Merkez Bankasının bınasının görünüşü "Reeskont hadleri redildi. Bu tebliğ her iki tarafa çe- kilmesi mümkün bir ifade taşıyor- du ama, ilk bakışta maksadının kre- dilerin tahdidi olduğu — sanılabilirdi. Tebliğin hükümlerine göre bankala- rın plasmanlarına bir sınır çiziliyor, bu sınırın dışına çıkılması Kredileri Tanzim Komitesinin iznine bağlanı- yordu. Bankaların bundan — sonraki ibrazları için çizilen sınır, son üç ıil içinde — yaptıkları plasmanlarda erişilen en yüksek seviye idi. Faka bankalar, sermaye ve ıhtıyatlarında meydana gelecek artışların tamamı ve tasarruf mevduatlarındaki artı- n 9o 50 si kadarı ile bu sınırı aşa- bıleceklerdı Tebliğde daha — başka hükümler de vardı. Bankaların an- cak iki yıllık ikramiye plânlarına yetecek kadar gayrimenkul edinebi- lecekleri, bundan fazlasını iki yıl i- çinde tasfiye etmek zorunda olduk- larım belirten hüküm bunlardan bi- rıydı Kısacası bu tebliğ hükümleri- nin tatbiki ile, pek tatmin edici ol- masa bile, gene bir miktar kredi tahdidinin mümkün olacağı tahmin edılıyordu Zaten bu tebliğin neşrin- den yirmi gün Önce Merkez Bank sı ıskont haddini X 4,5 9o 6 ya yükseltmişti. Bu da aslında kredılerı kısma yolunda atılmış bir adım m. tındeydı İskonto haddi- nin artırılmasından sonra yayınla- nan tebliğin maksadı kredileri tah- dit etmek olmalıydı. Fakat Fuarın açılış günü herkesi bir sürpriz bekliyor! Ekonomi ve Ticaret bakanı Anadolu Ajansına şu beyanatı veriyordu : "Kredi mevzu- unda evvelce kabul edilmiş olan bir kararın yer yer tevlid ettiği hatalı anlayışı ve bu anlayışın sebebiyet verdiği üzüntüyü gidermek isterim. 14 sayılı para kararına ek olarak AKİS, 8 EYLÜL 1956 aşağı, reeskont hadleri yukarı!." yayınlanan 5 sayılı tebliğde, banka- larımız için umumi plasman haddi olarak son üç yılda kaydedilen en yüksek seviye esas tutulmuş ve bu- na bankaların öz ve bancı kay- naklarında meydana gelecek artışla- ra —nazaran ilâveler yapılabılmesı kabul edilmişti. Bu karar ne firm; ne şahıs, ne müessese kredılerınde bir kısıntı, bir kesinti ve bir don- mayı ıstıhdaf ediyor, sadece, banka muamelelerinin umumuna matuf ba- zı esaslar vaz ediyordu. Bu noktayı böylece — açıkladıktan sonra, ihraç mallarımızın bir çoğu görülen feyiz ve sanayiimizin kaydettiği mü- him gelişmeler — karşısında evvelce yayınlanmış olan kararın tekrar ele alındığım ve bu hayırlı gelişmelere muvazi olarak değişiklikler yapıldı- gını ve başkaca kolaylıklar da piş olundugunu bildirmek isterim. Bankalarımız için 1 plasman haddi olarak evvelce son üç yılın en yüksek seviyesinin —alınmış bu- lunduğunu biraz evvel işaret etmiş- tim. Buna yeni ve mesut ihtiyaçla- rımız göz önüne alınarak yüzde 20 nisbetinde bır ilâve yapılması ka- bul edilmiş bulunmaktadır. Gene ev- velce tesbit edilmiş olan hükümler- de akreditif mevzuunu teşkil eden emteanın yurda ithali ile akreditif muamelelerinin — alelıtlak ve derhal tasfiye olunması ve emtea üzerine avanslara inkılâp