Haftalık Aktüalite Mecmuası Sene: 3, Cilt: VIII, Sayı 126 ANn 18992 (Yazı İşleri) 15221 (İdare) Fiatı: 60 Kuruş * Neşriyat Müşaviri Metin TOKER İmtiyaz Sahibi ve yazı ışlerıııı f ilen idare eden Mes'ül Müdür Yusuf Ziya ADEMHAN Umumi Neşriyat Müdürii Hamdi AVCIOĞGLU * Teknik Sekreter : M. Nevzat ÜNLÜ * Karikatür * Fotoğraf : Hüseyin EZER Osman ÖZCAN ASSOCIATED PRESS TÜRK HABERLER AJANSI * Klişe : ; Doğan Klişe ATELYESİ * Müessese Müdürü : Mübin TOKER Abone Şartları 3 aylık (12 nüsha) 6 lira 6 aylık (25 nusha) : 12 lira 1 senelik (52 nüsha) : 24 lira * İlân Şartları : 4 renkli arka kapak (Tam Sayfa): 850 lir Kapak İçi 300 lira, metın sayfaları Santimi 4 Dizildiği ve Basıldıgı Yer : Rüzgârlı Matbaa — ANKARA Tel: 15221 Basıldığı tarih: 4.10.1956 Kapak resmimiz : Gnl. Gruenther Diplomat asker Kendi Aramızda Sevgili AKİS Okuyucuları nadolu Ajansı ve devletin rad- yoları, iktidardaki büyükleri- mizin, tertiplenen resmı törenlerin cereyanı sırasında “görülmemiş tezahurat la karşılaştıklarını ya- yor. İhtimal doğrudur da.. Resmi tabırın ilk kelimesi mubalagalı da olsa, ikincisine inanmamak için bir sebep yok Hakikaten İktidardaki büyüklerimiz son seyahatlerinin bir çok yerinde halk tarafından al- kışlanmışlardır Bundan kendile- rinin memnun olup olmadıklarını anlamaya elbette ki imkân yok. Belki mesrur olmuşlardır. Belki kulaklarına çarpan el şakırtılarını halkın kendilerine sevgisinin deli- li telâkki etmişlerdir. Ama aslın- da, bu bir şey ifade etmez. Neden? Aş halk, iktidardaki degıl de muhalefettekı büyüklerimizi de al- kışlayabiliyor mu? Hayır " Hat- ta, nerede alkış; onların ellerini sıkamıyor. —Muhalefete alkış ya- sak, iktidara alkış caiz olursa i- kincinin metelik kıymeti kalma- yacağı ortadadır. Ama iktidara alkış çok kıymetli de olabilirdi. sal mi? Daha düne kadar, yani mııhalıilere de alkışlanmak hak- kının tanındığı sıralarda iktidar- daki büyüklerimize yapılan teza- hürat. O bir mâna ifade ediyordu. Bugün Anadolu Ajansıyla rad- yonun yaydıgı boş kelimelerden ibaretti Anadol Ajansı ve devletin rad- yoları İktidardaki büyüklerimizin iktisadi vasiyetimiz hakkındaki fikirlerini de yayıyor. Bunların i- çinde çok güzel, çok doğru, çok kıymetli noktalar bulunduğu da muhakkaktır. İhtimal bunlar va- tandaşın yüreğine sıcak ümid- ler de akıtabilir. Ama, bu nutuk- lara cevap verilemedikten sonra.. İktidardaki büyüklerimizin dünkü iktidar — hakkındaki — ithamlarını kendi devirlerini bahis mevzuu e- derek tekrarlayabilir misiniz? Ha- yır! Tekrarlamak ne kelime? Bun- ların çok daha yumuşağını söyle- meye kalkışsanız başınıza neler gelebileceğini kimse kestiremez. Kimse kestiremediği için de pek az insan göze alabilir. Istıkbale ait olarak çizdikleri parlak levha- lara karşı, iktisad ilmine ve geç- miş tecrübelere nazaran sizce o tarihteki manzaranın ne olacagını ifade edebilir mısınız" Hayır! Öy- leyse bugün — Anadolu A_ıansıyla radyonun yaydığı, kulaklarda akis bırğkmayan kelimeler değil mi- dir? Anadolu Ajansı ve devletin rad- yoları yükselen mamurelerden bah- sediyor, açılan fabrikaların kapa- sitesinden dem vuruyor, kalkınma- nın edebiyatını yapıyor. Basın Ka- nunu basını, Toplantı ve Gösteri Yü iyüşleri Kanunu politikacıları fi- kır beyanından men ettikten sonra bunların münakaşası yapılabilir mi? Müsaade edilen tek şey me- tih olursa, zem imkânsız kılınırsa mamureler kimi — sevindiri ab- rikalar kime takdir kazandırır" Zemme, hatta haksız zemme mü- saade edeceksin. Vatandaş tenkid- de bulunurken, hatta haksız ten- kidde bulunurken methedercesine, hatta haksız methedercesine ne kadar emniyet içindeyse o kadar emniyet içinde olacak. Vaziyet bu mu? Hayır! O halde Anadolu Ajansıyla — devletin — radyolarının gayretleri beyhude değil midir? Bunları anlamak için acaba De- mokrat Partinin iktidarı mutlaka kaybetmesi mi lâzım ? Zira kaybe- decektir. Kurdelâsını kestiği bü- tün fabrikalara, açtığı bütün tesis- lere ve çektiği bütün nutuklara rağmen D.P. önümüzdeki ilk u- mumi seçimde yenilecektir. Yeni- lecektir ve hakikaten yazık ola- caktır. Kararmayacak kadar par- lak görünen bir istikbalin sadece taktik hataları yüzünden solması karşısında acınmamak kabil mi? * B undan altı sene evveli hatırla- .P. iktidarının ilk günlerini düşü- nünüz. C.H.P.'nin organı Ulus Men deresin her hareketini -harekete değil, yapanın ismine bakarak- kö- tülerken, haset tohumları ekerken. Muhalefet vazifesini bir tek şahsı kirletmek sayarken Menderes mil- let nazarında felç bir roman olma- dığı kadar iyi, takdire sayan ve temiz değil miydi? D.P. bu hü- cumlara son vermek için zor kul- lanmaya başladığı gün, prestijin- den kaybetti. Ne lüzum vardı ? Biz bunu kendi mesleğimizden biliriz İyi hiç bir gazete, "kötüdür" dıye kendisine sataşıldığı zaman tira- jindan kaybetmemiştir. Bilâkis, “kötüdür" diyenlerin kötülükleri zihinlere yerleşmiştir. Kızmaya, hiddetlenmeye, şiddet göstermeye ne lüzum vardı? İcra- atını yaparsın, fabrikanı kurarsın. arına girişirsin ve işte o zaman "bir avucunda hataların, bir avu- cunda sevapların" vatandaş hu- zuruna çıkarsın ve kazanırsan ka- zanırsın, kazanamazsan "şeriatın kestiği parmak acımaz" deyip mu- halefet vazifesine dönersin. Ama sen evvelâ vatandaşın sesini kes, sonra onunla alay eder gibi "yarın uzuruna çıkacağız" de.. Vatan- daş sana "hangi cesaretle beyim" demeyecek midir? Ah, ah! Yarın tarih, Demokrat Partinin talihinin dönüm noktası- ününe ve saati saatine tayın edecektir. Bu, seksen yaşın- aki Hüseyin Cahit Yalçının ar- kasından ağır hapishane kapısının kapandığı gün ve saattir. Bunu ik- tidardaki büyüklerimize — söyleye- cek bir akıllı adam aranıyor Saygılarımızla AKİS