KADIN tavsiyelerde bulunulmamıştır ve ya- şanılmış bir hikaye anlatılmıştır. İ- kincisi, tavsiyeler gayet pratik ve tatbik edilebilir bir felsefeye dayan- maktadır. İnsan hangi meslekte ve hangi işte olursa olsun, bu yolda ko- laylıkla zafere — ulaşabilecektir. Bu tavsiyelerde sebat, irade, çalışkanlık Ve sabır gibi ciddi kelimelerin yeri- ni tutan şey yalnızca eğlenceli bir taktiktir. İşsiz bir adam uharrir, 25 yaşında idim, diye aşlıyor. İşsizdim, açtım akıa bu ilk defa, başıma gelmıyordu ama New York'ta işsiz kalmak İstanbul- da, Pariste veya Romada işsiz kal- maya benzemiyordu. ünkü New York'ta insanın teneffüs ettiği hava bile adeta muvaffakiyet ve şans ko- kusunu taşıyo Işsızdım ve daha he iş yapabile- ceğimi de kestiremiyordum. Tabii bütün arzum yazı yazmaktı ama, düşünün ki New York'ta idim ve.. Ingıhzce bilmiyordum. Bütün günü- mü sokakları — arşınlamakla geçiri- yordum. Bu, apmak kaygusu ile değil, pansiyon sahibini her an mevcudiyetimle sıkmamak için baş vurduğum bir çare idi. Bir tesadüf Hayatta tesadüflerin rolünü inkâr etmemek lâzımdır. Ama marifet tesadüflerden istifade — etmesini bil- Birgün, hiç unutmam 42 nci so- kakta gayesiz yürüyordum; sarışın iri yarı bir adamla çarpıştım. Pariste bir gazetede muharrirken onunla bir roporta_ı yaptığım için derhal tanı- dım: Bu meşhur Rus şarkıcısı Feo- dor Şalyapin'di. Beni — tanıyacağını hiç ümit etmiyordum ama, tanımıştı- Baktı, güldü ve samimi bir eda ile: "Çok mu meşgulsünüz?" diye sordu. Birşeyler kekeledim. Bu sefer o vazi- yetı olduğu gibi anladı ve enimle — otelime kadar gelir mısınız" Broodway'ın köşesinde 103 ncü sokakta.. Yürüyerek gidelim " T vi in '_'l'“i-" Z ye ködar m ı= erinizi sürot ve Ciddiy elle Mi ee li i | î AİLS I FF S C6 LA | FE TI S NYU | I | BROŞUR RT KY L AU ' het tö ndaki gözete p sin het (& mer Vaiylsekl Te ZL TOS S L ah Meikari Heroğta talür Cogdayi Mi Spleen TÜT TEL UA A $Ü Cıaıaı-gığ yakencı Cağılirğin Mailahenan Çanğü Varan Teamahesi kairşike Öe Hliyes Hlarban : Disengaha Sağlk Mürekl aekan Açikiir. Ha TEL gIAM Ğİ Va 22 Öğle vakti olmuştu. Beş saattir yuruyordum açtım. — Fakat, dedim, 5-6 kilometre e- y Şalyapm sözümü kest ırdınız. mı?. adım çek er!" — Yüz adım mı?" — Tabiti.. Ama otelden bahsetmi- yorum 6 ncı caddede bir poligon var, daima oraya uğrar nişan alırım" Taksitli yürüyüş içbir şey anlamamıştım. Ama onu takip ettim. Çok geçmeden mev- zuubahis olan poligona varmıştık. Nişan alan iki bahriye neferini sey- rettik, nişan aldık sonra yola koyul- duk. sti: En fazla 100 " Şalyapin bana baktı, güldü ve son- ra: “Şimdi, yalnızl kilometremiz kaldı" dedi. , Başımı salladım ve — yürüyordum. Bir müddet sonra Carnegie Holl'e varmıştık. Şalyapin — filârmonik or- kestrayı dinlemek için bilet alma telâşına düşen insanların heyecanım seyretmesini seviyordu. — Gülerek o- radan da ayrıldık. Şalyapin: "— Şimdi, hayvanat bahçesinden tam 800 metre uzaktayız. Orada bir goril var. tıpkı tanıdığım bir tenora benzer" dedi.' "Merhaba"” Gittik, gorile dedik. kat'iyetle yasak müddet camın seyretti: * edilmişti. arkasından turşuları nefis şey! Turşu kokusu bana gençliğimi hatırlatır" dedi. Bundan sonra 90 ıncı caddede dur- duk.Bir pazaryerinde meyveleri sey- rettik. Oradan 96 ncı caddeye geçtik. yeni boyanan bir metro istasyonuna baktık. Nihayet otele vardığımız za- man hayretle gördüm ki henüz yü- rüyebiliyordum ve.. eskisinden daha a yorgun değildim. Güzel bir yemek bizi bekliyordu. Hiç konuşmadan oturduk. Pratik' bir felsefe alyapin ancak — karnımızı doyur- 5, duktan sonra konuşmaya başladı — Bu yürüyüşü hiç unutamıya- caksınız dostum, dedi. Size haddim olmıyarak ufak bir ders vermek iste- dim. Gayenizle aranızda bulunan geniş mesafe sizi hiçbir zaman ür- kütmesin ve yolunuzdan çevırmesın Aynı yolda fakat ancak 100 adım temizde bulunan şeyi düşünerek yu— rüyünüz. Uzak bir istikbalin endişe- si ile kendinizi yıprandırmayınız ve ne kadar küçük, ne kadar mütevazi olursa olsun yarının size getirebile- ceği küçük sevmçlerı ve muvaffaki- yetleri düşününüz' Çok seneler geçti. Şalyapin öldü. Fakat beni ben yapan onun bu pra- tik felsefesi oldu. Haksızlığa uğramak ngilizce öğrenmek güçtü. Yanım- da bülbül gibi konuşanları duyduk- ça, ciddi makalelerin güç satırlarına AKİS, 8 EYLÜL 1956