YURTTA OLUP BİTENLER çim beyannamesine, .1950 hükümet beyannamesine bağlıyım. Fakat lardan inhiraf — ettiğinizi gördüğüm zaman, kendi taahhüdlerime, pren- siplerime ve yeminime sadık kalmak maksadile bu mes'üliyeti sızınle bera— ber devam ettirmek isteme Cihad Baban eski prensıplerın par- ti içinde müdafaasını neden yapmadı- ğı sualine maruz kalabileceğini de hatırlatıyor ve "Bugüne kadar mücadeleye imkân verecek bir uya- nıklığın partide doğup doğmayacağı- nı bekledim. Şu satırları yazarken bu ümidini kaybetmiş bir insan olduğu- mu da teessürle ifade etmeliyim" di- yordu. Aydın Kökerin Tercüman bürosuna dönüşünden pek kısa bir zaman son- ra telefon çaldı. Muzaffer Ersü ken- disini — Başbakanlığa rica ediyordu. Gitti. Hususi Kalem Müdürü biraz ev- vel aldığı mektubu iade ediyordu. Ad- nan Menderes bunu kabul etmeyece- ğini bildirmişti. Adnan Menderes ta- bii sadece mektubu kabul etmiyordu. İstifanın kabul edilip edilmemesi ba- his mevzuu değildi. Karışan teşkilât 956 D.P. sinden ayrılan 1946 De- mokratlarının arasına Cihad Baban da karışırken parti teşkilâtı hemen Ser yerde bir garip manzara arzedi- yordu. Zaten ortada 1946'daki mana- sıyla bir teşkilâtın kalmadığında, sa- dece bütün kademelerde birbirine gir- miş şahısların bulunduğunda yüksek partılıler dahi müttefikti. Bu yüzden dir ki bir çok yerde D.P. kongrelerı gazetelerin günlük — zabıta haberleri arasına girmişti. Bu yerlerin biri, İs- tanbuldu. İstanbulda Köprülü hızbıne karşı savaşan Sarolcular, Hüsnü Ya- manın şahsında bir şef, 'eski Eminö- nü ilce başkanı Nuri Atılganın çıkar- dığı bir akşam gazetesinde de neşir organlarını bulmuşlardı. Bu gazete- nin yazdığına göre D.P. Kongrelerin- bir seyyar ekip semt semti dolaş- tırılıyordu. Ekip mensupları her, kon- grede, yoklama sırasında, başka baş- ka isimler altında rey kullanıyorlar- dı. Sarolculara göre, bunlar Köprülü- lerdi. Bu haftanın başında Şehid Muhtar ocağının kongresinde gene böyle bir ekip mensupları delegeymiş gibi yoklamaya katıldığında Sarolcu- lar orada, hazır bulunan, İl Başkanı Orhan Köprülü nezdinde İtirazda bu- lunmuşlar artık bu kadarının olama- yacağını haykırmışlardı. Bunun üze- rine Kongre tehir olunmuştu - İstanbulda bunlar cereyan ederken İzmitte de il teşkilâtına Genel Mer- kezce toptan işten el çektiriliyor, bir müteşebbis heyet kuruluyordu. İzmitli Demokratlar idare kurulların- dan ayrılmak niyetinde olmamalıydı- lar ki il binasına toplandılar ve teza- hürata başladılar. Fakat Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri kanunu hazırdı. Emniyet kuvvetleri nümayişçileri da- ğıttılar. Türkiyenin her tarafında Vazıyet 19 bunu andırıyordu. 1946 D sinin ve- zinde yeller estiği muhakkaktı O za- 6 Cihad BBan O çıkarsa... manın Demokratlarına kuvvet ve a- zim aşılayan hürriyet, demokrasi fi- kirleri yerlerini "İktisadi İstiklâl Sa- vaşı veren Şefin etrafında milletin tek vücud, yekpare kütle olması" terane- sine bırakmıştı. Partide artık hürri- yetlerden değil, — otoriteye saygıdan. Şefe, bağlılıktan bahsediliyordu. Hat- ta hürriyet, bilinen şeklile demokrasi Server Somuncuoğlu .. bu girer memlekete ve millete zararlı bile bu- lunuyordu. Bu teranelerin hangi mak- sadları gizlediği 1948 Demokratların- dan pek azının meçhulüydu. Bunlar kendilerini yeni şartlara maâlesef uyduramıyorlardı! Esef edilecek nok- ta, Cihad Babanın dediği gibi, eski prensıplerın parti içinde müdafaasına ân verecek bir uyanıklığın par- tıde yaratılamamasıydı Herken Mertline giderken... Fakat Cihad Babanın 1946 Demok- ratlarının peşine takılarak parti- den ayrıldığı hafta bir hadise cere- yan etti ki pek çok muhterem vatan- daş şöyle düşündü: Böyle bir parti- den ümid nasıl kesilebilir? Bakınız DP. saflarına kim iltihak ediyordu: Memleketimizin tanınmış iş adamla- rından Server Somuncuoğlu! Server Somuncuoğlu den Sinop mil- letvekili seçilmiş, 1954 seçimlerinden sonra partisinin - o zamanki partisi- nin . Meclis Grup Başkanlığına geti- rilmiş, sonra... Muhalefetin vaziyeti- nin pek çok kimse tarafından meşkük bulunduğu, iktidarın "kanunların mecburiyeti dışında muhalefeti tanı- mıyoruz" dediği, antidemokratik ka- nunların birbirini takip ettiği ve So- muncuoğlunun ortağı Cavurisin mu- azzam bir vergi kaçakçılığı ithamı altında hudut dışı edildiği günlerde partisini suçlandıran bir beyanat ya- parak istifasını vermişti. O zaman C.H.P. batmamıştı Şimdi Server Somuncuoğlu "iktisadi bilgi- sinden iktidarı faydalandırmak" gibi asil bir maksadla D.P. saflarına ilti- hak ediyordu. Faydanın karşıhklı O- lacağından zerrece şüphe yo Universiteler Uyumayan Gençlik eçen haftanın sonunda Ankarada Siyasal Bilgiler Fakültesinin spor salonunda toplanmış çok sayıda genç, kendilerinden pek az yaşlı bir insanı ellerinin bütün — kuvvetile alkışlıyor- lardı. O gün. Fakültenin açılış mera- simi yapılıyor ve Dekan Turhan Fey- zioğlu konuşuyordu. Merasimi takip edenlerden biri, dinmek bilmeyen te- zahürat karşısında yanındakinin ku- lağına eğildi ve: "— Bu kadar ses, sadece el kuv- vetinden çıkmaz. Inan bana bunun i- çinde iman kuvveti var" Hakikaten böylesine hararetle al- kışlanan Prof. Turhan Feyzioğlunun şahsı değil, onun temsil ettiği fikirler ve bu fikirlerin savunmasında göster- diği medeni cesaretti. Prof. Turhan Feyzioğlu özlediğimiz — Üniversitenin özlediğimiz — öğretim üyesiydi. — Açış konuşmasında şöyle dedi: — Bir memleket en ziyade nabza göre şerbet veren sözde münevverler* den zarar görür" Bunun bir hakıkat olduğunun de- lilleri ise, gençliğin gözleri önünde hemen her birbirini takip edi- yor ve daha yaşlı gönüllere ümidsizli- AKİS, 10 KASIM 1956