rım zıyaret Sovyet Rusya ve Demir- perde gerisi — devletlerinin iç rejim meselelerıyle ilgilidir. Bilindiği gibi, Stalin'in ölümünden sonra Sovyet dış siyaseti gıbı iç siyaseti de yeni bir safhaya girmiş ve Sovyet Komü- nist Partisinin Yirminci Kongresinde Stalin, Markscı - Leninci Doktrinden uzaklaşmış olmakla itham edilmişti. İthamların en şiddetlilerinin bugün Tito ile birlikte Rusya'yı dolaşmakta olan Krutçef'ten geldiği hala hatır- lardadır. Krutçefe göre, Stalin devle- ti ilimle değil, zulümle yönetmeye çalışıyordu. Aslında, Stalin'in devlet anlayışı ile Marks ve Lenin'in devlet anlayışla rı arasında büyük bir ayrılık olduğu söylenemezdi. Ancak, bu tip devlet anlayışı, insanlara en 'ufak bir bhürri- yet payı bile tanımadığı için, demir- perde gerisi devletlerinde ve Sovyet Rıısya da bazı kıpırdanmalar başla- mıştı. Yeni Sovyet idarecilerinin, koltuklarım koruyabilmek için reji- mi bir parça olsun liberalleştirmek- ten başka çareleri yoktu. İşte Stalin bu gaye uğruna kurban ediliyor, ka- bahatin rejimde değil fakat Marksçı- Leninci devlet anlayışından uzakla- şan Stalin'de olduğu ileri sürülüyor ve böylece, komünist devletlerde git- tikçe gelişmekte olan liberal cere- nların önüne geçilmek isteniyordu. Başlangıçta bu taktiğin muvaffak olmadığı söylenemezdi. Yem Sovyet ıdarecılerının tutumları, Stalin'in do- ğum yeri olan Gürcistan hariç diğer Sovyet Cumhuriyetlerinde ve peyk devletlerde iyi karşıla mıştı. Ancal zamanla Stalin'in halefleri tutumla- rında değişiklik yapmaya başlamışlar ve Stalin devrinde ma idarecile- rin temizlenmekle liberal cereyan ta- raftarlarım tatmin ettiklerini sana- rak, yeniden eski devirlere döner bir tavır takınmakta — gecikmemişlerdi. Bundan en ziyade kuşkulanan Yu- goslavya olmuştu. Bılındığı gibi, Yu- goslavya, Stalin Rusya'sı ile anlaş- halindeydi ve Stalin metod- beğenmediği için Komünist blokla olan butun bağlarını kopar- mıştı. Şimdi yeni Sovyet devlet adam- larının eskiye dönmek istemesinden en fazla kuşkulanan da, Yugoslavya oluyordu Halbuki bugün dünya siyaset sah- nesinde gittikçe kuvvetlenen bir po- zisyona sahip olan Yugoslavyayı kaybetmek Rusya'nın işine gelmez- di .İyi haber alan mahfillerin kay- dettıgıne göre Krutçef, Tito'yu, ko- münizmin bundan sonraki gelişmele- ri üzerinde beraberce bir anlatmaya varmak üzere Rusya'ya götürüyor- du. Yeni Sovyet idarecilerinin bu su- cu Stalin'in üzerine yüklemeye ça- İlşmalarına rağmen ondan daha az ı ve Leninci oldukları muhak- kaktı. Yugoslavya'yı, belki onunla be raber da Orta Avrupa'nın diğer ko- münist devletlerini kaybetmemek i- çin bu doktrinlerden bazı fedakârlık- lar yapmaya hazır bulunuyorlardı. Bu fedakârlığın derecesi ancak ö nümüzdeki günlerde, Sovyet - Yugos- lav görüşmelerinin sona ermesi üzeri ne belli olacaktır. AKİS, 6 EKİM 1956 K A D Aile Sinsi bir düşman Insanların en büyük kolaylıkla iti- raf ettıklerı kusur, uhakkak ki Ihmal insanı utandırmıyan, kuçuk ehemmıyetsız bir kelimedir. Fakat onun hayatta yaptığı işler, da- ha doğrusu fenalıklar pek büyüktür. Hele kadın için “ihmal" affedilmez bir kusur olarak kabul edilmelidir. Çünkü İhmal kadınların hayatında ok fena neticeler doğurabilen bir düşmandır. Kazalarda ihmal ir saniyelik bir dikkatsizlik, bir küçük ihmal bir çocuğun çiğnen- mesine bir insanın yanmasına sebep olabilir. "Gene bir ihmal zaman