OLUP BİTENLER şına iktidara gelmesi, hatta 150 mil- letvekili çıkarması bahis mevzuu da- hi değildi ve bu iddiaları ciddiye al- mak imkânsızdı. Partililer Genel Başkanın gözünü açmak istiyorlardı. YURTTA tinin teşkilâtı zayıftı, her yerde ocak açamıyordu. Bir çok yerde halk "De- mokrat" ve "Halkçı" diye ikiye bö- lünmüştü. Vasiyet bu iken tutup ta iktidarı almaktan bahsetmenin ma- nâsı bulunamazdı. Genel İdare Kurulu bu toplantısında mıızakerelerın cereyan ettiği odanın pencerelerini kapamak ihtiyatkârlığında bulundu- ğundan dışarıya pek çok havadis sız- madı. Fakat biliniyordu ki, partinin Büyük Kongresi yaklaşmaktadır ve orada şiddetli münakaşalar olacak- C. ferki tır. Zira C.M.P. liderleri işbirliği mevzuunda selâhiyetin Büyük Kong- rede olduğunu — bildirmişlerdi. İşte, programı üzerinde durdu. Partiden fazla miktarda çat- lak ses çıkıyordu. Bunları koordine etmek lâzımdı. Bunun da çaresi, İş- birliği mevzuundaki fikirlerin Kon- greye saklanmasıydı. Çelişen işbirliği ira C.M.P. tereddütlerini muha- ederken C.H.P. ile Hür. P. işbirliğini — sıkılaştırıyor ve bunu en verimli sahaya döküyordu. Bu haf- tanın başında iki partinin Gençlik kolları müşterek bir tebliğ neşrede- rek kundan böyle beraberce çalışa- caklarını birdirdiler. Gençler Demok- rasiyi her şeyden çok bir eğitim me- selesi telâkki ediyor ve memleket ay- rının meselelerimize kargı ilgi siz kalışını bu anlayışla yetışmemış olmalarına bağlıyordu. Şimdi, hiç ol- mazsa yeni nesle bu ruh utlaka a- şılanmalıydı. Böylece Hür. C.H.P., Meclis Gruplarının muşterek teblıgınden sonra işbirliği mevzuun- da yeni bir adım atıyorlardı. Yurtta işte bunlar olup biterken- dir ki, D.P. nin şöhretli organı Zafer, bu haftanın başında partisinin kuv- vetını şoyle ilân etti: "D.P. teşkilâtı, Şark bölgesinde, gün geçtıkçe kuvvetlenmektedir. Bıl- hassa son şekli ile meriyete gire i Korunma Kanunu ve işçilerle ıl- gili kanun, halk üzerinde müsbet te- sirler yapmış, bu suretle de muhale- fetın tahrıpkar propagandalan iste- eri »neticeyi vermemiş, halkın D.P. ye olan itimadı kuvvetlenmiştir. Bu cümleden olarak gecen gün Bit- lis'in Sizor, Alak, Mozek ve Kasrik köylerinde yapılan muhtar seçımlerı ıttıfakla P. ehıne neticelenmiştir." , Alak, zek, Kasrik köy- leri ve Milli Koı'unma kanunuyla işçiler hakkındaki kanun!. Aradaki münasebeti anlamak için ihtimal Za- fer'e muharrir olmak İâzımdı. Üste- lik bu yazının çıktığı, sayısında Za- fer başka bir havadis daha veriyor- u: Muhtar seçimleri iki sene öteye atılmıştı. 10 Kapaktaki Politikacı Şemseddin Günaltay undan senelerce sonra tarih, Türkiye — Cumhuriyeti huku— metlerinden, hiç olmazsa rejimin ilk otuz senesinde en "kalite"sine kimin başkanlık etliğini ararsa mutlaka bir tarihçiyle karşı karşı- ya kalacaktır. Bu, Şemseddin Gü- naltaydır. Hakikaten Günaltay ka- binesi gibi bir kabine, kolay kolay unutulmayacaktır. Işın dıkkate şa— yan olan tarafı şudur ki tidarı seçimleri, işte boyle bır hu- kümetle kaybetmiştir. Bu, onun başlıca şereflerinden biri sayılmak rekir. 1947 senesinde, Başbakan Recep Peker istifasını verdiği gün Anka- rada D.P. Genci Merkezinde bir bayram havası esiyordu. Recep Pe- ker Muhalefetin 1 numaralı hede- f'ı olmu uştu. Şimdi İsmet İnönü. o- u "feda" ediyordu. Bugün hâlâ, D P. iktidarın n bazı ileri gelenleri iktidarın C.H.P. tarafından kaybı- nı Recep Pekerin İsmet İnönü ta- rafından "feda"sına bağlarlar. On- ların kanaatince bu bir hatâ olmuş- tur. Recep Peker ayrıldıktan sonra C H.P. kuvvetli bir başbakan bula- . Hasan Sakalara, Şemseddın Gunaltaylara kalmıştır.. Bu