| Ankarağücü — Hacettepe rriaçı Boks da nun ortasında bir hiç yüzünden Hacet- tepeli Muzaffer, rakip takımdan Ni- yazi'yi yumruklamaya başladı. Ha- dise binlerce seyircinin önünde her- kesi üzüntü içinde bırakacak bir tarzda cereyan etti. Böylesine — bir kavga sahnesi ancak mahalle maç- larına yakışabilirdi. Etraftan — yeti- şenlerin müdahalesi ile vaziyet — ya- tıştırıldı. Nizamsız itişip kakışmala- ra, aleni küfürlere, sportmenlikle asla kabili telif olmayan hareketlere müsamaha etmeği işgüzarlık, "idare- cilik" sayın hakemlerimizin — ektiği tohumlar nihayet büyüyüp, pazar günkü hali almıştı. Bütün — maçlar boyunca bir sürü futbolcunun oyun- dan dışarı atılması artık bil mevzu- lar üzerinde dikkatla durulması za- ruretini ortaya koymuş bulunuyordu. Yumruklu futbol hadisesinin — vu- ku bulduğu günün akşamı Vali Cemal Göktan Ceza talimatnamesinin bölge başkanlarına verdiği yetkiyi — kulla- narak hemen — kabahatli futbolcuya bir ay boykot verilmesini ve ayrıca ceza heyetine sevkedilmesini bildir- di. Karar spor çevrelerinde hakika- ten memnuniyetle karşılandı. — Boks ve futbol gibi tamamiyle birbirinden ayrı iki spor kolunu birbirine — ka- karıştıranların sporumuzun — selâmeti bakımından disiplin altına alınmaları gerektiği bir kere daha ortaya çık- mış bulunuyordu. Boks Dert bir değil eride bıraktığımız cumartesi ge- Ankara'nın sıcağından bu- nalmış iki binden fazla spor merak- lısı 19 Mayıs Stadındaki şimdi ye- rinde yeller esen, 3000 kişilik güze- lim açıkhava basketbol sahasına top- lanmıştı. Harlem asraksiyon grubu nun gösterileri için hazırlanmış olan sahada Ankara Boks ajanlığının ter- tiplemiş, olduğu "Atatürk Kupası" AKİS, 8 EYLÜL 1956 ilerliyor boks maçları yapılıyordu. Eskişehir, Bursa ve Ankara boksörlerinin ka- tıldıkları müsabakalar teknik bakı- mından çok Zzayıf olmakla beraber, zevkli geçti. Bir seri halinde rıngte gözüküp kaybolan genç ve enerjı do- lu sporcular arasında antrenörü Mario'yu bile heyecanlan- dıran kabiliyetler vardı. Fakat he- men hemen hepsi boks tekniğinden habersiz bulunuyorlardı. Bütün bun- lar bir yana maçların hakemlerinden bazıları verdikleri kararlarla boks- tan hakikaten anlamayanların bile asabım bozacak durumlar yaratıyor- lardı. Nihayet ertesi günü verdıgı beyanatta Antrenör Mario "Boks hakemi derdi" ne temas etmekten, acı acı dert yanmadan kendini ala- koyamadı Kendi, "Avrupa'yı takımla edebilece- tertiplediği — bir allak bullak" SPOR ğini de ileri süren İtalyan antrenöre iddiasını — gerçekleştirmesi için bir fırsat verilmeliydi. Ancak, tayin edi- len müddet zarfında istediği eleman- ları devamlı bir surette çalıştırmak için antrenörün emrine vermeye aca- ba boks federasyonu imkân bulabi- lecek miydi? Mesele buydu. Büyük bir ihtimalle hayal olarak kalacak olan bu proje bir yana, hiç olmazsa Ankaradaki kabiliyetli genç boksörlerin kötü itiyatlar edinmeden modern usuüllerle boksun temel kai- delerini öğrenmeleri temin edilebilir miydi? Bize bu kadarı yeter de ar- tardı bile Atletizm Türkiye şampiyonası çen haftanın cumartesi ve pa- zar günleri Mithatpaşa Stadında Türkiye ferdi atletizm birincilikleri yapıldı. Alâka hemen hemen yok gi- biydi. Tribünlerde parmakla sayıla- cak kadar az seyirci vardı. Futbola duyulan yakınlığın tam aksine atle- tizme karşı sporseverlerde büyük bir kayıtsızlık müşahede ediliyordu. Bu- nun sebebi malümdu. Atletizm gün- den güne gözden düşmekte, adeta ge- rilemekte idi. Melburn Olimpiyatları arefesinde — -adet itibarile iki veya üçü geçmeyen- atletlerin nasıl bir de- rece yapacakları merak mevzuu ol- muştu. Bazı iyimserler bunun atlet- ler üzerinde bir kamçı tesiri yarata- cağını ve beklenmeyen — derecelerin elde edileceğini ileri sürüyorlardı. Vakıa beklenmeyen derece iki gün- lük yarışlarda olmadı değil. Fakat bunu Gül Çıray ismindeki kız atleti- mizin yapacağım hiç kimse tahmin edememişti. Gül Çıray cumartesi gü- 1500 metreyi 4,42 de koşarak Türkiye rekorunu kırmı ıştı. safenin dünya rekoru 4,35 ile bır In— giliz atletine aitti. Aradakı fark 7 saniyecikten ibaretti. 1500 metrelik BOKS karşılaşmalarından görünüş Çok enerji az teknik 33