İKTİSADİ Krediler Dağın arkasındaki ümit Maliye bakanı Nedim — Ökmen'in geç kalmış istifası, son hafta- ların en mühim hâdiselerinden biriy- di. Sarsılmış bir iktisadi hayatı yeni- den düzene sokmak maksadı ile a- lınan sert tedbirlerin neticeleri me- rakla bekleniyordu. Daha şimdiden kendini gösteren bazı menfi neticele- re rağmen hükümet, refaha çok yak- laşmış olduğumuza inanıyordu. Bir zamanlar. 1929 iktisadi buhranı pat- lak verdiğinde, dünyanın bazı mem- leketlerinde bir söz moda haline gel- mişti : "Refah şu dönemecin ardın- dadır" - diyorlardı. mânâsı buhranın sür'atle atlatılacağına i- nanmaktan başka birşey değildir. A- ma refaha kavuşmak için nice dö- nemeçlerin ardına — dolanmak icap etmişti. Son günlerde Hükümetimiz de hemen hemen aynı şeyi söylüyor- du : Refah nerede ise kapımızı çala- caktı. İşte böyle bir sırada böyle bir hükümetin iktisadi siyasetle en ya- kından alâkalı bakanının istifa et- mesi, haklı olarak bütün vatandaş- ların ilgisini çekmişti. Batı demokrasilerinde bakanlar istifalarının sebeblerini -halktan sak- lamazlar, bu sebebleri bütün çıplak- lığı ile açığa vurmayı bir vazife bi- lirlerdi. Ama bizde âdet başka tür- lüydü. Bir bakan ya sağlık durumu daha fazla çalışmasına imkân bırak- madığı için, ya "açıklanmasına lüzum görmediği" — sebebler ortaya çıktığı zaman istifa ederdi. Maliye bakanı da sıhhi sebeblerle istifa et- tiğini söylememişti, ama, sebe lerin kendisinin degıl ıktısadıyatı— mızın sıhhati ile ilgili olduğu kolay- ca tahmin edilebilirdi. Nitekim halk efkârında derhal bu yolda söylenti- ler dolaşmağa başladı Bu söylenti- lerin başlıcası kredi mevzuunda top- lanıyordu. Zirat kredilerde 1956 nın ilk beş ayında 116 milyon liralık bir artış olduğu Fuar aşıklıktan — dört gün sonra ilgililer tarafından açık- lanmıştı. Bir de ticari krediler mev- zuu vardı. Gerçi Ekonomi ve Tica- ret Bakanının Fuar nutkunda bun- dan da bahsedilmemişti ama, aynı gün bir başka beyanat veren Eko- nomi ve Tic Bakanı ticari kre- dilerin de artırıldıgını bildiriyordu. alk efkârına göre. Nedim Ökmen'in istifasının asıl sebebi, bu kredi artış- ları idi. Çünkü Okmen Maliye ba- kanı olduktan sonra, o güne kadar takip edilen enflasyoncu politikaya karşı cephe almıştı. Anlaşılıyordu ki, çok geç de olsa, Nedim Ökmen ik- tisadi gıdışımızın aksak noktalarını tenkid eden iktisatçılar safına geç- mek niyetindeydi. Bu iktisatçılara göre,' çektiğimiz iktisadi sıkıntıların asıl kaynağı hü- kümetin takip edegeldiği iktisadi, mali siyaset - bilhassa para ve kre- di siyaseti - idi. Yaptıkları iş bakı- 12 VE MALİ mından bunların ikisi, yani para ve kredi, aslında bire indirilebilir ve sı- kıntının sebebi para siyasetidir, de- nebilirdi. Hükümetin takip ettiği para siya- seti enflâsyonu doğurmuş ve körük- lemişti. Para miktarı ve tedavül sü- rati ile fiatlar arasında çok yakın bir bağ vardı. Bir çok iktisatçılar bu bağın formüllerle ifadesine ça- lışmışlardı Gerçi bunların hiç birin- üzde yüz isabet yoktu. Fakat bir dereceye kadar doğru oldukları söz götürmez bir hakikatti. Paranın mik- tarı ile fiatlar arasındaki ilgiyi a- çıklamağa çalışan bu nazariyenin kı- saca ifadesi şöyle idi Bir iktisat düzeni içinde satın al- ma gücünü temsil eden başlıca şey para idi. Bu satın alma gücünün kar— şısında bir miktar mal ve izme vardı. Para mıktarının degışmedıgı