görü- şün çok büyük bir yanlış olduğunu aradan gecen bir kaç sene herkese göstermiştir. CHP. iktidarının düşmesi mukadderdi. Bu akibet İs- met İnönünün çok partili re]ıme geçilmesine karar verdıgı gün o saatte adeta bir emri hak halini almıştı. Demokratik bir sistem i- çinde 25 yıllık, üstelik inkılâplar yapmış bir partinin millet reyile tekrar iş başında bırakacağını sanmak kimsenin aklına gelmezdi. Hele 1946 seçimlerinin -hiç lüzuma yokken- cereyan tarzı P. yi yıkmak arzularını bilemişti. Parti- yi hiç kimse kurtaramazdı. Daha ğrusu, partinin iktidarını. Zira partinin istikbalini Şemseddin Gü- naltay kabinesinin kurtarmış bu- lunduğu artık ortaya çıkmıştır. Kimdir hu Şemseddin Günaltay? Şemseddin Günaltay 1882 sene- sinde Eğinde doğduğuna göre bu- gün 74 yaşındadır. Ama dinçtir ve bir genç kadar enerji dolu hale ge- lebilir. Tahsilini İstanbulda yapmış, 1905'de Yüksek Öğretmen Okulun dan birincilikle mezun olmuştur. ynı yıl Lozan Üniversitesine gön- derilmiş ve orada Tabiiye Fakül- tesinden diplomasını almıştır. Yur- da döndükten sonra İstanbul Ede- biyat Fakültesi Türk Tarihi Pro- fesörlüğüne tayin edilmiş, Milli Mücadelede Kuvayı Milliyenin İs- tanbul teşkılatında çalışmıştır nce Bilecik'ten, müteakiben Si- vastan mılletvekılı seçılmıştır Bu arada İstanbul ve Ankara Üniver- sitelerinde Türk Tarihi Profesör- lüğü yapmıştı Şemseddin Gunaltay parti kade- melerinde de vazife almıştır. 1925' de C.H.P. nin İstanbul Başkanlı- ğında, müteakiben İstanbul Bele- diyesi Başkan yardımcılığında bu- lunmuştur. 1938'de Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilliğine seçıl- miş. 1946 seçımlerınden sonra C.H. rup Başkan Vekıllıgıne getırılmıştır İş'e İsmet İnönünün Başbakan olarak bulup çıkardığı şahsiyet budur. Şemseddin Günaltay genç ve münevver C.H.P.lileri etrafına top- lamaya muvaffak olmuş ve onla- . Tarih rütmenin sırrına, göstermiştir. Kabinesi bugün iktidarının övündüğü bir çok işin te- melini atmış, hazırlıklarını yap- mış, fakat hepsınden mühimi tat- min edici bir seçim kanunu çı- kartarak Türkiyenin ilk - hakiki, ciddi ve dürüst seçimini gerçek- leştırmıştır Bu sırada Şemseddin Günaltay ve C.H.P. nin ileri ge- lenleri seçımlerı kaybedebilecek- lerini bilmiyorlar mıydı? Elbette ki biliyorlar, bu ihtimali hatırla- rına getiriyorlardı. Ama Demok- rasiyi her ne pahasına olursa ol- sun bu millete maletmek arzusu içindeydiler. iktidarın kaybı şeklinde tecelli ederse, onu da ödeyeceklerdi. Nitekim ödemiş- lerdir Şemseddin Günaltay 1950'den sonraki ilk Meclise Erzincan mil- letvekili olarak katılmıştır. Fakat muhalefeti. Başbakanlığı kadar parlak olmamıştır Zaten kabinesi- nın pek az azası "muhalif politika- cı" vasfını kazanmıştır. Eski baş- bakanın adı, bu devre zarfında za- man zaman bazı atlak seslere karışmış, ismi etrafında dedikodu- lara yol açılmış, muhalif milletve- kili olarak da Günaltay kendisini gösterememiştir. 1954 seçimlerini kaybedince adı biraz daha az du- yulmaya başlamış, duyulduğunda da falsolu notlar çıkmıştır. Şimdi, kendisinden beklenileni nihayet yapmak üzere bulunuyor. Anado- luya çıkacak, yurdu dolaşacak ve kuvvetli şahsıyetıyle vatandaşları- nı tenvir edecektir. Bu, onun için ne zamandıryapılması gereken iş- ti. Memleket ona muhtaçtı ve ken- disini vazifeye çağırıyordu. Oy bir devirdeydik ki herkes üzerine düşeni ifa etmeliydi. Üstelik, 1950 seçimlerini yapan hükümetin baş- kanı sıfatıyla — Günaltay millete karşı adeta borçlu bulunuyordu. Onan retini dindirmeye, hiç olmaz lışmakla mükellefti. Zira millet, kabinesini çok arıyordu. AKİS, 8 EYLÜL 1956