etmemesi esası mevcut bıılunuyordu. Bu defa yapı- lan tâdillere göre, istihsal ve imalat- ta kullanılan iptidai ve yardımcı maddelerle istihsal malları, bunların yedekleri, tevzie tâbi mallar ve bazı malların ithaliyle tavzif edilmiş olan müesseseler ithalâtı, muayyen şart- lar dahilinde kredi sııhuletınden İs- tifade etmekte devam edebilecekler- dir. Krediler Tanzim Komitesinin bu İKHSADİ VE MALİ SAHADA yeni kararı, ihraç mevsimi başın piyasanın beklediği ferahlığı sağlı mış olacaktır" Görülüyordu ki hükümet enflâs- yonu önleyici mahiyette almış oldu- ğu tedbirleri çok kısa bir zamanda değiştirmek yoluna gidiyordu. Yeni yol, gene eski yoldu. Yani bugün kü sıkıntıların başlıca âmili olarak para ve kredi siyaseti yolu. idi. Her- şey gibi kredi siyaseti de aslına rü- cu etmişti. Fransa Sert tedbirler ransa'nın iktisadi durumu öteden beri pek parlak olmamıştır. Baş- ka Avrupa devletlerinin pek hafif atlattıkları sarsıntıları, Fransa biraz fazlaca hissediyordu. Hükümet bu buh- ranlarını doğuran sebeblerin en e- hemmiyetlileri de bu iktisadi sarsın- tılardı. Ama Fransızların başka mil- letlere pek benzemedikleri de apa- çıktı. Fıatlarda yüzde biri bulma- yan bir artış bile görülse hemen milletvekilleri arasında bir kıpırda- ma başgösteriyordu. Bu kıpırdanma- ların neticesi, çok zaman gensoru açı- çılması idi. Aleyhine gensoru açı- lan bir kabinenin devrilmesi ise kuvvetli ihtimaldi. Bazan gensoru açılmasına da lüzum — kalmıyordu. Kıpırdanışı hisseden hükümet kendi- liğinden güven oyu istemek yoluna gidiyordu. Bu açık yürekliliğin, ce- saretin mükâfatı da çok zaman hükümetin alaşağı edilmesi oluyor- du. Nedense Fransız milletvekilleri başbakanların iyi niyetlerine, kabili- yetlerine, iktisat bilgilerine, devlet adamlığı vasıflarına güvenemiyorlar, bir kimsenin veya bir grubun kendi başına mucizeler yaratabileceğine i- nanmıyorlardı. İnandıkları bir şey vardı: Milletin ve onun temsilcileri olan milletvekillerinin samimi ola- rak destekledikleri bir hükümet mılletçe karşılaşılan zorlukları yene- bileci egı Bu şartlara sahip olmayan bir hükümet, Fransa gibi bir mem- lekette, derhal yerini bir başkasına bırakmak zorunda kalıyordu. Fakat bir başka memlekette böyle bir hü- kümet pekâlâ uzunca bir müddet iş başında kalabilirdi. Nitekim buna bir sürü misalini tarihte bulmak mümkündür. Fransa gibi memleket- lerde yaşayanların büyük çoğunluğu- na ve onların temsilcileri olan mil- letvekıllerıne göre, böyle hükümetle- yanı milletin ve milletvekilleri- nın samimi olarak, hiçbir korkuya kapılmadan, hıçbır şahsi menfaat düşüncesinin esiri olmadan, destek- lemekten uzak oldukları hükümet- lerin milletçe karşılaşılan sıkıntılar karşısında mağlüp olmaları mukad- derdi. Bu kader kendini gostermekte Şaşılacak t: gecikebilirdi. Fakat mutlaka gelir derattan kurtulmak, onu geciktir- mek için atılan her adım, aslında mukadderata doğru bir koşuş ifade ediyordu. Fransız milletvekilleri 13