Güzellik mi, kibarlık mı? Byr iddiaya göre kadınlar daha zi- ade kadınlar için giyinirler. Şık kadınların herşeyden çok, iyi dikıl— , kibar, pahalı kıyafetlere ehem- mıyet verdiklerini düşünerek — ileri sürülen bu fikir şu bakımdan haklı görülebilir: Erkekler — pahalı kıya- fetlerden ziyade kadınların cazibesi- ni Ortaya çıkaran hafif zarif elbise- leri, kısacası kadınlara yakışan el- biseleri tercih ederler. Hattâ şunu da soylemek kabıldır,, Erkekler çok zengin giyinmiş kadınlardan — ürker e kaçarlar. Ama bu demek değil- dir ki erkekler güzel giyimden anla- mazlar. Onların hoşlanmadıkları şey fazla teferruat ve kadın vücudunun tabii hattını bozan — fuzuli süstür. Erkekler kibarlığa kadınların zan- nettiğinden çok daha fazla ehemmi- yet verirler. Yalnız herşeyde olduğu gibi, burada da her türlü mübalâğa- dan, her türlü olçıısuzlukten kaçın- mak lâzımdır. olmak pahası- na fazla ölgün renkler seçen, çok fazla ciddi biçimleri tercih eden ka- dın cinst cazibesinden mühim birşey kaybeder Kibar giyinmenin ilk şar- tı yine modaya uymak, fakat göze çarpmıyan daha doğrusu gözü ra- hatsız etmeyen biçimleri benimse- mektir. Çünkü çok sade giyinmiş bir kadın da, seçtığı renklerin ahengı veya göze görünmez gibi duran bir teferruatla pekâlâ göze çarpmasını bilir ve göze çarpmak modanın da, kadının da daima en çok arzuladı- ğı birşeydir. Mesele şudur: İnsan ya bayağı bir süsle göze çarpar, ya da kibarlığı ile işte erkeklerin ter- cih ettikleri şey kıbarlıgı ile gö çarpan dır, — kibarlığı ile sılık ve mânâsız kalan — değil!. Dümdüz bir tayyörün yakasına ilâve edilen bir küçük iğne. bir renkli eşarp, bir aksesuvarın yeni ve değişik bir şe- kilde kullanılması en sade kadına dahi, makbul olan çekici hususiyeti verebilir. İşte erkeklerin en çok e- hemmiyet verdikleri birşey de bu- dur: Hususiyeti Ve şahsiyeti — olan kadın.. Bu hususiyet ve şahsiyet so- kakta gıden yabancı kadının düşü- nüşü, seviyesi ve zekâsı bakımından erkeklere derhal not — verdirebilen birşeydir. Bu kanaat notu ekseriya, kadınların hayatında mühim bir rol oynar. Bunun için kadınların gıyıme ehemmiyet vermeleri, hiçbir yeni el- bise yapmıyacakları zaman bile ni çıkan buyuk modellere sık sık bakmaları lâz Çünkü güzel ve şık mankenlerın resımlerını seyret- mek bile kadınlara bir çok şeyler ogretır Eşarpların yeni şekilde bağ- lanmaları, zinnet eşyalarının yeni havaya göre kullanılışı, mulıtelıf kı- yafetlerle kullanılan muhtelif akse- suvarlar kadınlara birçok hususıyet- le her sene bize bir çok degışıklıkler getirir. Fakat bu deği- şiklik yalnız hatlarda olmayıp, bir- çok eski kıyafetlerın kullanış şek- Tindedir ani modanın maddi çizgileri kadar bir de sözle kolay ko- lay ifade edilemiyen bir havası var- dır. Bu hava bilhassa görgü ile elde edilebilir. 