Nedim men Söz gümüşse... kabul edilir ve mal ve hizmet mik- tarında bir azalma meydana geldiği farz edilirse fiatlar artacaktı. Ter- sine mal miktarı değişmez fakat para miktarı- azalırsa, bu defa da paranın kıymeti yükselecek, yani fi- atlar düşecekti. Bir de paranın te- davül süratini — hesaba katmak lâ- zımdı. Paranın tedavül - yani el de- ğiştirme - sürati tıpkı miktarının ar- tırılışı gibi tesir ederdi. Yukarda da belirtildiği gibi bu tesirler bakımın- dan para ile kredi arasında hiç bir fark yoktu Matbaada yeni banknot bastırıp piyasaya sürmekle kredile- rin hacmini artırmak aynı — kapıya çıkıyordu. Hukumetın politikası ilk gününden, başlayarak para ve kredilerin artı- rılması şeklinde kendini göstermişti. Emisyon yoluna sık sık — başvurul- SAHADA la para miktarı doğrudan doğ- ruya artırıldığı gibi krediler de öl- çüsüz şekilde geniş tutulmuş, kredi muslukları sonuna kadar açılmış- tı. Meselâ zirai krediler görülme- miş bir seviyeye ulaşmıştı. Öte ta- raftan uzun vadeli yatırımlar için kullanılacağı, — kullanıldığı söylenen bir kısım ticari krediler - doğrudan doğruya piyasaya intikal ettirilmiş, kısa vadeli işlerde kullanılmıştı. Ne- tice meydandaydı. ve hizmetler miktarında aynı ölçüde bir artış ol- madığı için paranın değeri günden güne düşmüş, fiatlar korkunç bir sü- ratle yükselmişti. Ziraat Bakanlığından Maliyeye ge- çen maliyeci Nedim en 29 A- ralık 1955 de bütçe encümeninde bazı açıklamalarda bulunmuştu. — Meselâ hükümet, hakiki mal ve hizmet arzı ile karşılanmıyacak munzam talep yaratan yeni satın alma gücü ile finansman yapm a karar vermiş- ti. Bu yola açılan 1ktısadı devlet te- şekkülleri faaliyetinin kontrol edile- ceği, bunların Merkez Bankasına gitmelerinin önleneceği, para ve ma- liye polıtıkasında yeni tedbirler alı- nacağı, kredilerin daha iyi kontrol edileceği hususları da — açıklamalar arasında idi. Açıkça söylenmese bile bu tedbirlerin — enflâsyonu önleyici mahiyette olduklarını görmemeğe imkân yoktu. Menderes IV. hüküme- tinin programında da aynı ruh ha- kimdi. Beş senedir yürüyen yolun yan lış olduğu üstü örtülü bir şekilde iti- raf ediliyordu Kredilerin tanzimi gayreti eslenen ümitlerin suya düşmesi için çok zamana ihtiyaç yoktu. 20 Şubat 1956 da Maliye Bakanının Mecliste okuduğu — bütçe nutkunda enflâsyonu önleyici tedbirlerden ba- his yoktu. Hiç bir şeyin değişmedi- ği Meclise sunulan Bütçe Tasarısın- dan da anlaşılıyordu. O sıralarda a hükümetin iktisat siyasetini va- sıflandıracak kelime, bugün olduğu gibi, kararsızlık idi. Banka kredile- rinin tahdidi için bir komite kurul- muştu. Banka Kredileri Tanzim Ko- mitesi adını taşıyan bu — komitenin başlıca vazifesi "iş ve istihsal hac- minin icaplarına ve iktisadi faaliyet- lerin arzettıgı ihtiyaçlara göre, u- edi hacminin, — sektörler. mevzular ve neviler itibarile tevzii- i" düzenlemekti. Bu ifadeden anla- şıldıgına göre kredi hacminde bir azaltma düşünülmüyor, sadece kre- dinin ihtiyaçlara göre dağılışı kont- rol edilmek isteniyordu. — Halbuki miktar bakımından bir kontrol ka- çınılmaz bir zaruretti. Gerçi kredi- lerin birdenbire azalması da zarar- l1 olabilir, iflâslar başgösterirdi. li- ma kredi musluğunu azar azar Ma- mak mümkündü ve bu muhakkak lazımdı. Nihayet 28 Haziran 1956 tarihli esmi Gazete Banka Kredilerini Tanzim Komitesinin bır kararı neş- AKİS, 8 EYLÜL 1956