kazan- mak ıstıyen 'Andrea Doria" ile "Stock holm" un çarpışmasına sebebiyet vermiştir. Ya çocukların bulunduğu odada kaynar su bıra n anne, ecza dolabını. kilitlemeyi ihmal eden hizmetçi bu ufacık unutkanlıklarının cezasını az mı çekerler?. Vakıa her kazada mukadderatın rolünü biraz kabul etmek lâzımdır. Fakat mukad- derat dediğimiz bu yaman kuvvet ekseriya yanında ufak tefek bir cü- rüm ortağı taşır: Bu, ikmaldir. Ka- dınlar, umumiyetle, kazalara sebe- biyet verebilecek ihmallere karşı ga- yet hassastırlar. Hatta bazılarında bu aşırı bir evham şeklini almıştır. Buna mukabil onların hiç ehemmıyet vermedikleri bazı ihmaller vardır ki bir kadının bütün hayatım ve istik- balini değiştirebilecek ehemmiyette- dir. | Kıyafetını ıhmal eden kadın Bedeli: Saadeti I N Kendi kendine ihmal ir tip kadın vardır: Sacı başı da- ima karışık, tırnakları bakmısız, elbiseleri itinasızdır. Bu tip kadın kendisine ehemmiyet vermemekle a- deta övünür. O kendisini evine, ço- cuklarına hasretmiştir. Onun berbere gidecek, pedikürle uğraşacak, ter- zilere koşacak vakti yoktur. Evde kocasının bir eski çorabını ayağına geçirir, akşama doğru, vakit bulursa şöyle bir saçına tarak vurur. Kendi- sini ihmal eden kadın aile hayatı- nın temel taşlarına çengel takıp çe- ken bir kadındır. Aşırı bir fedakar- hk pahasına yapılan ihmal aile saade- tine indirilen bir darbe olmak bakı- mından tamamile faydasızdır. Bir kadının sabahleyin yapacağı ilk iş tu- valetidir. Bakımlı bir yüz, itinalı sac- lar, temiz dişler ve temiz, eller her kadını güzel yapar, her kadının ma- neviyatını düzeltir ve ev işlerinin da- ha çabuk, daha kolay, daha iyi bir şekilde — yapılmasını sağlar. Sabah akşam, birer çeyrek saatini kendisi- ne ayırmıyan kadın affedilmez dere- cede ihmalci bir kadındır. Aşkta ihmal Aşk yaşayan bir şeydir. Aşkı bu ba- nebata benzetmek O bakım ister, itina ile buyu ihmal ile kurur. Hiçbir büyük aşk ebedi degıldır İzdivaç hayatın- da birçok arın sönmesine sebep, ıhmaldır. Nişanlı iken aşkta öpüşen birçok genç evlendikten sonra bu adeti terkeder ve bazan u büyük bir dalgınlıkla, sırf alışkan- lık yüzünden tekrar ederler. Halbuki kocasını zevkle bekleyen bir kadın, evine zevkle dönen bir erkek her karşılaşmalarında bir saniye durup hissettiklerini düşünseler ve o anda yüzlerini kaplıyan saadetı birbirle- rine gösterseler, aile | y kazanacaktır. yıldönümleri her karı kocaya yeniden mesut olma fırsatları ve aşkı tazele- me imkânı vermelidir. Aslında bir- birlerini çok seven bazı karı kocalar vardır ki senelerce bunu birbirlerine söylemek lüzumunu duymamış ve en ufak bir tezahüratta bulunmamışlar- dır. Bir gün ölüm bu mesut karı ko- cayı ayırır, işte o zaman dizlerine vurur, kaybettikleri saadet fırsatını ancak o zaman takdir ederler. Bazı- ları da gene sırf birbirlerine göster- dikleri bu ihmal yüzünden, üçüncü bir şahsın araya girdiğini görür ve hatayı o zaman idrak ederler. Başka bir kadını seven ve evini terkeden bir erkeğin karısı kocasını sadakat- sizlikle itham ederken ekseriya, "Me- suttuk. Hiç kavga etmez, birbirimizi kırmazdık" der. Kadınların şunu iyice bilmeleri lâ- zımdır kı, bir karıkocanın mesut ol- ması için kavga etmemeleri kâfi de- ğildir. Bir karı koca, bir erkekle ka- dın arasındaki flört ihtiyacını daima doldurmak, hiç boş bırakmamak mec buriyetindedirler. Çünkü bir erkekte 19