villasına gırdı ve yağma etti. Komü- nist lider bütün kâğıtlarım olduğu gi- bi bırakmıştı. Kagıtlardan anlaşıldı- ğına göre, resmen aldığı maaş resmi kurdan 1 milyon 200 bın franktı. Bu, 40 bin flören ediyordu. Villa, son de- rece muhteşemdi. Böylece Diktatör faşist Peron ile Diktatör Komünist Rakosi'nin dünyadaki bütün diktatör- ler gibi ehlikeyf oldukları meydana çıkıyordu. Franko da öyleydi., Tito da öyleydi, Soekarno da öyle.. Dik- tatörler, dünyada ayrı bir sınıf teşkil etmeliydiler. Dönen talih akat sevinç uzun sürmedi. Doğu hududundan gelen haberler endişe vericiydi. Rus birlikleri tekrar yığı- nak yapıyorlardı. Nagy Moskovadan izahat istedi. Moskova artık Nagy'yi tanımıyordu. Bu sırada Kadar'ın Ma- caristanda asayişi temin için hükü- met başkanı sıfatıyla Sovyet kıtala- rının yardımım resmen talep ettiği haberi Rus radyoları tarafından dün- yaya yayınlandı. adar Budapeşte- den ayrılmış ve doğuda bir kukla hü- kümet kurmuştu Macarlar son bir ümidle batıya döndüler. Fakat batının bir kısmı bu AKİS, 10 KASIM 1956 KARDİNAL 1949 şubatında soluk yüzlü, göz- lerinin altı çürük, bitkin bir ra- hip komünistlerin elinde oyuncak olan bir halk mahkemesinin kar- şısında beş gün müddetle ayakta durmaya çalıştı. Kendisini sorguya çekenlerin işi çok kolaydı. Yargıla- manın beşinci günü Romen Katolik Kilisesinin başında bulunan Kardi- nal Joseph Mindszenty — müebbet hapse mahküm edildi, Bu adamın suçu vatana ihanet, kanunlara karşı gelmek ve memleketin yük- sek menfaatlerine aykırı hareket etmekti. New York Başpiskoposu Kardi- nal Spelman bu mahkemeye ait fotoğrafları görünce — irkilmişti. Mindszenty'nin uydurma bir mah- kemenın kurbanı okluğunu ve hak- sız yere uzun vadeli bir ölüme mahkum edildiğini açıkça ifade et- Bu Budapeşte yargılaması, ko- munıst âlemde "mizansendi muha- keme" diye anılan facianın son perdesiydi. Bazı kaynaklara göre, yargılama sırasında — uyuşturucu ılaçlar kullanılmıştı. Bu hadiseden birkaç hafta önce, hükümetin kendisini tevkif edeceği anlaşıldığı zaman Kardinal, tebaa- sını ikaz makamında, bir işkence netıcesınde ağzından 'alınacak ha- Zzır itiraflara inanmamalarını söy- lemişti. Bu yargılama faciası 1948 yılı- nın son günlerinde başlamıştı. İş- kenceyi yapanlar rahiple yedi gün uğraşmışlardı. Yirmi dört saatte iki saat uyumasına izin veriyorlar- dı. Sorguya münasip zamanlarda ara verilerek Kardinal eski "dost- lar"ı ile görüştürülüyor ve bu söz- de dostlar vasıtasile ona, Papanın bile artık kendisiyle ilgilenmediği intibar verilmeğe çalışılıyordu. Al- tı hafta sonunda "zihin temizleme" işi tamamlanmış ve dram hemen hemen sona ermiş gibiydi. Fakat acaba gerçekten öyle miydi ? Yoksa muhakeme, işin sa- dece başlangıcı mıydı? Kardinal, sıhhati çok bozuk bir halde hapishaneye gönderildi. Ki- lisenin bu en yüksek şahsiyeti için hiç bir imtiyaz tanınmamışa ben- ziyordu. Duyulduğuna göre birkaç defa oradan oraya nakledilmişti. Kardinali yalnız, bir köylü olan annesinin görmesine izin verili- yordu. Buna da kadın sırf inat ve sebatı sayesinde muvaffak olabil- MİNDSZENTY Ç & DÜNYADA OLUP BİTENLER inişti. Nitekim 5 yıl içinde oğluna ancak 12 defa görebildi. Fakat zamanla yeni bir dramın perdesi açılmağa başladı. -Macar halkı arasında — huzursuzluk artı- yordu. Sorular soruyorlardı. Dua ediyorlardı. 1955 içinde Kardinal Mindszenty Pecs'te bir şatoya nak- ledildi. Çok hasta ve zayıftı. Bu sırada kendisine bir teklifte bulu- nuldu. Eğer Komaya gidip orada kalmağa razı olursa, serbest bıra- kılacaktı. Kardinal bu teklifi red- detti. Bunu, yeni bir hapis devresi ve başka bir teklif takib etti. yeni teklife göre, vaiz vermemeyi ve toplulaklarda konuşmamayı ka- bul ederse serbest bırakılacaktı. Kardinal bunu da reddetti. Kardinalin ileri sürdüğü lar şunlardı: Kilise 1şlerıyle 11g,ılı olarak muhaberatta bulunmasına, erbestçe seyahat edebilmesine, Kilise işlerinde Komadan başka o- torite tanımamasına izin verilme- liydi ve "Barış papazları" denilen ruhban sınıfı lağvolunmalıydı. Bun lar, Komünist Hükümeti destek- leyen bir papazlar grupu idi. Bundan birkaç hafta önce ise Kardinal sessizce Peşteye 50 mil mesafedeki Szomor'a — götürülmüş ve orada tahliye edilmişti. Fakat ona rağmen henüz kanunen serbest bırakılmış sayılmıyordu. Oturdugu eve ziyaretçilerin — girmesine izin Verılmıyor fakat alınan haberlere göre köy içinde dolaşmasına mü- saade ediliyordu. 22 Ekim günü Gyor'daki bir a- çık hava toplantısında konuşan hatipler Kardinalin serbest bırakıl- masını istediler. Nihayet Kardina- lin ihtilâl kuvvetleri tarafından serbest bırakıldığı ilân edildi. 64 yaşında bulunan Kardinal, Macaristanlı Var bölgesinin bir köyünde doğmuştu. And soyadı Pehm Alman adına benzediğinden, kendisi de tamamile Macar sayıl- mak istediğinden, bu adı bıraka- rak Mindszenty adını almıştı. Bu ad, doğduğu köyün adından, Csehi- mindszent'ten geliyordu. Macar halkının yüzde 60-70 ka- darının Katolik olduğu söylenir. Müşahitlerin bildirdiğine göre, ki- liseye gidenlerin sayısı hiç bir za- man, son yıllardaki kadar yüksek olmamıştır İşte, ihtilâlin son günü Ameri- kan elçiliğine sığınan adam budur.