diğini, edilmesinin düşünülmediğini öğrenince derin bir oh çekeceklerdi. Bu hâdise Atatürk Türkiyesinde, 1956 senesinin yazında cereyan edi- yordu. Tebliğ yayınlayan, valilik ve D.P. Başkanlıgından ibaret kalmadı. Ma- raş Türk Kadınlar Birliği de bir be- yanname çıkardı. Bu beyannamede Bırlıgın Maraş şubesinin kıyafetle uğraşacağı yolundaki söylentiler ka- ti bir dille yalanlanıyordu Bir or- kestra şefinin bütün bu protesto kampanyasını idare ettiğini anlamak o kadar da zor değildi. Kaldı ki çar- şaf ve şalvarın yasak edileceği şayia- larının partımızı ve — hükümetimizi kötülemek kasdı" ile ortaya atıldıgı da açıklanmıştı. Muhalefetin yeni bir tertibi ile karşı karşıya bulunuluyor- du. i ça rşaf ve şalvar aleyhtarı gıbı göstermek için gayret sarfedi- liyordu. Evet şu D.P.. Hani Nazlı Tla- Temuçinin, Edibe Sa- varın partisi.. Bu parti için kim, çar- şafın ve şalvarın düşmanı diyebilir— di? Diyen, yalnız D.P. Başkanından değil, üstelik Türkiye Cumhuriyeti- nin Maraş Valisinden de azarı işiti- yordu.. Uyanan hayret u haftanın başında Türkiyenin münevver muhitlerinde ko- nuşulan hadise buydu. Böyle bir tebli- ğin yayınlanmasının, çarşafı teşvik- ten başka işe varamayacagı ortaday- dı. Nitekim "Maraşın Sesi" gazetesi- nin neşriyatının akabinde kara kara YURTTA OLUP BİTENLER Mahkümiyet Kararı KİS mesulleri aleyhine,"Basın - Bir Tahrifçilik Örneği" başlığı al- tında neşredilen ve Çankayadakı bır ziyafetin haberını veren yazı do- layısıyla açılan dâva geçen cuma günü nihayetlenm lu Basın Mahkemesince aşağıdaki karar ittihaz olunmuştur: iş ve ara Top- “"Gereği Düşünüldü: Tahkik edilecek bir elbet kalmadığından, du- ruşmaya son verilerek tafsilâtı bilâhare yazılacak esbabı mucibeli ka- rarda gösterileceği üzere maznun Yusuf Ziya Ademhan'ın tadil bü- kümleri nazara alınarak hareketine uyan Türk Ceza Kanununun 161 inci maddesinin 3 üncü fıkrası mucibince altı ay hapis ve beş yüz li- ra ağır para cezasiyle mahkümiyetine Kanuni veya taktiri bir sebep bulunmadığından cezanın arttırılıp, eksiltilmesine veya teciline mahal 0 olmadığına ve 340 ruş yarım harç ile 75 kuruş mahkemeye masrafı- nın kendisinden alınmasına kanun yolları açık olmak uzere 31.8.1956 tarihinde karar verilerek Cumhuriyet Müddeiumumi znun ve vekilinin şarcan hazır olduğu halde ma okunarak usulen tefhim edildi. Reis Adil Güneşoğlu kadınlar tekrar Maraşın bakımlı caddelerini doldurdular. — Hallerinde artık bir de rahatlık hissediliyordu. Tuhaftır, rahatsızlık duyanlar çar- şafsızlar, şalvarsızlardı. Sanki bun- lar suçluydular. Öyle ya, ötekiler va- liden icazet almamışlar mıydı? Haftanın ortalarında merakla bek- lenen, mesela avrupaı Nazlı Tlaba- I Temmuçinin, medeni cesaret sahıbı Edıbe Sayarın Maraş Valisinin hareketi hakkında hiç ol- mazsa kendi Meclis Gruplarına bir | YAK ı.'ı li r Ejlı ÜNCÜ KUVVE T : ai hi wı!ı l ! | ..'!İi - l l İ T lllı I | Lf Nasır Basın Kanununu ağırlaştırıyor (Gazetelerden) 4 NO.LU DİKTATÖR DÜŞMANI AKİS 8 EYLÜL 1956 Aza Emin Gebizlioğlu i Muavini Sami Co- gıyaplarında açıkça Aza Behçet Hüdayioğlu soru verip vermeyecekleriydi. Böyle biri soru verdikleri takdirde pek çok hücuma maruz kalacaklarından ve yenileceklerinden şüphe edilemezdi. Çarşaf ve şalvar dostluğunu D.P.nin hakiki kuvvetleri arasında sayanlar, Maraşın İl İdare Kurulu mensupla- rından ibaret değildi. İhtimal ki çok patırdı olacaktı, kılık ve — kıyafete dokunmamanın faziletlerinden bah- sedilecekti. Demokrasi yok muydu? Zaten böyle şayialar Muhalefetin taktiğinden ibaretti. Hürriyet, Hür- yet dıye bagırılmıyor muydu" İşte, an yok edileceği söylenerek küt- leler bir defa daha partimiz aleyhin- de tahrik olunuyordu Dinmeliydi ar- tık bu fitn Evet. butun bunlar doğruydu. Ama aynı derecede doğru olan ba husus vardı. Madem ki üç milletvekili bu kadar aşikâr bir ha- dise karşısında dahi seslerini çıkara- mayacaklardı, o halde çarşafın men'i hakkında hangi cesaretle kanun tek- lifinde bulunmuşlardı ? — Şimdi. Tür- kiyenin bütün — münevver kadınları gözlemlerini üç mılletvekılıne dikmiş bekliyordu. Onlardan habe az- sa, hep beraber bagırmalıydık: Yaşa- sın Nuriye Pınar! Hiç olmazsa o. polıtık sezışı oldu- gunu ispat etmiş vı teklifi- ni hiç ımzalamamıştı Demokrasi Kulakların çınlasın Cook! Bu satırlar okunduğu sırada, ihti- mal ki Türkiyenin bir köşesinde bir muhalif sözcü, partililerine veya doğrudan doğruya vatandaşlara fi- kirlerini anlatmakla meşgul buluna- caktır Haftanın başında bir çok ev- hanımlar kocalarının eşyalarını hazırlamakla meşguldüler. Bunların bir kısmı için bu, adeta günlük meş- gale halındeydı Mesela Osman Bö- lükbaşının — evinde "Beyin bavulu" emen daima hazır duruyordu. Fakat 5