22 Yılmaz Duru Yazık oluyor "Fakir Kızın Kısmeti" inemacılarımız ham madde yok- luklarından — şikâyet edip durur, ken, filmlerim ız de olmayan degerle- rini günden kaybetmekte, se- yırcı sayısıyla birlikte filmlerin sayı- rı da a almakta ır. Geçen hafta in- c Sinemasında mevsimin ilk Türk filmi olarak gösterilen "Fakir Kızın Kısmeti" bu bakımdan iyi bir örnek sayılabılır "Fakir Kızın Kısmeti"nde inema —anlayışımızın aksaklıkları bütün cepheleriyle mevcuttur. Sine- mamızda ele alınacak mevzu bulunma dığı ıddıa edılem z. Bu mevzıılar, Türk cemiyetini öbür cemiyetlerden ayıran farklar bütün ozellıklerıyle gösterebilecek kudrette bir Türk si- nemasının kurulması için sağlam te- mellerdir. İşlenmemiş topraklar ka- dar bol olan dokunulmamış meselele- rimiz kendilerini görecek, anlıyacak N E MA ve anlatabilecek sanatçıları beklemek tedir. Ayni şeyi bekleyen seyirciler aradıklarını bulamadıkça Türk film- ciliğinden ümitlerini kesmekte, sine- mada başka cemiyetlerin dertlerine yahut eğlencelerine ortak olmayı ter- cih etmektedirler. “Fakir Kızın Kısmeti" küçük kar- deşiyle hayatta yapayalnız kalan bir genç kızın başına gelecekleri sena- rist - rejisör Çetin — Karamanbey'in hayal ettiği şekilde gösteriyor. Kara- manbey'e göre babası ölünce kardeşi- ne ve kendısıne bakmak zorunda ka- lan Türkân'a önce mahallenin koda- manları göz koyar, kızcağız bir müd- det iş bulamama sıkıntısı geçirir, ça- İıştığı müessesenin patronundan ken- dini korumaya cbur olur, hapse girer, suçsuz olduğu anlaşılıp hürri- yetine kavuşunca felâketler gene bir- birini takip eder, filmin sonu dökü- len kanlardan, göz yaşlarından cıvık cıvık hale gelir. Ama... iyi mükâfatı- na ergeç kavuşur, yirminci asır Kül- kedisi Türkân sevdiği zengin gençle evlenir. Filmde belki gayri şuuri olarak çok önemli bir noktaya parmak basılıyor: Türk cemiyetinde yalnız genç bir kı- za -üstelik güzel de olursa- hangi gözlerle bakılır? Bu noktayı ele alıp işlemek seyircileri birçok sosyal ger- çeklerle karşıkarşıya getirecek, filme derinlik ve değ kazandıracaktı. Karamanbey zaman zaman bunu yap maya kalkışıyor, zayıflığından istifa- de ederek Türkân'ı ele geçirmeye ça- hşan, tipler, ona sadece et olarak ba- n erkekler gösteriyor. Fakat gay- retlerini acı gerçekleri teşhir etmek yerine gözyaşı döktürmek için tüke- tiyor. Bu arada Türkan'ın sık sık söy lediği nutuklar sınıf meselelerine te- mas ediyor. Ama çeşitli sınıfların gerçek baglantıları, davranışları ü- rinde düşünmeden Karamanbey Turkan ın sosyete dedıgı burjuva ha- yatına çatıyor. Bu çatışta asıl maksa- dın orta sınıf halkın duygularına te- sir edip müşteri toplamak olduğuna şüphe yok. Türkân bir Donna Ouixot- te gibi kendisini ezrmeğe kalkan bü- tün kuvvetlere karşı geliyor, içinde yaşadığımız hayatın talihsiz bir insa- nı olmaktan çok masal kahramanla- rım andıran bir güçle savaşıyor. Çok önemli bir sosyal hadiseyi a- yağa düşüren, gerçekle en ufak bir il- BASIN REKLAM BUROSU ÇETİN EVEN TÜRKİYE'NİN BÜTÜN GAZETE VE MECMUALARI İÇİN İLAN KABUL EDER. Merkez : Cağaloğlu Şubesi : Matbaa : Beyoğlu, Mis Sokak 16. Tel: Molla Fenari Sokak Ar Han Divanyolu, Sağlık Müzesi arkası 44 94 50 Açıksöz İş Hanı Tel: 224151 AKİS, 6 EKİM 1956